Sigara içmenin savunulacak hiçbir yanı, hiçbir yönü olmamasına rağmen, içenler pek çoktur.
Zira tiryakilik, yaygın bir hastalık, yahut alışkanlık halini almıştır.
Gerek sağlık ve gerekse maddiyat açısından yüzde yüz zararlı olması, müzmin tiryakilerin umurunda bile değil.
Tiryakiler, sıhhatlerini bozduğunu ve israfa yol açtığını bile bile tüketiyor bu mereti.
Tabiî, bu "tüketme aşkı" kesinlikle karşılıklıdır: Tiryaki sigarayı, sigara da tiryakiyi tüketiyor, zamanla...
Müzmin tiryaki, sigarayı kolay kolay bırakmaz; tâ ki, sigara kendisini bırakıncaya kadar...
Dünkü yazıda da misâlini verdiğimiz gibi, kimileri ölümünü hızlandırmak için sigara tüketimini arttırıyor.
Acep bu nasıl bir hâl ve ahvâldir ki, Allah'ın ihsan ettiği vücut emanetine, bile bile ve göz göre göre ihanet ediliyor?
Bu ruh haletini anlamak, hele hele kişiye hak vermek, hiç de kolay değil.
Burada "tiryakilik"ten öteye daha vahim bir durumun varlığı söz konusu: Ne gibi? Meselâ "bağımlılık" gibi...
Soruyoruz: Hakikaten bu raddeye varmış bir zehirli duman tiryakiliğini dinen sadece "mekruh" olmakla sınırlamak ve ikrah yönünü bu fıkhî çerçevede izah etmek mümkün mü?
İşte, bu noktada durup iyice düşünmek lâzım.
Dünkü "Balyozla iftar" başlıklı yazı üzerine bizi arayan okuyucularımız oldu. Görüşlerini, düşüncelerini, sıkıntılarını, ıztıraplarını aktardılar.
Bunlar arasında, kendisine hürmet ettiğimiz "sağlık uzmanı" bir ağabeyimizin anlattıklarını cidden dikkate değer bulduk.
Literatürü de takip eden sağlık uzmanı ağabeyimiz özet olarak diyor ki: Dünya piyasasına yayılan bazı sigaraların içinde bağımlılık meydana getiren "uyuşturucu esans"lar var. Bunlar dinen haramdır. Ama, üretici firmalar bunu yazmaz, ya da hiç anlaşılmayacak bir formülasyon içinde zikreder. Tıpkı, bazı kola'lı içeceklerde olduğu veya "alkolsüz bira" yutturmacasında ifade edildiği gibi... Oysa bu esanslar, tüketicide sadece tiryakilik değil, aynı zamanda bağımlılık da meydana getiriyor. Dolayısıyla, burada mekruhluk sınırı aşılarak harama giriliyor. Bunu bilmek her tüketicinin hakkı. Ancak, bazı firmalar ne yapıp ediyorlar, tüketiciyi bu haktan mahrum ediyorlar. Hâsılı, esasında içmesi mekruh olan tütün maddesinin içine, günümüzde artık haramın da bulaştırıldığını açıkça ilân etmek gerekiyor.
Evet, gerçekten de çok vahim bir durumla karşı karşıyayız demektir.
Tıbben yüzlerce çeşit hastalığa sebebiyet verdiği ifade edilen sigara ile ilgili olarak—varsa şayet—aksi yöndeki iddiaların da tarafımıza iletilmesini bekliyoruz.
HIK
Abdullah Gül'ün dediğine göre, ayaküstü görüştükleri Başkan Bush "PKK ile mücadele edeceğiz" demiş.
Terör bahanesiyle iki İslâm ülkesini işgal eden, ikisine de gözdağı verip duran Başkan Bush'un bu jestine karşılık nasıl teşekkür etsek, şu mübarek Ramazan–ı şerifte ona nasıl duâ etsek, bilemiyoruz...
Yani, şu terörle mücadele işi var ya, sanki hık demiş de adamın burnundan düşmüş.
HABER
Hidro–mobil
TÜBİTAK yetkililerinden alınan bilgiye göre, gelecek yıl "Hidromobil 07" adıyla ilk hidrojen arabaları yarışı gerçekleştirilecek.
Dünyada güneş enerjisi gibi, hidrojen enerjisinin de araştırma ve deney aşamasında olduğunu dikkate alan TÜBİTAK, Türk araştırmacılarının başarılı ürünler ortaya koyarak, Türkiye'nin bu alanda öncü ülkeler arasında yer almasını hedefliyor.
Formula G yarışlarıyla birlikte gerçekleştirilmesi planlanan Hidromobil 07'nin, Ankara ya da İzmir'de yapılması öngörülüyor. Yarışma için son başvuru tarihi, 31 Aralık 2006 olarak belirlendi. (AA)
Günün Tarihi
Derya üzerinde bir zafer âbidesi
27 Eylül 1921: Adriyatik sâhillerinde (Yunan–İtalyan arası) yaşanan büyük Preveze Deniz Zaferi.
Haçlı Donanması Kumandanı Andrea Dorya ile Osmanlı Kaptan–ı Deryâsı Barbaros Hayreddin Paşanın yönettiği iki ordu Preveze açıklarında karşı karşı geldi. Günboyu devam eden muharebenin ardından, Haçlı donanması büyük kayıp ve perişaniyet içinde kaçarak kayıplara karıştı.
İşte, bu tarihten sonra Akdeniz bir "Osmanlı gölü" diye isimlendirilmeye başlandı. Osmanlı rakipsiz kaldı.
Yine bu tarihten sonra, Osmanlı leventlerinin denizlerdeki hakimiyeti giderek genişledi; okyanuslara yelken açılmaya başlandı.
Hızır Reis
Asıl ismi Hızır Reis olan Barbaros Hayreddin, bu büyük zaferden yaklaşık bir sene evvel "Kaptanpaşa"lık makamına atanmıştı.
Bu yeni vazifesini, 12 sene müddetle, yani vefat tarihi olan 1546 yılına kadar hakkıyla yapmaya çalıştı.
Osmanlı denizciliğinin en parlak devrini yaşatan Barbaros Hayreddin Paşa, Akdeniz sâhillerinde daha evvel Osmanlı'ya saldıran veya saldırmak için fırsat kollayan hemen bütün ülkelere sırasıyla gözdağı vererek onları sindirme yoluna gitti.
Tek tek çarpışmakla Barbaros'un üstesinden gelemeyeceklerini anlayan Avrupa devletleri, bu kez Fransa'nın teşvikiyle topluca herekete geçtiler ve denizden büyük bir taarruz harekâtını başlattılar.
Büyük bir iştahla giriştikleri savaşı kaybedince de, hayal kırıklığına uğradılar ve kendilerini toparlamak için uzun yıllara ihtiyaç duydular.
27.09.2006
E-Posta:
[email protected]
|