Elin ayağın yerinde, gözün görüyor, kulağın işitiyor, aklın çalışıyorsa kralların hazinelerinden daha çok zenginliğe sahipsin demektir. Dünya hazineleri elinde olsa, sözünü ettiğimiz zenginliklerden mahrum iseniz dünya tümüyle sizin olmuş kaç para eder?
Zamanın sayılı zenginlerinden olan Tolstoy, elde ettiklerinin çokluğuna rağmen, elde etmek istediklerinin sonsuzluğunu düşünüyor, bitmeyen bu arzu ve isteklerinin tümüne ulaşmanın imkânsızlığını biliyor,—çünkü insanın ihtiyaçları sonsuzdur. Birini elde eder, diğeri çıkar—mutluluğun sırrını şöyle yakaladığını söylüyor: “Mutluluğum belki de şundan ileri geliyor: Bende olanlara seviniyor, olmayanların da üzerine düşmüyorum.”
İnsanların en mutluları hiç şüphesiz Sahabîlerdir. Onlar en kıt imkânlar, hatta imkânsızlıklar içinde mutlu olabilmesini bilmişlerdi. İcabında aç açık kalıyor, karnını doyuracak bir lokma ekmek dahi bulamıyor, gün oluyordu ki aç susuz yatıyor, gün geliyor savaşta yiyecekleri tükendiği için ağaç yapraklarını yiyor ve bundan dolayı dudakları yaralanıyordu.1
Resûlullahın (asm) mescidinde kendilerine tahsis edilen Suffa’da kalan, bütün meseleleri ilim öğrenmek olan Ashab-ı Suffa’nın izar denilen belden aşağısını örten bir tek parça elbiseleri vardı. Bir kısmı omuzundan aşağıya uzanan ve ancak avret yerlerini örtecek kadar giyeceklere sahipti.2
Onlar bütün bunlara rağmen dünyanın en mutlu insanlarıydı. Bütün hedefleri de Allah’ın rızasına ulaşmak için koşmaktı.
Ama gün gelecek, o dönemler çok çok geride kalacak, dinî duygular zayıflayacak, insanların yeme-içme ve hayattan lezzet almaya çalışmaktan başka bir düşünceleri kalmayacaktı. Hadis-i şerifte belirtildiği gibi, “Onların yiyip içmekten başka meseleleri olmayacak. Bu yüzden şişmanlık görülmeye başlanacak”tı.3
Zenginleri de bir başkaydı Sahabenin. Birgün Cebrail gelmiş, Allah Resûlüne (asm), günün sayılı zenginlerinden olan Abdurrahman bin Avf’a mal ve mülkünün zihnini meşgul etmemesi için nasıl davranması gerektiğini bildirmişti. Misafir ağırlayacak, yoksul, kimsesiz ve ihtiyaç sahiplerine yardım edecekti. Bu, sıkıntılarına da keffaret olacaktı.
O büyük insan birgün sofrada yemek yerlerken Hz. Hamza, Mus’ab bin Umeyr gibi şehit Sahabîlerin üzerlerini örtecek bir kefenleri dahi bulunmadığı o yokluk günlerini hatırlamış, sonraları gittikçe çoğalan servetini düşünüp “Ben, iyiliklerimin tamamının karşılığının dünyada verilmesi ve âhirete birşey kalmamasından korkuyorum” diyerek ağlamaktan yemek yiyememişti.4
İşte dünyanın en mutlu insanları!
Dipnotlar:
1- Müslim, Zühd: 14.
2- Buharî, Salât: 58.
3- Buharî, Şehadat: 9.
4- Tabakat, 3:93.
17.12.2006
E-Posta:
[email protected]
|