Ankara’da oturup, Türkiye’nin idaresine talip olan; ancak bunun için milletten ‘yetki’ alamayanların canı sıkılmış anlaşılan. Canı sıkılan siyaset erbabı, belki de bininci defa ‘yeni oluşum’ların peşine düşmüş görünüyor.
‘Yeni oluşum’larla ilgili o kadar ‘senaryo’ var ki, hangisinin ‘gerçek senaryo’ olduğunu ayırt etmek mümkün değil. Kimi, sağ ile sol partileri bir araya getirmekten, kimi de sağ partileri tek çatı altına, sol partileri de oluşturulacak başka bir tek çatı altına toparlamanın hesabını yapıyor.
Yalnız bütün bu hesaplamalarda bir şey ya unutuluyor, ya da bilerek gözardı ediliyor: Bu planlara, bu hesaplara millet ne der? Bu oluşumlarda ‘millet’in yeri neresidir?
Devir ‘tek parti’ devri olmadığına göre, siyaset sahasında iş yapmak isteyenlerin millete dayanması zarurîdir. Milletin tasvip ve onayı olmadan bir işi yapmak, ya da iktidara gelmek—hile ve aldatmayla olanlar bahsimizin haricindedir—mümkün değildir. Öyle ise, bütün bu planlar yapılırken milletin hesaba katılmamasını nasıl yorumlamak lazım?
Çok partili hayata geçtikten sonra ‘sağ’ ve ‘sol’ partiler sayasî arenada mücadele etti ve ağırlıklı tercih ‘sağ’ partilerden yana oldu. (Gençlere kısa bir hatırlatma: 1950 yılına kadar Türkiye’de ‘tek bir parti’ vardı. Millete; istediği farklı bir partiyi/adayı ‘seçme’ şansı verilmemişti. ‘Kadınlara bile seçme ve seçilme hakkı tanındı’ gibi beyanlara bir de bu bilgiler ışığında bakmakta fayda var.)
Vakıa böyle olduğuna göre, ‘sağ’ ve ‘sol’ partileri ‘tek çatı altında’ bir araya getirme gayreti boş bir gayret olur. Çünkü böyle bir birliktelik, mümkün olsa bile netice vermez. Bu yönde gayretler geçmiş yıllarda da yaşandı ve fiyasko ile neticelendi. Öyle ise, benzer yanlışları tekrarlamakta ne fayda var?
‘Sağ’ ve ‘sol’ partileri kendi arasında bir araya getirme isteği, plan ve projesi ile prensipte mümkündür. Ancak bu da, ancak bir araya getirilmek istenen partilerin tabanlarının istemesiyle mümkündür. Yoksa, ‘Biz karar aldık, birleştik’ demekle ‘taban’lar da bir araya gelmez, gelemez.
Bu plan ve projeleri üretenlerin asıl sıkıntısı, Türkiye gerçeğini görmemektir. Nedir Türkiye gerçeği? Türkiye’de siyaset yapacak olan kişiler, en evvel milletin değerleriyle barışık olmalı ve onları hiç bir zaman hor görmemelidir. ‘Sol’ bütün dünyada kazandığı halde, Türkiye’de neredeyse ‘ana muhalefet’ bile olamamasının altında bu gerçek yatıyor. ‘Sağ’ kulvarda yer aldığı halde, ‘sol’ partiler gibi düşünenlerin zaafı da budur.
Tabiî ki geçmiş yıllara göre Türkiye’nin sosyal ve siyasî şartları çok değişmiştir. Ancak gerçekler değişmemiştir. Türkiye’nin önünde Demokrat Parti ve onun gibi yüzde 50’yi aşan yüksek oy oranıyla tek başına iktidara gelen ‘sağ’ parti örnekleri vardır. Siyasette birlik sağlamak isteyenlerin bu örneklerden yola çıkarak adım atmasında fayda vardır. “Merkez sağ”ın niçin ve nasıl erozyona uğradığı da ayrıca araştırılmalıdır. Oyların merkezden uçlara kaçışında da milletin değerlerine yabancılaşma hastalığı yatmaktadır.
Bu tesbit ve teşhisler doğru dürüst yapılmadığı sürece atılacak her ‘birlik’ adımı neticesiz kalmaya mahkûmdur. Birileri bu ad altında planlar yaprak ‘siyasî piyasa’larla eğlenmek istiyorsa o başka...
29.06.2006
E-Posta:
[email protected]
|