Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 27 Eylül 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

İsmail BERK

Siyasete ve topluma müdahale



Mübarek Ramazan ayındayız. Ağızların huzurla açıldığı, kalplerin sevgiyle kaynaştığı ve yakınlaşmaların birliğimize güçlü mesajlar kattığı özel zamanlardayız. Hayatımızın, toplumumuzun ve inançlarımızın kayda değer bu dönemini doğru yaşamak, milletin ortak hassasiyetine saygılı olmak ve bütünleştirici davranmak, millî birliğimize ciddî mânâda katkı yapar.

Gel gör ki, ağız tadımızı muhafaza edemiyoruz. Siyasî ve sosyal olaylara müdahaleler yaşanıyor ve gerilim senaryoları öne çıkıyor. Zor bir coğrafyanın çetin şartlarında, ülke birliğini tesis ederken, çaplı düşüncelere ve kucaklayıcı ufuklara daha çok ihtiyacımız varken, bunu zedeleyici tavır ve tutumlar, toplum katmanlarını rencide eder.

Buna dikkat etmek, en çok sorumlu mevkide devletin makamlarını işgal eden zevata düşer. Siyaset değişken ve kaygan zeminine rağmen, toplumun beklentilerine duyarlı ve tepkilerine açık olurken, bürokratik devleti temsil eden atanmışların farklı ve çatışmacı tarzları, kamu yönetimini amaç dışı noktalara çekmektedir.

Son günlerde, üniversitelerin açılışıyla başlayan irtica paranoyası ile Ramazan ayının kutsiyetini ve dinî atmosferin bu denli canlı sonuçlarını görmezden gelip rahatsızlık vermek, sosyolojinin doğrularıyla çelişmektedir.

Bu durumu, ülkenin dinamiklerini ve demokratik standardını yükseltme çabalarını baltalama girişimi olarak addetmemek elde değil. Özelikle AB sürecinde, Avrupa Parlamentosunun ağırlaşmış metni olan Türkiye raporunu görüşmeye başladığı müzakere arefesinde, iç politikada kargaşaya sebebiyet vermek, bir tahammülsüzlük ve ket olma örneğidir.

Bilinmelidir ki, milletinden şefkatini esirgeyen, bakış açısına pozitif pencereler açmaktan uzak duran ve kendi dayatmaları ile toplumu dizayn etmek isteyen hiçbir güç, demokratik refleksler karşısında tutunamaz.

Farklılıkların kabulünde alışkanlıklarımıza yenik düşüp, beraber yaşamanın mutabakatını aramazsak, ifadelerimizin özgül ağırlığı kırılgan sonuçlarla karşılaşır. Millî bağları zaafa uğratacak beyanlardan kaçınmak, milletin yaşayan değerlerine ve hayat iklimine itina göstermek, her aydının ve görevlinin temel sorumluluğudur.

Tersi gelişmeler, daha fazla tepki ve iç kanamayı arttıracaktır. İç enerjimizi verimsizleştirecektir. Kalkınmakta olan bir ülkenin kaynaklarını çoraklaştırıcı süreçlerden korumak ve tahriklerden kaçınmak, asgarî şartlarda bile azamî dikkat isteyen vatandaşlık şuurudur.

Özellikle, birinci derecede kamu sorumluluğu olanların, her konuşmasında ve uygulamasında; anayasal sınırlarda, demokratik parlamenter sistemin siyaseti yönetme erkine bağlılığa dikkat etme vebali vardır.

Yukarıdaki çerçevenin aksine; topluma ve değerlerine müdahale sayılacak tasarruflar ile siyasete, siyaset dışı kalıp giydirme üslûbu ve yaklaşımı, Türkiye’nin demokratik imajını ve AB fiiliyatını gölgeler.

Bu gölgelerin sahipleri, geçici olan ve güneşin izdüşümü ile değişen gölge boyuna güvenmemelerini salık vermek, ayın masumiyetine yaraşır bir kanaatimizdir. Milletin cesameti, kendinde kuvvet ve kudret vehmeden mekanizmaların çok üstündedir.

Esasen, okula, camiye ve kışlaya siyasetin girmediği ve bu prensibin geçerliliğini koruduğu bir kültürün oluşmasına ihtiyacımız var. Sınır ihlâlleri, hak tecavüzleri ve hukuki çerçeveleri zorlayan teviller; normal ve modern zamanların kabullenebileceği bir tarz değildir. Modern ve demokratik ülke olma iddiası da, böylesi sendeleyen bir yürüyüşü hak etmemektedir.

Çöp toplama belediyenin sorumluluğundayken, bunlara katkı yapmak kamu sorumluluğu iken, askerin yürüyüşünü destekleyecek ve pankartla tepki verecek kadar Hakkari’de toplumsal projeye soyunması tartışmaya açık bir pozisyondur.

Hele cemaatleri eleştirmek, toplumun dinamikleri ve gerçekleri ile çatışmaktadır. Sosyolojinin ve siyaset biliminin temel verilerinden biri olan cemaatleşme kültürünün tarihî köklerini bilememek ve bugüne münhasırmış gibi yok saymak veya “mücadele”ye kalkışmak, sağduyunun onaylamayacağı bir yaklaşımdır.

Komutanlar, siyasî demeçlerden ve toplumu yaralayıcı konuşmalardan kaçınmalıdırlar.

27.09.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (26.09.2006) - “Pekin”li'den mektup var

  (25.09.2006) - Son bir ayın senaryoları

  (24.09.2006) - Ramazan’ın bereketi

  (22.09.2006) - “Elif” okuduk, “Türklük”ten mi olduk?

  (21.09.2006) - Rektörü kim zorluyor?

  (20.09.2006) - Hüküm peşin, cüzdan meşin, Batı tükenişte

  (19.09.2006) - Medeniyetler ittifakı

  (18.09.2006) - Papa ve Türkiye İslâm Akademisi

  (17.09.2006) - Buzullar erirken

  (14.09.2006) - Millî Eğitimin yeni uygulaması

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habip FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004