“History Channel” bir belgesele daha imza atmak için kolları sıvamış:
“Osmanlı İmparatorluğu belgeseli!”
İki nokta üstüste koyduktan sonra eklemişler:
“Savaş Makinası’’
Yani Türkler için söylenen “barbar” kavramını, bu ifadelerle yumuşatmışlar.
Müslüman-Türk boylarının kendilerini korumak amacıyla bir araya gelerek 600 yıl yaşayan bir imparatorluğu nasıl oluşturduğunu anlatan bir belgesel olacakmış bu.
Açıklamada deniliyor ki:
‘’Belgeselde, 14. yüzyıldan günümüze bu geniş imparatorluğun tarihinin derinliklerine dalıyoruz. Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlılar Almanya ile müttefikti ve Gelibolu Zaferi bu savaşın tarihinde çok önemli bir yere sahip...”
Belgeselde Osmanlı Devletinin ardından kurulan ve Mustafa Kemal’le devam eden devlet süreci de işlenecekmiş.
Amerikalıların durup dururken “Osmanlı” sevdası niye depreşti bilemeyiz. Görülüyor ki, “Cumhuriyet” dönemini de işleyecekler. Hem de “övgüyle.”
Açıklamada şu satırlar ilginç:
“Arap alfabesinin yerini Latin alfabesi aldı. Osmanlı İmparatorluğu artık sadece bir hatıra, Türkiye ise gelecektir.’’
Osmanlıyı anlamak... İyi güzel... Ama tarafsız tarihçilerin gözüyle...
ALAY KONUSU OLMAK
Popçu Keremcem’in konserine giden başörtülü hanım kızlarımızın çılgınca eğlenmesini konu alan yazıma bir-iki kişiden “reaksiyon” geldi.
Aslında bu sosyolojik vak’a bir sütuna sığdırılacak kadar kısa bir mesele değil. Günlerce kalem oynatılacak kadar ciddi “problem.”
Bir kere “onlardan” değilsiniz. Olmanız da mümkün değil.
İkincisi;
“Onlar” sizi aranızda gördüğü müddetçe “alay” konusu olacaksınız.
Gazete sütunlarında, ana haber bültenlerinde “istihza” haberlerini okumuyor, izlemiyor musunuz?
Alay konusu olmak için gitmek ve onlarla aynı karede görünmek isteniyorsa, sözümüz yok.
REKLAM DÜNYASI
Dünyaca ünlü reklamcı Maurice Saatchi diyor ki:
“Televizyon reklamlarının modası geçmeye başladı.”
Saatchi, reklamverenlere, internet gibi diğer medya araçlarına ağırlık vermeleri tavsiyesinde bulunuyor.
Dahası diyor ki:
“Geleneksel 30 saniyelik televizyon reklamları öldü.”
“Bu süre içinde bir genç, telefon konuşması yapabilir, cep telefonundan mesaj gönderebilir, internette bir reklamla karşılaşabilir, elektronik postayla fotoğraf alabilir ve bilgisayarından oyun ya da şarkı indirebilir.”
“Artık aile hayatı değişti. Hep birlikte televizyon karşısına oturan bir aile yapısı yok artık. Bu yüzden onlara televizyon reklamıyla ulaşmak kolay değil.”
“Ailenin tüm fertleri aynı anda evde olsalar bile farklı şeyler yapıyor olacaklar. Hepsi aynı ekrana bakıyor olmayacaklar. Çünkü artık başka ekranlar var; Dizüstü bilgisayarı ekranları, cep telefonu ekranları, oyun konsolları ve Ipod ekranları gibi.”
Saatchi, 25 yaşında altındaki kişilerin artık bilgiye çok hızlı ve farklı kanallardan ulaştığını ve çabuk “unuttuğunu” belirterek şirketlere ürün ve hizmetleri için hafızalara yerleşecek tek kelimelik sloganlar bulmalarını tavsiye ediyor.
Maurice Saatchi şöyle devam ediyor:
“Bu, bir şirketin sahip olacağı en büyük değerdir. Bana göre bu, çarşının en iyi yerinde dükkân sahibi olmak gibi birşey. Adını aramayla özdeştiren Google, günümüzden buna iyi bir örnek.” (BBC)
Saatchi’nin bu sözlerinden anlaşılıyor ki:
Televizyon yayınlarında ahlâksızlığa prim veren programları yönlendiren “reklamverenler”i ileride zor günler bekliyor.
24.06.2006
E-Posta:
[email protected]
|