Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 07 Kasım 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Mustafa ÖZCAN

Saddam kararı



Saddam kararı şüphesiz Irak ve Iraklıların ötesinde dünyayı ve dünyalıları bir kez daha bölmüş oldu. Özelde Irak ve genelde İslâm dünyası ve dünya karar ertesinde bir kez daha bölünmüş durumda. Irak’ta ve Irak’ın ötesinde İslâm dünyasında Şiilerle Sünniler arasında yeni bir kamplaşma ve kutuplaşmanın bahanesi olmuştur.

Aslında bu şizofrenik bir bölünmedir. Zira, Şiiler ve Sünniler doğru veya daha bütüncül bir noktadan bakabilseler bu kamplaşmayı ve kutuplaşmayı aşabilirler. Bu bağlamda, Saddam’ın idam kararı kanunen doğru olmakla birlikte hukuken yanlıştır. Elbette Saddam yaptıkları nedeniyle bu cezayı haketmiştir. Ancak burada işin mahiyetiyle birlikte bir de mekanizması var. İşte bu mekanizma yanlış. İngiliz The Daily Telegraph’da yazan ve sanki Şii kesimlerin duygularına tercüman olan “Saddam: Bir gizli yaşam” adlı kitabın yazarı Con Coughlan, Saddam Hüseyin’in adil bir şekilde yargılanmadığı yolundaki eleştirilere cevap verirken şunları söylüyor: “O, kendi halkına layık gördüğünden çok daha adil bir şekilde yargılandı...”

Bu tespitin doğruluğu şüphesiz başka bir tespitin doğruluğuna engel değil. İdam cezasını, Irak halkından çok Amerikan Başkanı George Bush’un lehine bir karar ve “galiplerin adaleti” olarak niteleyen Alman gazetelerinden Kölner Stadt Anzeiger, adil bir mahkemenin Saddam’ın hakkı olduğunu, eski diktatörün diğer tiranlar gibi sürgünde güzel bir yaşam geçirmeyeceğini ya da Rumen diktatörü Çavuşesku gibi kalabalık tarafından kurşuna dizilmeyeceğini yazdı. The Times’ın dış politika editörü Bronwen Maddox aynı haberi, “Bu dava Iraklıları birleştirmek bir yana, aralarındaki ayrılıkları daha da körükledi ve derinleştirdi” yorumuyla tamamlıyor. İspanyol El Pais gazetesi, mahkemedeki hukuk kurallarına uyulmaması ve siyasileştirilmesi dolayısıyla idam edilmesi halinde Saddam’ın Sünniler arasındaki yandaşlarının şehit olmak için ellerinden geleni yapacaklarını ve ülkede sükunete dönmenin daha da zor olacağına dikkat çekiyor. ‘Saddam kuralsızdı ve kuralsız bir yargılanmayı haketmişti’ diyenler de çıkacaktır. Ama şiddet şiddeti beslediği gibi bu defa da sürgit kuralsızlık kuralsızlığı besler hale geliyor. Kısır döngüye dönüşüyor. Karşı tarafın itirazı da buna.

***

Aslında Saddam idam edilmekle suçlulardan birisi mustehakkına kavuşsa bile netice itibarıyla suç veya suçun diğer tarafları ceza almış olmuyor. Böylece tek yanlı bir cezalandırma oluyor ve bu da Irak’ta taifiyye denilen sekterizm dalgalarını yükseltiyor, kutuplaşmaya hizmet ediyor. Kutuplaşmanın iki kanadından biri olan Şiilere göre Saddam bu kararla birlikte cezasını ve müstehakkını bulmuş olacak. Sünniler ise meselenin Saddam’ı aştığını ve hakkın yerini bulması için Bush’un da ve benzerlerinin de cezalandırılması gerektiğini düşünüyorlar.

Şiiler haklı, ama onların haklı ama eksik çizgisini Sünnilerin talepleri tamamlıyor. Meselede böyle bir diyalektik var. Hindistan Müslümanları da bu çerçevede şizofrenik bir bölünmeye maruz kalmış vaziyette. Sünni Müslüman liderler idam kararı veren mahkemenin kukla olduğunu ileri sürerken, Şii Müslüman liderlerden bazıları Saddam Hüseyin’in ölmeyi hak ettiğini savunuyorlar. Hindistan’ın en büyük camisi Yeni Delhi Cuma Mescid’in imamı (Sünni İmam) Seyid Ahmed Buhari idam kararına karşı çıkan protestocular arasında yer alarak asıl yargılanması gereken kişinin ABD Başkanı George W. Bush olduğunu ifade etmiştir.

Seyid Ahmed Buhari, yaptığı açıklamada ezcümle şu noktalara dikkat çekmiştir: “Kararı kınıyoruz. Bu karar Irak’ı işgal edenler tarafından planlandı. Karar, ABD’nin bir kukla mahkemesi tarafından ilan edildi. Saddam Hüseyin yerine Bush’un Irak’ta işlediği cinayetler sebebiyle mahkemede yargılanması gerekir. Amerikan liderliğindeki kuvvetlerin Irak’ı işgal etmesinden beri 700 binden fazla kişi öldürüldü...” Şii Müslümanların insan haklarını savunan Hindistan Şii Kişisel Hukuk Kurulu Başkanı Mirza Muhammed Athar, idam kararının adaletin bir zaferin olduğunu ileri sürerek “Devrik devlet başkanı Irak’ın yaklaşık 23 yıl demir yumrukla yönetti. Irak içinde ve dışında yüz binlerce masum insanı öldürdü. Irak lideri ölüm cezasını hak etti ve bu karar adaletin bir zaferi olarak görülmelidir” şeklinde konuşmuştur.

Hindistan Dışişleri Bakanı Pranab Mukherjee, “Böyle hayat ve ölüm kararları güvenilir yargı sürecinde elde edilmelidir. Zafer kazananların adaleti olarak gözükmemeli. Karar uluslararası toplum ve Irak halkı tarafından kabul edilebilir olmalıdır” ifadelerini kullanıyor. Aynı kanaati Endonezya Dışişleri Bakanlığı ile birlikte bütün dünya da paylaşıyor.

***

Muhakeme safahatı siyasi olduğu gibi aynı zamanda karar da siyasi ve oportunistçe olmuştur. Cheney ve Beyaz Saray Basın Sekreteri Tony Snow Ekim ve Kasım ayında (Ramazan boyunca ve sonrasında) Irak’taki direniş saldırılarının artmasını delil olarak göstererek Bin Ladin ve Kaide’nin ABD’deki Kongre ve Senato yenilenme seçimlerine müdahale ettiğini söylemişlerdi. Ya Düceyl davasında Saddam’a idam cezası verilmesi ve bunun Kongre ve Senato seçimleri arefesine denk getirilmesine ne demeli? Bunu tesadüfle açıklamak mümkün mü?

Kim kime manipülasyon uyguluyor? Seçimler öncesinde Irak mahkemesi tarafından Saddam’a idam cezası verilmesinin Bush’un yelkenlerini şişirdiğinden şüphe edilemez. Nitekim 5 Ekim 2006 tarihli New York Times gazetesinin manşeti tam bu yönde olmuş ve şu ibareyi kullanmıştır: “Bush Trumpets Irak Verdict to Rally Support’ yani: Bush destek yarışını artırmak için Irak kararından medet umuyor... Cemaat veya mezhep veya meşrep olmak sünnetullahın gereği sosyolojik bir vakıa ise de bunun hizipçilik şekline büründürülmesi adaleti atıl hale getirir. Otomatik tarafgirlik bu anlamdadır ve sonucu İslâmın ve insanlığın en büyük prensibi ve değeri olan olan adaletin gölgelenmesidir. Maazallah.

07.11.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (06.11.2006) - Iraklı Şiîler ve Bush

  (05.11.2006) - Osman ve Ebu Dıraa

  (03.11.2006) - Ölüm mangaları

  (15.10.2006) - Bir ödül, bir karar

  (13.10.2006) - Laiklik ve çoğulculuk

  (12.10.2006) - ‘Şu çılgın laikler’

  (11.10.2006) - Bush'un nükleer kıyameti

  (10.10.2006) - İslâmın ve laikliğin irticası

  (09.10.2006) - Kudüs, Atina ve Roma hattı

  (08.10.2006) - İbrahim'in Allah'ı felsefenin tanrısı

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habip FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004