Hadisenin üzerinden üç çeyrek asırlık bir zaman dilimi geçmiş olmasına rağmen, Ankara'da işlenen Ali Şükrü Bey cinayeti bugün hâlâ aydınlatılabilmiş değil.
Oysa, yeni Meclis'te 27 Mart 1923'te işlenen bu ilk cinayetin mutlak sûrette aydınlatılması gerekir.
Aksi halde, yakın tarihin doğru şekilde anlaşılması, anlatılması, öğrenilmesi, öğretilmesi mümkün görünmüyor.
Zira, hemen o gün ve o tarihte, özellikle Türk siyasî tarihinin seyri değişti.
Meselâ: Yeni seçim kararı alındı; muhalifler birbirine gözdağı verdi; vekiller hayatından emin olmamaya başladı; Lozan antlaşması karambole getirildi; gizli celselerde muhalefetin sesi kıstırıldı; vesaire...
Evet, tâ cinayet gününe kadar da Meclis'te iki grup vardı ve bu durum gayet normaldi.
Birinci grubun başını M. Kemal ile İsmet Paşa, ikinci grubun başını ise Ali Şükrü Bey ile Hüseyin Avni Bey çekiyordu.
İkinci gruptakiler, Lozan görüşmelerinin Avrupa basınındaki yansımaları ile Meclis'e sunulan bilgiler arasında ciddî çelişkiler olduğunu, deliller göstererek savunuyordu.
Birinci gruptakiler ise, bu tarz bir malûmat yüksekliğini bir türlü hazmedemiyordu.
Zaman zaman ortam gerildi, ve bu iki grubun mensupları biribirlerinin üzerine yürüdü.
* * *
Bir başka nokta, her iki grubun da ayrı matbaası ve gazetesi vardı.
Birinci grubun lideri M. Kemal'in Hakimiyet–i Milliye, ikinci grubun lideri Ali Şükrü Beyin ise Yenigün isimli günlük gazetesi çıkıyordu.
İki grup arasında, hemen her yönüyle derin bir muhalefet söz konusuydu.
Gerilim had safhaya varınca, birinci gruptakiler, özellikle Ali Şükrü Beyi gözden çıkarma noktasına geldiler.
Bu havayı sezen Çankaya Muhafız Komutanı Topal Osman, kendince bir plan hazırladı. Ali Şükrü Beyi tuzağa düşürdü. Onu evinde işkence çektire çektire öldürdü. Ardından da götürüp bir bağda toprağa gömdü.
Birkaç gün sonra, ceset ortaya çıkartıldı ve bu cinayetin Topal Osman tarafından işlendiği anlaşılmış oldu.
Meclis, câninin asılarak idam edilmesine karar verdi...
* * *
Yeni Meclis'in üzerine sıçratılan bu ilk kan lekesinin Topal Osman'ın eliyle icra ve tatbik edildiği nihayet anlaşıldı anlaşılmasına da, ancak Topal Osman'ın bu işi tamamen kendi inisiyatifi ile yapıp yapmadığı bir türlü açıklığa kavuşturulamadı.
Bunun muhakkak ki çok önemli sebepleri var.
Birincisi: Meclis'in idamına karar verdiği Topal Osman, üzerine gönderilen askerlerle girdiği müsademe neticesi vurularak öldürüldü. Öldürülmekle de kalınmadı, her ihtimale karşı kafası kesilerek başı gövdesinden kopartıldı. Böylelikle, delil karartılmış ve soruşturmanın önü tamamiyle kesilmiş oldu.
İkincisi: Topal Osman'ın üzerindeki şahsiyetlerden, yani amirlerinden hesap sorulamadı, mahkeme yoluyla ifadeleri alınamadı; dolayısıyla, bu cinayetle bağlantılarının olup olmadığı anlaşılamadı, bağlantılar büyük çapta karanlıkta kaldı. Aynı durum ve şartlar bugün de değişmiş değil. Bu sebepten, cinayetin arka planı aydınlatılamıyor.
* * *
Tarihin bu karanlık sayfası, acaba hep karanlıkta mı kalacak? Günün birinde her şey apaçık ortaya konulabilecek mi?
Bu sorulara kesin ve net cevabın verilmesi şimdilik mümkün görünmüyor.
Biz, hadisenin bilinen taraflarını sizlere takdim edelim, gerisini siz muhakeme ederek bulmaya çalışın.
Ali Şükrü Bey cinayetiyle alâkalı önemli bazı bilgileri de, kısmetse yarınki yazımızda sizlere aktarmaya çalışalım.
E–mail mesajları
Teknik bir hata veya engelleme sebebiyle olacak, bazı okuyucularımızla e–mail üzerinden mesajlaşamıyoruz.
Ya onların mesajı bize, ya da bizim cevabımız onlara bir türlü ulaşamıyor.
Bundan dolayı da, okuyucularımızın gücenmemesini istirham ediyoruz.
İçinde tehdit, küfür ve hakaret olanların dışındaki hemen hiçbir mesajı karşılıksız bırakmadığımızı, aziz okuyucularımızın bilmesini isteriz.
Bu sebeple, âcil konuları mesai saatleri içinde bize telefonla bildirmelerini istirham ederiz. M.L.S.
GÜNÜN TARİHİ 26 Mart 1917
Filistin'de İngiliz fitnesi
Birinci Dünya Savaşının en önemli sahnelerinden biri de bugün itibariyle Filistin'in güneyindeki Gazze bölgesinde yaşandı.
Osmanlı ve İngiliz kuvvetleri arasında yaşanan bu Birinci Gazze Savaşını İngilizler kaybetti.
İngiltere'nin Birleşik Krallık Kuvvetlerinin içinde, ayrıca Avustralya ve Yeni Zelanda askerleri de yer almaktaydı. Buna rağmen galebe çalamadılar.
Ne var ki, Birleşik Krallık (Britanya) kuvvetleri geri çekilmesine rağmen, Filistin ve Ortadoğu üzerindeki emellerinden vazgeçmedi.
Bir süre sonra tekrar harekete geçip savaştılar. İkincisini üçüncü Gazze Savaşı takip etti.
Ne yazık ki, 1917 yılı sonlarına doğru Gazze ve Kudüs ile birlikte, hemen bütün Filistin toprakları İngiliz hakimiyeti altına girdi.
Bu fecî mağlûbiyetin yegâne sebebi—kasıtlı şekilde tekrarlandığı gibi—yerli Müslüman halkın Osmanlı'ya yardım etmemesi falan değil. Belki, en önemli sebep, daha sonra bu bölgeye giden İttihatçı paşaların kasdî ihmal ve umursamazlıklarıydı.
Evet, Arap âlemi ve İslâm kardeşliği, orada vazife başındaki İttihatçı paşaların hiç de umurunda değildi. Zira, onlar komitacıydı ve "Türkçü–Turancı" diye geçiniyorlardı. Araplara da antipatileri vardı.
Bu sebeple, mücadeleyi gevşek tuttular ve bölgeyi âdeta İngilizlere peşkeş ettiler.
O tarihte Filistin'e girip yerleşen İngilizler, bölgede Yahudî hakimiyetini sağlayıncaya kadar da çekilmediler.
Tıpkı, daha evvelki yıllarda Kıbrıs'ta uyguladıkları "Rumlaştırma politikası"nda olduğu gibi...
26.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|