RP-Yenilikçi Kanat ayrışmasında AKP’ye tanınan kredi limitleri aşıldı galiba. AKP’nin önünü açanlar şimdi kapatmaya çalışıyorlar. Anlaşılan, AKP’ye açılan kredi limitlerinde sona gelindi. Bu itibarla, benim kanaatim şu: Türkiye’de artık fiili olarak AKP dönemi kapandı. Bundan sonraki bir iki sene sadece uzatmalardan ibaret kalacaktır.
AKP’nin önünde koridor açanlardan birisi dönemin ABD Türkiye büyükelçisi Abromowitz şimdi AKP’nin başka dünyalara kulaç açtığını söylüyor. ‘Yaptığımız ehlileştirme veya aşı tam olarak tutmadı’ demek istiyor. Esasında Yenilikçi Kanat ile Musevi lobisi arasındaki ilişkiyi Nasuhi Güngör’ün unutulan Yenilikçi Hareket kitabı üzerinden takip etmek mümkün. Bu kitapta en fazla zikri geçen referans isimlerin başında Abromowitz geliyor. Yenilikçi Hareketin oluşumunun her kademesinde onun varlığını hissediyorsunuz. Abromowitz’in en akılda kalan cümlesi şuydu: “Kravatlı ve çağdaş görünümlü Erdoğan’ı, Erbakan’a tercih ederim...” Halbuki çağdaş görünümde Erbakan’ın Erdoğan’dan geri kalır tarafı yoktu. Peki neden bu sözleri sarfetti: Bu sözler ayartma ve ehlileştirme amaçlı.
Tayyip Bey ile Abromowitz arasındaki en ilginç ve can alıcı görüşme 15 Ekim 1996 tarihinde İstanbul Belediyesi’nde gerçekleşiyor. Bu tarihten sonra ilginç bir şekilde bir taraftan hapis yolu açılarak kahramanlaştırılırken diğer taraftan da Erbakan’la yolları ayrışıyor. Milli Görüş gömleğini çıkartıyor. Nasuhi Güngör’ün ifadesiyle ‘Erbakan’ın veliahtı’ benzetmesi, yerini ‘geleceğin lider adayı’ ifadelerine terk etti. Yani parlatmaya ve cilalamaya başladılar.
Peki Abromowitz kimdir? Onu Eric Edelman’ın selefi sayabiliriz. Carnegie Endowment başkanı ve sık sık künyesiyle ilgili bilgilerde ‘Mossad ajanı’ ibaresi geçiyor. Daha önce atanmasına Mısır, Malezya ve Pakistan gibi ülkeler karşı çıkmıştı. Hakkındaki mülâhaza hanesi açıktı ve şöyle deniliyordu: “Sözkonusu şahıs CIA ajanıdır. Görev yaptığı ülkelerin içişlerine karışmayı itiyad haline getirmiştir...” Yani adam fitnekâr ve karıştırıcı.
***
Peki bu zat şimdi ne diyor: ‘Türkiye artık kaybedildi...” Türkiye’yi kim kaybetti? ABD. Kim kaybettirdi? AKP.
Grossman’ın itirafıyla Irak işgali değil de sanki Türkiye -ABD ilişkilerini AKP baltalamış gibi. Kissinger Irak üzerinden ikili ilişkilere istemeden zarar verdiklerini söyleyerek gönlümüzü almaya çalışsa da niye AKP açısından da aynı şeyi düşünmüyorlar? Zira kendilerini güçlü görüyorlar. Alttan almak Türkiye’nin görevi. Efendilik ise beyaz adamın yüküdür (White man’s burden).
Son sıralarda Neocon çete AKP’den memnuniyetsizlik izhar ediyor. Bunlardan birisi olan ve Türk ordusu Kürtler karşısında yenilir dediği halde ne hikmetse cihet-i askeriye tarafından davetinde bir beis görülmeyen Michael Rubin ‘AKP HAMAS’ı davet ederek onu meşrulaştırdı’ diyor. Abromowitz’in şikâyeti de farklı değil: AKP kırmızı çizgiyi aşarak Araplara yaklaştı. Milliyet’in başlığıyla: “Türkiye, İslâm ülkelerine kayıyor...” Türkiye sanki İsrail’in kapı kulu. Neoconların arzusu bu. Kissinger de ‘AB olmazsa size ABD verelim’ diyor. Yine Türkiye’ye NAFTA kartı uzatıyor. Karanlıklar Prensi Richard Perle ne diyordu: “Türkiye bize, Afganistan gibi sıcak bölgelerde lâzım. O’nu AB’ye bile kaptırmayalım...” Soros da utanmadan Türklerin en iyi ihraç ürününün Mehmetçik olduğunu söylüyordu. Bernard Lewis gibiler de aynısını söylüyorlar. Neoconların hiçbir seçeneğinde Ortadoğu’da Türkiye’ye yer yok. Onu tabiî muhitinden koparmak ve kendilerine bende etmek istiyorlar. Cenâb-ı Hakk’ın Musa Aleyhisselâm için dediği gibi ‘Seni kendime seçtim, ayırdım / istana’tüke linefsi’ diyorlar.
***
Şimdi ters dönen Abromowitz Türkiye dönüşünde Newsweek dergisine yazdığı makalede AKP kadrolarına darbe kartını gösteriyor. Abromowitz, “AKP yine çoğunluğu elde ederse sorunlar katlanabilir. Askerler, kendi cumhurbaşkanı seçebilecek AKP’nin kontrolündeki bir parlamentoya izin verir mi?” diye soruyor. Abromowitz, “Türkiye, giderek artan bir biçimde bölünüyor, laik Türkiye giderek bölünüyor ve laik elit AKP’ye daha çok güç kaptırmaktan çok korkuyor” görüşünü dile getiriyor. Türkiye’nin yaklaşık her 10 yılda bir, bir siyasî kriz yaşadığını hatırlatan Abromowitz, ancak ufuktaki sorunun, geçmişteki krizlerin aksine “İslâmın geri çekilmesi ile sonuçlanamayabileceği”ni savunuyor. Satırbaşlarıyla şunları söylüyor: “10 yıl önce generaller Necmettin Erbakan’ı iktidardan uzaklaştırdılar ancak AKP usulca gitmeyi reddediyor. Birçok laik, askerlerin siyasete müdahale etmesi fikrinden hoşlanmıyor. Ancak laiklik ile demokrasi arasındaki seçimin, yapmacık bir seçim olduğunu savunuyor: Sadece birincisi (laiklik) ikincisinin (demokrasi) teminatıdır. Eğer, askerler ile AKP arasında bir seçim yapmaya zorlanırlarsa çoğunun askerleri seçeceğini sanıyorum.”
Sözlerinden ben şunları çıkarttım: Sistem AKP’yi götürebilir, ama çürüyen sistem bu süreçte kendisi de gidebilir. Sistem halkı mobilize etmeye çalışsa da artık son darbe vuramayacak kadar yaşlandı. Ortadan kaldırmaya çalıştığı AKP seçeneğiyle yola devam imkânı olsa hayatiyetini idame ettirebilir. Son siyasî gelişmeler ışığında şunu söylemem mümkün: Darbe yolundan son çıkış noktası olan 27 Nisan mühendislik kurgusu yine ters tepti. Bu da AKP’nin hem şansı, hem de şanssızlığı. Bu da emir komuta zinciri dışında darbe ihtimalini kuvvetlendiriyor. Necip Fazıl’ın deyimiyle manzara-i umumiye bu.
05.06.2007
E-Posta:
[email protected]
|