Kimi zaman kalp ve vicdanımız istemezse de, başta nefsimiz, insî ve cinnî habis ruhlar, şeytanlar çeşitli vesveseler verirler. İnsanları iman ve İslâm dairesinden çıkarmak için her an onları şüphe bombardımanına tutarlar. Aslında bunlar olmasa da aklımızı, kalbimizi ve vicdanımızı tatmin etmemiz gerektiğini Kur’ân, Hz. İbrahim (as) vasıtasıyla ders veriyor: “Hani İbrahim, ‘Rabbim! Bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster’ demişti. ‘İnanmıyor musun?’ deyince, ‘Hayır (inandım) ancak kalbimin tatmin olması için’ demişti. ‘Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır. Sonra onları parçalayıp her bir parçasını bir dağın üzerine bırak. Sonra da onları çağır. Sana uçarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.’”1
Kalbinin tatmin olması için peygamber bile deliller istediğine göre, hiç şüphesiz, bizim de aklımız, kalbimizin mutmain olması gerekir. Dolayısıyla, gerek nefis ve şeytanın dürtüleri, gerekse sapıtmış olanların soruları ne kadar çarpık ve ters gibi görünse de cevaplandırılmaları gerekir. Her şeyi sık sık yeniliyoruz: Elbiselerimizi, ayakkabılarımızı, koltuklarımızı… Ne var ki, ruh ve duygularımızın asıl yakıtı, dünya ile ahiretimizin huzur ve mutluluğunun yegâne taminatı olan imanımızı yenilemeyi ihmal ediyoruz! Hem bilmeden bazen inkârı çağrıştıran kelimeler kullanabiliyoruz. Onun için her vakit, her saat, her gün imanımızı yenilemeye ihtiyaç vardır.
Midemize giren ekşimiş/kokuşmuş yiyecekleri, yanlış ilaçları temizlediğimiz gibi; kafa ve gönlümüze giren yanlış/batıl fikirler, boş/kof/eskimiş/lime lime olmuş düşüncelerden de arınmalıyız. Şüphe/şek ve zan, ruhumuzu, zihnimizi, maneviyatımızı kemirir, zafiyete uğratır. Yakin/kesin bilgi ve tefekkür ise, cehaleti, şüphe ve vesveseleri yok eder; tahkikî, şuurlu, gerçek imanı kazandırarak maddî manevî tekâmülü/olgunlaşmayı sağlar. İşte, bunları temizlemek ve manevi hayatımızı kararmaktan kurtarmak için “La ilâhe illallah, Muhammedürresulullah” kudsî kelâmıyla arınır/yenilenir/aydınlanır, iç âlemimizi/düşünce ufkumuzu/hayatımızı aydınlatır, nurlandırırız. Ve zihnimize kodlanmış olan bu hakikati tekrarlayarak, değişen ve yenilenen hücrelerimize âdeta nakşederiz. Bir hadiste, “İmanınızı ‘La ilahe illallah’ ile yenileyiniz”2 denir. Çünkü insanın hem birey olarak, hem yaşadığı âlem her zaman değişiyor ve yenileniyor. Öyle ise, imanını da buna paralel olarak yenilemelidir. “La ilahe illallah!” diyerek ve bunun hakikatini tefekkür ederek imanımızı yenilemeliyiz ve başkalarının da imanını yenilemesine yardımcı olmalıyız.
Dipnotlar: 1- Bakara Sûresi, 260.; 2- Müsned, 2:359; el-Münzirî, et-Terğîb ve’t-Terhîb, 2:415; Hâkim, el-Müstedrek, 4:256; el-Heysemî, Mecmâu’z-Zevâid, 1:52.
29.03.2007
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|