Günlerdir yeni bir tartışmanın odağında bulunan Kenan Evren'in, aslında çok bâriz görünen iki yönü var:
Biri fiil, diğeri ise fikir yönü.
Fiil yönüyle darbe yaptı; cunta lideri oldu.
Fikir yönüyle de, memleket meselelerinden söz etti, ileride eyalet sistemine geçilebileceğini söyledi.
Garip, hatta çok tuhaf kaçan durum ise şudur:
Evren Paşanın "darbecilik" tarafına hiç dokunmayan, onu bu yönüyle sorgulama gereğini dahi duymayan kimseler, paşa bir konuda sırf görüşünü beyan etti diye, birden küplere bindiler ve hop oturup hop kalkmaya başladılar.
Vaktiyle, Evren'in darbecilik yönüne karşı harekete geçen ve soruşturma isteyen bir savcının başına gelmeyen kalmadı.
Şimdi ise, aynı kişinin bir konuda görüş bildirmesine mukabil soruşturma başlatan bir savcıya neredeyse madalya takılacak.
Şu güzelim ülkede ikiyüzlülüğü tesbit ve teşhir etmek için, önce şu sorgulamayı yapmak gerekir: Darbe yapmak mı, yoksa fikir açıklamak mı daha tehlikeli, daha zararlı ve daha çok hukuk dışı bir durum arz ediyor?
Ve, cevabı kısmen içinde olan birkaç soru:
1) Darbeler, bu ülkeye ve millete ne kazandırdı ve neler kaybettirdi?
2) Başarılı olamayan darbecilerin âkıbeti ne oldu?
3) Başarılı olan darbeciler hep kahraman, başarısız olanlar ise hep hain olarak resmî tarihe geçmedi mi?
4) Haklılık yahut haksızlığın yegâne ölçüsünün başarı veya başarısızlık şeklinde görülmesi, hukukla, vicdanla ne ölçüde bağdaşır?
5) Sizce, dış bağlantısı ve desteği olmayan bir darbe var mıdır?
6) Sizce darbecilerin gerçek niyeti ile gerekçeleri birbiriyle örtüşüyor mu?
7) ................................
İşte, ey serbest fikir karşıtları ve ey hür düşünce muarızları!
Sizin darbe ve darbecilik karşısındaki tutum ve davranışınız nicedir? Bu hususta dün ne yaptınız, meselâ darbe anayasasını nasıl karşıladınız ve bugün ne düşünüyorsunuz?
Yani, kendinize dair bir sorgulama arzunuz, bir muhasebe yapma niyetiniz var mı?
Eğer dün darbeyi alkışlamış ve darbe anayasasının meddahlığına yapmışsanız, lütfen kendinizi sorgulamadan kalkıp Kenan Paşanın bugünkü söyledikleri karşısında huşûnetli bir tavır sergilemeyin.
Aksi takdirde, samimiyetiniz şüphe götürür ve ciddiyetiniz sorgulanır hale gelir.
Evet, dün Kenan Evren'in darbeciliğine alkış tutan ve onun kendi cumhurbaşkanlığına da endekslemiş olduğu ihtilâl anayasası için medhiye düzenler, bugün kalkıp paşanın sırf bazı sözleri karşısında "vatan kurtaran aslanlar gibi" kükrüyorsa, bunun bizim nazarımızda kedi miyavlaması kadar bile değeri olmaz.
Bize gelince...
Biz, dün darbeci Evren Paşanın "fiilî durum"una bütün kuvvetimizle karşı geldik. Bundan dolayı hiç pişmanlık duymadık. Halen de öyleyiz.
Bugün ise, onun fikir hürriyetinden yanayız. Yani, katılsak da, katılmasak da, onun ve herkesin düşüncesini "şâhane serbest" bir şekilde ifade etmesinden yanayız.
Hülâsa: Kànun ve adâleti mülkün temeli sayanlar, yargılamada fikirden ziyade fiile bakmalı, onunla uğraşmalı.
GÜNÜN TARİHİ 07 Mart 1927
Bu "Aliler" kaç kişiyi idam ettirdi?
B aşında bulunan "Aliler"iyle meşhûr olan İstiklâl Mahkemeleri, beş yıllık faaliyet devresinin ardından, çıkartılan yeni bir kànun maddesiyle kapatıldı.
Bu mahkemelerin kuruluş tarihi 31.7.1922'dir. Ayrıca, 29 Nisan 1920'de kabul edilen "Vatana İhanet Kànunu" da bu mahkemelerin yetkisi dairesine dahil edildi.
İstiklâl Mahkemeleri, sayısız ağır ceza ile idam ağırlıklı kararlar vermiş ve bu kararların tamamına yakın kısmı da infaz edilmiştir.
Ne var ki, özellikle son üç yıllık (1925–26–27) zaman zarfında idam edilen vatandaşların sayısı bilinemiyor. Aradan 80 yıllık bir süre geçmesine rağmen, idam bilânçosu bir türlü açıklanamadı.
Vatan hainleri ile şapka muhalifleri bir tutuldu
Başlangıçta sadece "vatan hainleri"ni, meselâ savaş esnasında askerden firar edenleri yargılamak ve cezalandırmak için kurulan ve aynı maksatla faaliyet gösteren İstiklâl Mahkemeleri, özellikle 1924'ten itibaren inkılâplara karşı gelenlerin yargılandığı bir arenaya dönüştürüldü.
Bu mahkemelerin başına, hak hukuktan pek anlamayan ve daha çok gaddarlıkları ile meşhûr olmuş bulunan Ali isimli üç şahıs getirildi. Bunlar: Rize mebusu Ali, Kel Ali ve Kılıç Ali.
İstiklal Mahkemelerinde yargılanan insanların kurtulma şansı çok zayıftı. Ağır ceza ve hatta idam kararları, adeta sıradanlaşmıştı.
Kararlar bekletilmiyor ve hemen infaza geçiliyordu.
Ayrıca, 1924'ten sonraki resmî arşiv bilgileri gizli tutulduğu için, bu mahkemeleri ne kadar insanı idam ettirdiği de maalesef bilinemiyor.
Bilinen bir husus varsa, o da idamların en çok "şapkaya muhalefet suçu" sebebiyle yapıldığıdır.
07.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|