Günde bir kaç defa gündemin değişti(rildi)ği Türkiye’de yeni bir sun’î gündem daha oluşturulmaya çalışıldı. Yeni yayınlanan bir kitabı gündeme taşımak adına, büyük İslâm âlimi Bediüzzaman Said Nursî’nin mezarıyla ilgili yayınlar manşetlere taşındı. İddiaya göre, Üstadın cesedi, Urfa Halilürrahman Dergâhındaki mezarından çıkarıldıktan sonra Kıbrıs açıklarında denize atılmış...
Aynı gazete bir gün sonraki yayınında ise, mezarından çıkarılan Said Nursî’nin Isparta’da toprağa defnedildiğiyle ilgili ‘defin belgesi’ne ulaştığını açıkladı. (Hürriyet, 22 Haziran 2006) Bu yayınların birden çok maksadı olabilir, ama en görünen hedefi; yayınlanan yeni kitabın reklâmını yapmak olduğu söylenebilir...
Tartışmayı başlatanların hedefi, yayınladıkları kitabın satışını arttırmak olsa da, bu tartışma neticesi itibarıyla hayırlara da vesile olabilir ve inşallah da olacaktır. “Büyük gazete”nin manşetine taşınan konu, kitleler nezdinde merak uyandırabilir ve bu da daha çok kişinin Risâle-i Nur eserleriyle tanışmasına sebep olabilir. Yayınlar “aleyhte” olsa bile, bu haberleri okuyanların “Kim bu Said Nursî?” diye merak edecekleri düşünülmelidir. Günümüz şartlarında internet üzerinde kısa bir arama yapanların karşısına Said Nursî ile ilgili binlerce bilgi ve belge çıkacaktır. Bu da pek çok kişinin yeni bir dünyaya adım atmasına sebep olabilir.
Ömrü boyunca gençliğin iman selâmeti için çalışan bir müfessirin, mezarında dahi rahat bırakılmadığı, bu şekilde bir defa daha duyulmuş ve görülmüş oldu. Bu çirkinliği tasvip edebilecek bir ‘insaf ehli’ var mıdır? ‘Mezar soygunu’nu ilk defa duyanlar da şok olmuş ve mutlaka “Kim bu Said Nursî ki mezarında bile rahat bırakılmamış ve ondan korkmuşlar?” diye düşünmüştür. Bütün bunlar, aleyhte yayınların aksine, Risâle-i Nur’a duyulan ilgiyi ve iştiyakı arttıracaktır.
Bu yayınların bir maksadı da Risâle-i Nur okuyanları tahrik etmek ve “Bakın, sizin üstadınızın cesedini denize attık, biz güçlüyüz” gibi bir kötü niyet ise; bilsinler ki bu tahrike kimse kanmaz. Çünkü, nihayetinde ceset ‘zeval’e mahkûmdur. Mühim olan fikirler ve ideallerdir. Said Nursî’nin başlattığı ‘yürüyüş’ bütün hızıyla devam ediyor ve inşallah kıyamete kadar da devam edecektir. Said Nursî,—eğer “Bakın, sizin üstadınızın cesedini denize attık, biz güçlüyüz” diye düşünenler var ise— böyle düşünenlerin ‘ağa babaları’nın fikirlerini, düşüncelerini ve iddialarını cehennemin dibine boylatmıştır!
Çünkü Said Nursî ‘İmanın cereyanındayım’ demiş, gençliği ve milleti ‘imansız bırakma’ planlarına karşı mücadele vermiştir. Telif ettiği eserler ortadadır ve bu eserlerin gençliğin ve milletin imanının kurtulmasında üstlendiği rol de erbabınca biliniyor.
Bediüzzaman şöyle diyor: “Tesadüf, şirk ve tabiattan teşekkül eden fesat şebekesinin âlem-i İslâmdan nefiy ve ihracına Risâle-i Nurca verilen karar infaz edilmiştir.” (Mesnevî-i Nuriye, sh: 153)
Mesele, ‘cesed’in nereye atıldığı ya da gömüldüğü değil, ‘inkârcılığın’ Risâle-i Nur sayesinde ‘çöpe’ atılmış olmasıdır. Bu tartışma inşallah güzel neticeler doğurur ve doğuracak...
24.06.2006
E-Posta:
[email protected]
|