Yeni anayasa ile ilgili çalışmalarını tamamlayan 83 sivil toplum kuruluşunun hazırlamış olduğu raporun özeti açıklandı.
Bu raporda ön plâna çıkan temel düşünce ve talepler, bundan 100 sene önceki benzer talepleri derhatır etti.
Temmuz 1908'de II. Meşrûtiyet'in ilân edildi. Tıpkı bugün olduğu gibi, o gün de halkın öncelikli talebi şu sözlerle sıralanıyordu: "Hürriyet, adâlet, müsavat, uhuvvet."
İnsanlık şeref ve haysiyetine en çok yakışan, refah, huzur, barış ve asayişin teminini hedefleyen o zamanki taleplerin şimdiki lisânla karşılığı şudur: Özgürlük, adâlet, eşitlik, kardeşlik.
Aslına bakarsanız, bir bakıma tarihin tekerrür ettiğini görürsünüz: Yüz yıl arayla yaşanan bir tekerrür.
1908 Temmuz'undan itibaren, anayasa (o zamanki ismiyle Kànun–u Esâsî) yeniden yürürlüğe girdi ve seçimler yapılıp Millet Meclisi faaliyete başladı.
Ancak, yine de halkın en çok sevdiği ve sahiplenmek istediği temel değerler şunlar olmuştur: Hak, hukuk, hürriyet, eşitlik ve kardeşlik..
Bu tarz insanî talepler, esasında hemen her zaman olagelmiştir. Ancak, bunların tahakkuk etmesi ve hayata geçirilmesi çoğu zaman mümkün olamamıştır.
Şu anda, çok şiddetli bir şekilde öne çıkmış olmasına rağmen, bu mânâların, teorik plânda seslendirildiği ölçüde hayata yansıyacağına dair tereddütlerimiz var.
Zira, Anayasa Platformuna destek veren iktidarın, bu taleplerin tahakkuk ettirilmesinde muktedir olup olamayacağını bilemiyoruz.
Yani, sonuna kadar dik duracağından ve arkasına almış olduğu sivil desteğin hakkını vereceğinden emin olamıyoruz.
Geçmiş dönemdeki bazı uygulamalar, özellikle ürkeklik eseri ikide bir "geri adım" atmalar, bu yöndeki endişelerimizi kuvvetlendiriyor.
Yine de, iktidarın bundan sonra korkmamasını, adımlarını geri değil ileri doğru atmasını, ayrıca gerek sivil toplum kuruluşlarının ve gerekse geniş halk kitlesinin şiddetli arzu ve talepleri doğrultusundaki icraatlarda cesaret göstermesini, dolayısıyla hürriyet, adâlet, eşitlik, şeffaflık ve kardeşlik esaslarının hakkıyla hayata geçirilmesinde başarılar ve hayırlı neticeler elde etmesini can-ı gönülden istiyor ve temenni ediyoruz.
GÜNÜN TARİHİ 13 Aralık 1974
Aşkın yalancısı, diktanın usta romancısı
Cumhuriyet döneminin en şöhretli romancısı ve en imtiyazlı politikacılarından biri olan Yakup Kadri Karaosmanoğlu, 13 Aralık'ta (1974) Ankara'da öldü.
Hayatının hemen tamamını diplomatlık, romancılık ve siyasetle meşguliyet içinde geçiren Yakup Kadri, 1889'da Kahire'de doğdu.
Manisa'da başlayan tahsil hayatını İzmir'de sürdürdü. Ardından, tekrar dönmek zorunda kaldığı Mısır'ın İskenderiye şehrindeki bir Fransız mektebinde okuyarak eğitimini tamamlamış oldu. İşte, tahsil hayatının bu son halkası, onun bütün hayatını ve dünya görüşünü de etkileyen bir süreç oldu.
I. Dünya Savaşının bütün şiddetiyle yaşandığı günlerde, Yakup Kadri, tuttu aşk ve eğlence hayatını romanlaştırmaya koyuldu.
1915'te gazetelerde tefrika edilen (1922'de basılan) Nur Baba, onun ilk romanıdır. Bu romanda, güya bir Beşktaşî tekkesinde yaşanan kadın, aşk, eğlence ve sefahet dolu bir hayat şekli tasvir edilir.
Romanda, her ne kadar Bektaşî ayin ve törelerinin bozulmaya yüz tutması tenkit ediliyor görünse de, okuyucunun zihni daha ziyade gayr–ı meşrû hayatın tasvirlerine yönlendiriliyor ve o tarz bir hayata gayet sinsice bir arzu, bir özenti hissi uyandırmaya çalışılıyor.
Bu tarz yönlendirmelere, Yakup Kadri'nin daha sonraki romanlarında da rastlamak pekâlâ mümkün. Bir çok romanında, kadın cinsi, birkaç erkekle aşk, beraberlik veya evlilik yaşadığı halde, hiç ihtiyarlamaz; kadın daima baştan çıkaracak kadar genç ve güzeldir, hatta yeni yeni mâceralara bile dünden razıdır.
* * *
Yakup Kadri, zaman zaman ara vermek zorunda kaldığı politik hayata, her fırsatta geri dönen bir romancı yazardır.
Kalemi kıvraktır, tasvir kabiliyeti kuvvetlidir; Fransız edebiyatı etkisi altında olmasına rağmen, romancılıkta yine de usta sayılır.
İttihatçılarla arası fena sayılmaz. 1916'da tedavi için gittiği İsviçre'de üç yıl kadar kalır. Savaş bittikten sonra, işgal altındaki İstanbul'a gelir.
İkdam gazetesindeki yazılarından, işgale karşı ve Millî Harekete taraftar olduğu anlaşılır. Bundan dolayı da Ankara'ya çağrılır, bazı önemli görevler tevdi edilir. 1923 sonlarında ise Mardin milletvikili sıfatıyla Meclis üyesi yapılır; daha sonra (1931) da Manisa milletvekili olur.
1935'ten sonra, uzun yıllar yurt dışında kalan ve değişik ülkelerde elçilik görevlerinde bulunan Yakup Kadri, 1960 darbesinde sonra Kurcu Meclis üyeliğine getirildi. 1961–65 döneminde de milletvekilliği yaptıktan sonra, gayet ümitsiz bir ruh haletiyle siyasî hayattan çekildi.
Ona göre, Atatürk'ün ölümü olan 1938'den sonraki hükümetler bozulmaya, ilke ve devrim anlayışından uzaklaşmaya başladı.
Bu düşünceler içinde yana–yakıla hayata vedâ eden Yakup Kadri'nin en çok bilinen romanları şunlardır: Kiralık Konak, Nur Baba, Yaban ve Ankara.
13.12.2007
E-Posta:
[email protected]
|