Bilim dergisi New Scientist, 50. yıldönümü sayısında, önümüzdeki 50 yıl içinde bilim ve teknoloji alanında kaydedilebilecek gelişmeleri yazdı. Bilim adamlarının tahminlerine göre 50 yıl içinde şu gelişmeler bekleniyor:
* Hayvanlarla konuşulabilecek: Geliştirilecek yeni bilgisayar ve cihazlarla, maymunlardan balıklara kadar birçok hayvanın duygularını, zihinlerini okumak ve insanların anlayabileceği şekilde bilgisayarda kelimelere dökmek mümkün olacak.
* Felçliler maratona katılabilecek: Geliştirilecek yeni tedavi yöntemleri sayesinde felçliler maratona bile katılabilecek ölçüde sağlıklarına kavuşturulabilecek.
* Vücut nakli yapılabilecek: Sun’î olarak geliştirilen organlar sayesinde sayısız organ nakli yapılabilecek, kayıp uzuvlar yenilenebilecek, hatta tam vücut nakli söz konusu olabilecek. (Bediüzzaman’ın ‘ölüme hayat rengi verilebileceği’ öngörüsünü de yarın ele alacağız).
* Robotlar hayatın parçası olacak: Robot teknolojisi çok ilerleyecek ve robotlar hayatımızda çok önemli bir rol oynayacak.
Şimdi bunları nazara alarak Bediüzzaman’ın öngörüleri ile karşılaştıralım. Yalnız, şuna işaret edelim: İlim adamları, elli yıl sonrası öngörülerde bulunuyor. Bediüzzaman ise, bundan 100 sene önce öngörülerde bulunduğuna göre, demek ki, 150 sene sonrası için öngürülerde bulunuyor: Bülbülün dilini çözüp, bize tercüme ettiğini 16 Kasım 2006 tarihli yazımızda nazara vermiştik.1
“Hayvanât ve tuyûrun çoğu insana musahhar ve hizmetkâr olabilir. Nasıl ki, en küçüklerinden bal arısı ve ipek böceğini istihdam edip ilham-ı İlâhî ile azîm bir istifade yolunu açarak ve güvercinleri bâzı işlerde istihdam ederek ve papağan misillü kuşları konuşturarak, medeniyet-i beşeriyenin mehâsinine güzel şeyleri ilâve etmiştir; öyle de, başka kuş ve hayvanların istidad dili bilinirse, çok tâifeleri var ki, karındaşları hayvanât-ı ehliye gibi, birer mühim işte istihdam edilebilirler. Meselâ, çekirge âfetinin istilâsına karşı, çekirgeyi yemeden mahveden sığırcık kuşlarının dili bilinse ve harekâtı tanzim edilse, ne kadar faydalı bir hizmette, ücretsiz olarak istihdam edilebilir…
“Mâdem hakikat böyledir. Mânâsız bir eğlence hükmünde olan fonoğraf işlettirmek, güvercinlerle oynamak, mektup postacılığı yapmak, papağanları konuşturmaya bedel, en hoş, en yüksek, en ulvî bir eğlence-i mâsumâneye çalış ki, dağlar sana Dâvudvârî birer muazzam fonoğraf olabilsin ve hava-i nesîminin dokunmasıyla eşcar ve nebâtâttan birer tel-i mûsıkî gibi nağamât-ı zikriye kulağına gelsin ve dağ, binler dilleriyle tesbihât yapan bir acâibü’l-mahlûkat mahiyetini göstersin ve ekser kuşlar, Hüdhüd-ü Süleymânî gibi birer mûnis arkadaş veya mutî birer hizmetkâr sûretini giysin. Hem seni eğlendirsin, hem müstaid olduğun kemâlâta da seni şevk ile sevk etsin, öteki lehviyât gibi, insaniyetin iktizâ ettiği makamdan seni düşürtmesin.”2
Aslında bütün bu ilmî gelişmelerin, mu’cize eliyle insanlığın ufkuna sunulduğunu dikkate sunar Bediüzzaman. Taşlar, ağaçlar, güneş, kamer Resûl-i Ekrem’i (asm) tanıyıp mu’cizesine mazhar oldukları gibi, hayvânât, cin, melek tâifesi dahi onu tanıyor, onu dinliyor; mucizesini gösteriyor:
“Bir kurt, Uhban isimli bir çobanın keçisini kapmış. Uhban da, keçisini kurdun elinden kurtarmış. Kurt demiş: ‘Allah’tan kormadın mı rızkımı elimden aldın?’ Çoban demiş: ‘Acaip! Kurt konuşur mu?’ Kurt ona demiş:
“‘Acaip senin hâlindedir ki, bu yerin arka tarafında bir zât var, sizi Cennete dâvet ediyor; peygamberdir; onu tanımıyorsunuz!’
“‘Ben gideceğim, fakat, kim benim keçilerime bakacak?’ Kurt demiş: ‘Ben bakacağım!’
“Çoban, çobanlığı kurda devretmiş gitmiş, Resûl-i Ekrem’i (asm) görmüş, imân etmiş; dönmüş. Bakmış ki kurt bekliyor. Zâyiât yok. Hidâyetine vesîle olduğu için, ona bir keçi kesip ziyâfet vermiş.”3 Kezâ, “Kureyş reislerinden Ebu Süfyan ve Safvan bir kurdu gördüler, bir ceylânı takip edip Hârem-i Şerîf’e girdi. Kurt dönmüş. Hayret etmişler. Kurt konuşmuş ve Resûl-i Ekrem’in (asm) peygamberliğini haber vermiş. Ebû Süfyan, Safvan’a demiş ki: ‘Bu hikâyeyi kimseye söylemeyelim; korkarım Mekke boşalıp onlara iltihak edecekler.’”4
Dipnotlar:
1- Sözler, s. 319.; 2- Sözler, s. 236.; 3- Müsned, 3:83, Tirmizi, 4:476.; 4- Şifâ, 1:331.
NOT:
Muhterem arkadaşımız Demirhan Kadıoğlu’nun kayınpederi Mevlüt Akada’ya Cenâb-ı Hak’tan rahmet ve mağfiret; ailesi, akrabaları ve dostlarına sabr-ı cemil niyaz ederim.
Arkadaşımız Nejat Eren ve gazetemiz Antalya İrtibat Bürosu temsilcisi İsmail Özpolat’ın başarılı geçirmiş oldukları ameliyatlardan dolayı geçmiş olsun der, Cenâb-ı Hak’tan acil şifalar dilerim.
19.11.2006
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|