AKP çiçeği burnunda milletvekili Osman Yağmurdereli’nin “magazine seviye” açıklaması çok ses getirdi.
Rahatsızlığını dile getirenler olduğu gibi, destek verenler de vardı.
Şaşıracaksınız. Destek verenlerden bir tanesi Reha Muhtar’dı...
Yağmurdereli yaptığı açıklamada:
“Türk gençliğine zarar vermeyecek, kötü şeylere özendirmeyecek kalitede programlar yapılmalı ve insanların çok özelini yakaladık diyerek yarı çıplak olarak gösterilmeleri engellenmeli” diyor.
Devamında:
“Magazin programları arasında Türk sosyal hayatına yakışmayan haberler oluyor. Kimin kiminle flört ettiği kimseyi ilgilendirmiyor. Türk gençliği yanlış yönlendiriliyor.”
Yağmurdereli tekrarlıyor:
“Maksat magazine seviye getirmek.” (Star)
Magazine seviye getirmek, seviyesizliği kurtarır mı bilemem.
Türkiye’de magazin denen kavramın “tarif”i doğru yapılsa bile, acaba gerçekten “seviye” gelecek mi endişeliyim.
Bir kere “magazin”i oluşturan sansasyon kaynakların kesilmesi lâzım.
Önceki gün yapımcı Erol Köse’nin açıklamaları, adeta bir “suç itirafı” gibiydi.
Ne mi diyor?
Okuyalım:
“Albümleri satmayan san’atçıları gündeme getirmek için çeşitli yollara başvuruyoruz.”
Bakın bir de “püf noktaları” veriyor Köse:
-Polemik konusu belirlenir.
-Yıllardır patlamamış bir san’atçı, gündemdeki bir san’atçıyla kapıştırılır. (Örnek veriyor) Hande Yener ve Bengü arasındaki ‘bakkal şarkıcısı’ polemiği...
-Fantezi söyleyen san’atçılar, mutlaka İbrahim Tatlıses’le polemiğe sokturulur ve hemen ardından barıştırılır. Buna örnek Alişan ve Tatlıses arasındaki ‘veliaht’ polemiği.
-Her kadın san’atçı, klibinde mutlaka iddialı görüntüler verir. Böylelikle erkek hayranların ilgisi çekilir. Buna örnek ise iddialı pozlar veren; Bengü, Petek Dinçöz ve Gülşen. (Canlı Canlı, Kanal D)
Peki, Yapımcı Erol Köse’nin başına saksı mı düştü, bu açıklamayı daha doğrusu itirafı yapıyor?
Hani “bakkal şarkıcı” polemiği vardı ya. Güya Serdar Ortaç’a aitti bu sözler. Sonra bu sözlerin “Erol Köse”ye ait olduğu ortaya çıktı.
Yani bir nev’i Köse’nin Ortaç’ı gündemde tutma taktiği—hadi şöyle diyelim “yalan”ıydı—bu.
İşte Türkiye’deki magazinin özeti:
Yalan, müstehcenlik, sefahat ve dedikodu.
Yazımızı Reha Muhtar’ın yazısıyla noktalayalım:
“Sonuçta magazin haberlerinin yapılmasına kimse karşı çıkmaz, ben de hiç karşı çıkmadım ve ben de yaptım...
“...Toplumda ünlü ünsüz kimse bunlardan kaçamıyor ve sürekli kamera tehdidi ve şantajı altında insanlar tiril tiril titriyor...
“Birçok yalan magazin haberi, insan hayatını ayaklar altına alacak şekilde para ya da çıkar karşılığı yapılıyor ve hukuk bunlara karşı işletilemiyor...
“Olan ekranları başında yalan, sanal, çürümüş, rezil ilişkiler yumağından çıkan haberleri gerçekmişçesine ve özenti yaratan bir rol model çağrışımıyla izleyen gençlerin başına patlıyor... Bu sanal hayatları yaşamak için uyuşturucu satışları patlatılıyor...
“...O magazin programlarının içindeki bazı çıkar ilişkileri, bin tane Katharina Blum’u unutturacak ölçüde çirkin ve çirkeftir Osman kardeşim... Bütün gücümle destekliyorum, dikkatle takip edeceğim!..” (Vatan)
27.07.2007
E-Posta:
[email protected]
|