Bu tesbit, bu sefer bize ait değil. Araştırma yaptıran sivil bir örgütün. Neticelerini vermeden önce, bir soru:
Türkiye demokrasi ile yönetiliyor; öyle değil mi? Peki, nasıl bir demokrasi?
Din ve inançlar, “Diyanet” vasıtasıyla devletin vesâyeti altına alınmış. Partilerin elleri kolları, 135. madde ile bağlanmış. 12 Eylül darbesinin ürünü anayasa baştan ayağa antidemokratik maddelerle dolu; değiştirilmesi isteniyor. 301 gibi maddeler, düşünenlerin, yazanların, konuşanların canına okuyor! İnsanlar, “Deprem İlâhî ikazdır!” dediği için mahkemelerde süründü, hapislerde yattı! Kimi yalınayak, başaçık üniversiteye giderken, yalnız başörtülülere yasak! Kur’ân öğrenme yaş sınırı var… vs., vs., vs…
Kısaca, ne giyineceğimize, nasıl giyineceğimize (başörtüsü problemi, şapka iktisası/giyme kanunu vb.), hangi kelimeleri kullanacağımıza (bey, paşa, ağa, hacı, hoca efendi, vs. kelimelerini kullanmak kanunen yasaktır hâlen), nasıl bir milliyetçilik anlayışına sahip olacağımıza rejim, sistem, devlet karar verir!
Öyle ise Türkiye’de seçim ve bir takım haklar hariç, demokrasi var, diyebilir misiniz? Demek demokrasi özde değil sözdedir, kâğıt üstündedir! Bunda mutabık isek; ikinci bir soru:
“Türkiye’de demokrasi var” demekle gerçek demokrasi olmazsa; yıllar yılı başka düşüncelerle yoğrulmuş bir insan, “Değiştim, demokrat oldum!” demekle tam demokrat olabilir mi; demokrasiyi hazmettiğini gösterir mi? Aslında olabilir! Kalbini yarıp bakmıyoruz ki! Fakat, birbirine benzeyen ağaçları ayıran, meyveleridir! Demokratlığın göstergesi de demokratik icraatlar değil mi? 4.5 senedir, insan hak ve hürriyetleri açısından hangi adım atılmış, hangi yasak halledilmiş, hangi antidemokratik uygulamaya son verilmiş? Hatta, “Söz vermedik, söz verdiğimizi kimse ispat edemez, bedel ödemeye hazır değiliz, başörtüsü yüzde bir buçuğun sorunudur” denmiş. “Değiştim, demokrat oldum!” da aynı kişilerin sözü, “Söz vermedik, bedel ödeyemeyiz!” diyen de aynı kişinin sözü! Birincisi demokrat olduğuna inanmamızı isterken; ikincisi demokratlıkla alâkasının olmadığını ispat etmez mi?
“Değiştim, demokrat oldum!” diyeni mihenge vurmalıyız. “Doğru ve altın çıktı ise tebrik; yanlış ve bakır çıktı ise, çok gıybeti üstüne ve bedduâyı arkasına takıp göndermeli” miyiz? Ne kadar demokrat oldun? Tam, yarım, üçte bir, beşte bir mi? İşte bir ölçü:
İnsan medenî-i bittab (yaratılışı, tabiatı icabı medenî, sosyal bir varlık) olduğundan ebnâ-yı cinsinin (insanların) hukukunu muhafazaya ve hakkını onlar içinde aramaya mükelleftir.” (Münâzarât, s. 136-140.)
Eğer hak ve hürriyetler konusunda mücadele ederse, söz verirse, bedel öderse; diktatörlere taviz vermezse; antidemokratik kanunların ve uygulamaların karşısına dikilirse o zaman demokrat oldu!
Bir soru daha: Eğer R. Tayyip Erdoğan, İstanbul Belediye Başkanı olmadan ve RP-FP kapatılmadan evvel “Değiştim, demokrat oldum!” deseydi ve ona göre hareket etseydi, demokrat olduğunda daha inandırıcı olmaz mıydı? Makam için, başbakanlık için “Değiştim, demokrat oldum!” demek makbul mü? Bir ölçü daha:
Bediüzzaman, İttihad-ı İslâm (din adına hareket eden zihniyet, akım, parti) için “(milletin) yüzde altmış, yetmişi tam mütedeyyin olmak şartıyla, şimdiki siyaset başına geçebilir. Dini siyasete âlet etmemeye, belki siyaseti dine âlet etmeye çalışabilir. Fakat çok zamandan beri terbiye-i İslâmiye (İslâmî terbiye) zedelenmesiyle ve şimdiki siyasetin cinayetine karşı dini siyasete âlet etmeye mecbur olacağından, şimdilik o parti başa geçmemek lâzımdır”2 der.
“Yüzde altmış-yetmiş tam mütedeyyin olmak” şartına ise, toplumu oluşturan bütün katmanlar dahildir. Yani, bu, çıplak rey değildir. Toplum, sistemi oluşturan bütün katmanların yüzde 60-70’i değil mi? Yani, halkın yüzde 60-70’i, öğretmenlerin yüzde 60-70’i, üniversitelerin yüzde 60-70’i, hukukçuların yüzde 60-70’i, teknikçilerin yüzde 60-70’i, basının yüzde 60-70’i, askerlerin yüzde 60-70’i… vs.
Acaba bu ölçüyü demokratlık için kullanamaz mıyız? Yani, bir adamın söz, fiil, çalışma ve mücadelesinin yüzde 60-70’i demokratik ise, o demokrattır; tersi ise, değildir! Bu tahlillerden sonra “AKP demokrat değildir” sözünü nereden çıkardığımıza geçelim:
(Eğitim-Bir-Sen araştırmasına göre) AKP içinde kendini milliyetçi olarak niteleyenler yüzde 25,4; muhafazakâr olarak niteleyenler yine yüzde 25,4 oranında yer alırken; İslâmcı olarak niteleyenler yüzde 16,1; demokrat olarak niteleyenler de yine 16,1 oranında yer buluyor. Bu arada parti içinde yüzde 10 Atatürkçü, yüzde 3,4 sosyal demokrat, yüzde 2 liberal ve yüzde 1,6 da sosyalist bulunmaktadır. (Yasin Aktay / Yeni Şafak, 14.7.2007)
Bir soru, bir ölçü daha: Elinde yeterli parlamento çoğunluğu olduğu halde Türk demokrasisinin büyük yapısal sorunlarını düzeltmek için kılını bile kıpırdatmayan AKP, bu AKP değil mi? Antidemokratik yüzde 10 barajı kaldırmayan, siyasal partilerin demokratikleşmesini sağlayacak ve lider sultasına son verecek değişiklikleri yapmayan, bağımsız milletvekillerinin seçilmesini zorlaştırmak için oy pusulalarını bir buçuk metrelik bilmeceler haline getiren parti bu AKP değil mi? Tuzaklarla dolu 301. maddeyi önümüze koyan AKP hükümeti değil mi? Gazetecilere ve karikatüristlere açtığı dâvâların sayısıyla rekorlar kıran Başbakan, AKP hükümetinin başbakanı değil mi? Terörün sıfırlandığı bir ülkeyi devralmasına rağmen Güneydoğu’da gerekli demokratik adımları atmayarak onu azdıran hükümet hangisidir? Bu ne biçim demokratlıktır? (Haluk Şahin / Radikal, 14.7.2007)
Sanık sizin; karar da sizin!
18.07.2007
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|