Yer, İstanbul. Haber, Bağcılar Lisesinden. Konu, namaz kılan öğrenciler. Bodrum katta loş bir alanda çekilmiş görüntüler var. Bir muhbir velinin gizli kamera ile medyaya servis yaptığı kareler var. Namaz kılan kız çocuklarının arkadan çekilmiş fotoğrafları. Çok önemli bir habermişçesine NTV gibi bir haber kanalı saat başı görüntüleri veriyor.
Herhangi bir temiz örtü üzerinde birden fazla insanın namaz kıldığı normal hallere çok rastlarız. Müslüman bir ülkede her an rastladığımız, defalarca hayatımızın farklı kesitlerinde müşahede ettiğimiz normal bir ibadet ânı, gizliymiş havasında sunuluyor. Öyle ya, “ortaya çıkardıkları”na göre müthiş bir ifşaat(!). Akıllarınızı seveyim sizin.
Bir gazete, “Türkiye’yi ayağa kaldıran görüntüler” demekte bir beis görmemiş. Bir başkası “Toplu namaz” şeklinde yazmış. Diğeri “Lisede namaz” manşetiyle vermiş. Anlayacağınız dinden rahatsızlıklarını ve cehaletlerini kusmuşlar.
“Toplu namaz?” ne demek? Ya cemaatle kılınan, ya da herkesin kendi başına kıldığı bir namazdır. Haberlere yansıyan, kız çocuklarının, muhtemelen ders arasında, teneffüs vaktinde ayrı ayrı kıldıkları namaz görüntüsüdür.
Haberin veriliş biçimi çok ilginç. Sanki bir terör örgütünün sığınağı basılmış, çok gizli görüntüler elde edilmiş, bir bilinmeyen deşifre edilmiş havasında.
Bu kadar zihin kirletici sû-i niyet ve halka karşı işlenen alenî tahkir ve inançları rencide eden yaklaşım, bir çok insanı rahatsız etti, toplumu gerdi ve hiç yoktan gündem zorlamasına gidildi.
Belli çevrelerin dinle problemi olabilir. İnançsız da olabilirler. Ancak halkımızı inançsızca dışlamaya, değerleriyle kanun/yönetmelik kılıfı altında oynamaya hakları yoktur.
Müslüman bir ülkede, öğrenim gören çocukların kendi iradeleriyle dinî vecibelerini yerine getirmelerinden, ibadetlerini yapma hakkından daha normal ve doğru ne olabilir ki?
En büyük kusur, bu yavrularımıza düzgün bir mescidin açılmamış olmasıdır. En büyük yanlış, çocukların izbe bir ortamda namazlarını eda etme durumunda kalmalarıdır. Üstüne üstlük, okul idarecileri de mescidin olmadığını, farkına varamadıklarını, oranın soyunma odası olduğunu söylüyorlar.
Millî Eğitim ise elini çabuk tutup ilgililer hakkında soruşturma başlatıyor. Tepe yöneticileri ve bakanlık, kıvırma telâşında. Sanki bir cürm-ü meşhud varmış gibi, her kes kendini olaydan sıyırmakla meşgul. Doğrusu çok ayıp. Okulda ibadet etmenin, eğitim ve öğretimi aksatmadıktan sonra kime, ne zararı var? Bunu örtbas etmenin, tevil etmenin, tecâhül-ü ârif yapmanın ne anlamı var? Kimi kandırıyorsunuz? “İnsafsız avcı”dan medet mi umuyorsunuz?
Herkes biliyor ki, okullarımızda öğrenciler ve öğretmenler, bir şekilde namazlarını kılıyorlar. İbadetlerini ders dışında ifa ediyorlar. Bunun en temel bir anayasal hak olduğu, din ve vicdan özgürlüğünden dem vuran ve bunu dilinden düşürmeyen her zevatın alfabesidir.
Kapkaççılığın, uyuşturucunun, anarşinin ve kontrol edilemeyen bir çok zararlı alışkanlığın kol gezdiği okullarımızda, şiddet kültürünün teslim aldığı mefluç eğitim ve disiplinsizlik ortamlarını düzeltemeyen sorumluların ve sorumsuz medyanın, masum kız çocuklarının ibadet anlarını, eğitim ortamının olumsuzluğu gibi göstermesi, büyük bir talihsizliktir.
Bu tablo, aydınımızın, sözde yazar çizerimizin ve laik sistem savunması yaparken bir mescide tahammülü olmayan çevrelerin büyük bir ayıbıdır, kamburudur ve lekesidir. İnanç düşmanı belli çevrelerin, bütün dinî sembollere ve muamelelere karşı amansız tavrıdır. Bunu mevzuât ve laiklik ile izaha kalkışmaları, külliyen topluma ve inançlara bir saldırıdır, bir bühtandır ve çirkin bir tutumdur. Kamu vicdanında ve tarih huzurunda, buna tevessül edenleri, ürkek davrananları, cesareti kıranları ve tevil ile sapmalarını kamufle edenleri, millet affetmeyecektir.
Bakanlık, bütün okullar için bir mescid genelgesi yayınlayıp, standartlara uygun mescidler açılmasını destekleyeceğine, bazen sessiz, bazen kenardan lâflarla geçiştirmesi, üstünü ört pas etmesi ve sessizliğe gömülmesi, hiç şık kaçmıyor.
“Ört ki ölem” yöntemi ile nereye varılabilir? Bu ülkeyi, Stalin’in keyfîliğine mi terk edeceğiz? Hükümet nerede? Sivil toplum nerede? Daha ötesi meşrû bir platformla dayanışma göstermesi gereken gönüllüler nerede?
Hepimiz mesulüz, bu yangını ve içimize yangın düşürenleri demokratik cesaretle ve ahlâkî metanetle durdurmalıyız.
Bütün bunlar, yeni bir gölge oyununun ve postmodern hallerin süreç hazırlıklarından başka bir senaryo olmadığını unutmayalım.
04.06.2007
E-Posta:
[email protected]
|