Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 05 Temmuz 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

M. Ali KAYA

Risâle-i Nur’da Mevlânâ ve Mevlevîlik (1)



Bediüzzaman, maddî varlıkların en küçüğü olan atomların ve en büyükleri olan güneş sistemlerinin “meczup Mevlevî gibi devredip döndüğünü” müteaddit defalar ifade etmiştir.1

“Nihayetsiz kemâlât-ı İlâhiyeyi, hadsiz celevât-ı cemâliyeyi ve gayetsiz tecelliyât-ı celâliyeyi ve gayr-ı mütenâhi tesbihat-ı Rabbâniyeyi şu dar ve mahdut zeminde ve mütenâhi ve az bir zamanda göstermek için, zerrâtı kemâl-i hikmetle, kudretiyle tahrik edip, kemâl-i intizamla tavzif ederek, mütenâhi bir zamanda, mahdut bir zeminde, gayr-ı mütenâhi tesbihat yaptırıyor, gayr-ı mahdut tecelliyât-ı cemâliye ve celâliye ve kemâliyesini gösteriyor, çok hakaik-i gaybiye ve çok semerât-ı uhreviye ve fânilerin bâki olan hüviyet ve sûretlerinden pek çok nukuş-u misâliye ve çok mânidar nüsuc-u levhiyeyi icad ediyor. Demek, zerreyi tahrik eden, şu makasıd-ı azîmeyi, şu hikem-i cesîmeyi gösteren bir Zattır. Yoksa, herbir zerrede güneş gibi bir dimağ bulunması lâzım gelir.

“Daha bu beş nümune gibi belki beş bin hikmetle tahrik olunan zerrâtın tahavvülâtını, o akılsız filozoflar hikmetsiz zannetmişler. Ve hakikatte biri enfüsî, diğeri âfâkî iki hareket-i cezbekârânede zikir ve tesbih-i İlâhî ile Mevlevî gibi zikreden ve deverâna kalkan o zerreleri, kendi kendine, sersem gibi dönüp oynuyorlar zu’m etmişler. İşte bundan anlaşılıyor ki, onların ilimleri ilim değil, cehildir. Hikmetleri, hikmetsizliktir.”2

Bediüzzaman bu ifadelerde, atomların Mevlevîler gibi zikredip dönmelerinin şuursuz ve amaçsız olmadığını, bilakis çok hikmetlere medar olduğunu ifade etmektedir.

Peygamberimizin (asm) miracını ispat ederek hikmetlerini anlattığı “Mi’rac Risâlesinde” ise Bediüzzaman dünyanın da güneş etrafında Allah’ın kanununa uyarak Mevlevî gibi o büyük cismi ile dönerek gezdiğini hatırlatarak Peygamberimizin (asm) cismi ile semalarda gezmesinin akla aykırı olmadığı izah etmiştir.3

Gerek yıldızların, gerekse dünya gibi gezegenlerin yüce Allah’ın kendilerine verdiği görevinden ve memuriyet neş’esinden dolayı Mevlevî gibi zikir ve sema’a kalktığını ifade ile varlıkların Mevlevî gibi dönmelerinin vazife neş’esinden olduğunu anlatmıştır.4

Bediüzzaman, kâinattaki tüm varlıkların Yüce Allah’ın koyduğu kanunlara harfiyen uyduğunu “Hem hangi kanunla zerreyi Mevlevî gibi tahrik ederse, aynı kanunla küre-i arzı meczup ve semâa kalkan Mevlevî gibi döndürüyor. Ve o kanunla âlemleri böyle çeviriyor ve manzume-i şemsiyeyi gezdiriyor”5 ifadeleri ile belirtir. “Bir sineği ihyâ eden, bütün hevâmı ve küçük hayvânâtı icad eden ve arzı ihyâ eden Zât olacaktır. Hem Mevlevî gibi zerreyi döndüren kim ise, müteselsilen mevcudatı tahrik edip tâ şemsi seyyaratıyla gezdiren aynı Zat olmak gerekir”6 diyerek kudret-i İlahiyeyi izah eder.

İnsan vücudundaki kanda görev yapan, “küreyvât-ı hamra ve beyza” (alyuvarlar ve akyuvarlar) tâbir edilen, zerrelerden teşekkül eden küçük kütlelerin de seyyar yıldızlar gibi, Mevlevîvârî iki hareket-i muntazama ile hareket ettiğini7 söyler.

Şems-i Tebrizî gibi bir kısım aşıkların nazarında kâinatta bulunan bütün incizaplar, cezbeler, câzibedar hakikatlerin ezelî ve ebedî bir hakikat-ı câzibedâra işaret ettiğini ve ecramı ve mevcudâtı Mevlevî-misâl pervane gibi raks ve semaa kaldırarak cezbedarâne hareket ve deverâna getirdiğini ifade eder8 ve mevcudâtın bu hareketinin, Allah’ın esmâsına âyine olmasından, bu tezahürâta karşı âşıkane ve vazifedarane bir mukabele olduğunu belirtir.

Bediüzzaman “Bu misafirhane-i dünyaya gelen her zişuur, gözünü açtıkça görür ki; bir kudret, bütün kâinatı kabzasında tutmuş. Ve nihayetsiz, hiç şaşırmayan ezelî, ihatalı bir ilim ve gayet dikkatli, hiç mizansız, faidesiz hareket etmeyen bir sermedî hikmet ve inayet o kudretin içinde bulunup, zerrât ordusundan birtek zerreyi meczub Mevlevî gibi döndürerek çok vazifelerde istihdam ettiği gibi, küre-i arzı aynı anda, aynı kanunla bir senede yirmi dört bin senelik bir dairede yine bir meczub Mevlevî misillü gezdirir”9 diyerek zerrelerden kürelere kadar tüm varlıkların Mevlevî gibi gezerek vazifesini yaptığını anlatırken, Mevlevîlerin de kâinattaki bu âhenge sema ile ayak uydurduklarını da îmâ etmiştir.

Bediüzzaman’ın Mevlâna ve

Mevlevîlere olan Yaklaşımı:

Bediüzzaman, üstadlarını sayarken bunlardan birinin de Mevlânâ Celâleddin-i Rumî (ks) olduğunu söyler ve onun mensuplarının da Risâle-i Nurlara hizmet edeceklerini ifade eder. Mevlevîlerden bir kısmının Risâle-i Nurlar ile imana ve Kur’ân’a hizmet ederek birer “Nur Kahramanı” olmalarını beklediğini de ifade etmektedir.10

Bütün tarikatlerin hakikatı Esmâ-i İlâhiyenin bir kısmına âyine olarak o âyinede Cemal-i İlâhîyi seyretmek ve bu esmâ yolu ile hak ve hakikate ulaşmaktır. Sonuçta hepsinin toplanacağı yer elbette İlâhî hakikatlerdir. Bunun için Bediüzzaman “İttihat cehl ile olmaz; ittihat imtizac-ı efkârdır; imtizac-ı efkâr, marifetin şuâ-ı elektriğiyle olur”11 der.

Marifet ise, kemalini marifetullahta bulan ilimdir. Tüm hak tarikatlerin amacı da marifetullaha ulaşmak ve müritlerine, müntesiplerine Allah’ı tanıtmaktır.

Bediüzzaman, marifetullahın esası olan Tevhid hakikatinin Mevlevîlerce anlaşıldığını da ifade ederek onların semaının bu hakikatin ifadesi olduğunu her vesile ile anlatır. Tevhid hakikatine kâinatın şehadetlerini anlattığı her yerde “Muvahhid-i ekber ve tevhidin burhan-ı muazzamı olan kâinat, değil yalnız erkân ve âzâsı, belki bütün hüceyrâtı, belki bütün zerratı birer lisan-ı zâkir-i tevhid olarak bu büyük burhanın sadâ-yı bülendine iştirak ederek, hep birden Lâ ilâhe illallah diye Mevlevî-vârî zikrediyorlar”12 diyerek bunu açıkça ifade eder.

Bediüzzaman’ın Mevlânâ’nın Aşk Mesleğine Bakışı:

Bediüzzaman kâinattaki mahlûkatın işlemesinden ve zikir neşvesinden gelen sesleri, mükemmel bir konser ve orkestradan çıkan seslere benzetir. Aşıkların kendi ruh hallerine göre anlamış olduğu ve sevgiliden ayrılmaktan kaynaklanan “elemkârane teşekkiyat-ı firak” değerlendirmelerine katılmaz. “İşte, o neyler, semavî, ulvî bir musikîden geliyor gibi sâfi ve müessirdirler. Fikir, o neylerden, başta Mevlânâ Celâleddin-i Rumî olarak bütün âşıkların işittikleri elemkârâne teşekkiyât-ı firâkı işitmiyor. Belki, Zât-ı Hayy-ı Kayyûma karşı takdim edilen teşekkürât-ı Rahmâniyeyi ve tahmidât-ı Rabbaniyeyi işitiyor”13 diyerek kendi hissiyâtını ve anlayışını ortaya koyar.

Bediüzzaman’ın bu anlayışı Kur’ân’a daha muvafık ve gerçeğe daha yakındır.

—Devam edecek— Dipnotlar: 1- Sözler, (2001-İstanbul) s. 157 2- Sözler, 508 3- Sözler, 524 4- Mektubat, (2001-İstanbul) s. 248 5- Mektubat, 281; Lem’alar, (2001-İstanbul) s. 505 6- Mektubat, 320 7- Lem’alar, 532 8- Şualar, (1997-İstanbul) s. 74 9- Şualar, 523 10- Emirdağ Lâhikası, (1998-İstanbul) s. 187 11- Münazarat, 113 12- Hutbe-i Şamiye, (1996-İstanbul) s. 142 13- Sözler, (2001-İstanbul) s. 206

05.07.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (06.07.2007) - Risâle-i Nur’da Mevlânâ ve Mevlevîlik (2)

  (05.07.2007) - Risâle-i Nur’da Mevlânâ ve Mevlevîlik (1)

  (03.07.2007) - Yanlış yerde durmak

  (29.06.2007) - Hürriyetçi olmak

  (26.06.2007) - Siyaset ve hissiyât

  (22.06.2007) - Takva

  (20.06.2007) - Liberal demokrasi

  (16.06.2007) - Elbise ve takva libası

  (08.06.2007) - Bediüzzaman ve Ahrarlar

  (01.06.2007) - Günümüz demokrasi anlayışı

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004