Başbakan Tayyip Erdoğan’ı hem kongrede, hem de grup toplantılarında, MHP lideri Bahçeli’yi partisinin kurultayında, Deniz Baykal’ın grup toplantısında, Mehmet Ağar’ı Denizli mitinginde izlemek suretiyle bazı izlenimler edindim.
Liderlerin kitlelerle diyaloğu açısından, bu tür gözlemlerin yararlı olduğuna inanıyorum.
Yoksa, kadıdan mülk kalmışçasına kuruldukları köşelerinden, liderlere akıl dağıtan gibi bir pozisyona düşme niyetinde değiliz. Peşinen belirtelim ki, bu tür çok bilmiş tavırlardan da nefret etmişimdir. Ayrıca yanında çalışan ofis boyla dahi doğru düzgün iletişim kuramayan insanların, milyonları peşinde sürükleyen şahıslara, iletişim dersi vermelerinin de ne derece sağlıklı olacağı ortada.
***
Başbakan Erdoğan, kitleleri kendine inandırma konusunda çok başarılı. Ayrıca usta bir hatip. Kitleleri fikirleri doğrultusunda yoğurabiliyor. Özellikle halkla diyaloğunda çok başarılı. Salon hatipliğinden gelme olduğu için, nabzı tutmayı iyi biliyor. Sesinin iniş ve çıkışlarının yanı sıra vücut dili ile de bunu pekiştirmeyi biliyor. Yer yer hamasete kaçsa da ideolojik ağırlıklı konuşmalarda başarılı.
Ancak” “doğal olma” adına, ağzına geleni söylediği zaman, “yan gelip”yatıyor.
Ramazan ayında geçirdiği ani rahatsızlıktan sonra başbakan üslûbunda bariz bir değişiklik gözleniyor. Grup konuşmalarını 25 dakika civarında tutuyor. Hep icraatlarını anlatıyor. Polemik konusu olan şeylerden kaçınmaya çalışıyor. Ancak hükümet icraatlarını anlatmanın getirdiği heyecansızlık onun hitabet gücünü de olumsuz yönde etkiliyor. İktidarların icraatlarını anlatmaları kitleleri heyecanlandırmıyor. Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar sorun çıkarmama adına her şeyi rölântiye alan Başbakan, etkileyici üslûbunu da askıya almış görünüyor.
***
Usta bir hatip olan CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, bu avantajını koruyor. Ancak Baykal’da iki sorun söz konusu. Sunuş çok etkileyici, ancak muhteva demode. Güncel’den kopuk, insanların bugünü ve yarını etkileyen projelerden uzak, yıllardır laiklik ve rejim ana teması dışında kitleleri heyecanlandıracak bir vurgusu yok. Dışı parlak içi boş bir konuşmacı.
Baykal’ı dinlerken az sonra kıyamet kopacağını düşünüp, az sonra her şeyin normal olduğunu görme durumu yaşandığı için, inandırıcılık sorunu söz konusu. Öyle ki, bazen Kurtuluş Savaşını başlatır önemde bulduğu bir konuyu kürsüden inince unuttuğu için, gereğinden fazla abartma durumu ile karşı karşıya kalıyor.
Baykal iyi konuşan ancak inandırıcı olamayan bir lider…
Ecevit de solun en usta hatiplerindendi. Rakiplerini en zayıf yerlerinden vurur, miting meydanındakileri hop oturtup, hop kaldırır, milyonlarla arasında bir elektriklenme oluştururdu.
Benzer şeyleri Demirel için de söylemek mümkündü. Meydanlarda bir mücadele adamıydı. Kitlelerle çok iyi diyalog kurabiliyordu. Meydanlarının nabzını avucunun içine alıp, kendisini dinlemeye gelen binlerce insanın aklını doyurup, duygularını tatmin edip, onları kendine inandırıp, enerji yükleyip, mücadele azmi verip, miting meydanından Demirel için seferber olmak üzere yola çıkan kitleler haline getirmeyi başarıyordu. Ülkeyi ve ülkenin sorunlarını iyi bilmesi, miting meydanlarında halkla, Mecliste milletvekilleri, entelektüel zeminlerde aydınlarla konuşacağı dili ve önceliklerini iyi biliyordu. Türkiye’yi avucunun içi gibi bilmesi, bölgeleri şive farkına kadar tanıması en büyük artılarıydı. Bu yüzden defalarca gittiği halde, “düşün peşime” deyip, her defasında milyonları arkasına takmayı başardı.
Demirel, mücadele yöntemlerindeki ustalığı ve mücadele azmi ile muhalefet liderleri için Dünya Kupasına hazırlanan bir takımın antrenörü kadar önemli bir değer. Partisini her zemin ve zaman da bir maestro gibi yönetiyordu.
***
Buyurgan konuşmaları, emir kipiyle biten sözcükleri ile Devlet Bahçeli, “başbuğ” kültüründen gelen MHP için isabetli bir lider. Tuğrul Türkeş’in bir röportajında fasulye yemeği tarif ettiği için MHP kurultayını kaybettiği unutulmamalı.
Ancak bir sözüyle kitleleri ölüme sürükleyecek kadar, ideolojik konuşmasına karşın kimi zaman geçmişiyle tezada düşebilen bir lider Devlet Bahçeli.
İktidar olduğu dönemlerde grup konuşmalarında bir muğlâklık, anlaşılmazlık ve kafa karışıklığı vardı. Muhalefet döneminde bunu giderip, hedefi açık, net konuşan bir lider olarak izliyoruz. Az konuşuyor, ama öz konuşuyor.
***
DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar ise, “dediğini yapan adam” imajını koruyor. Bu yüzden tüm strateji de bunun üzerine kurulmuş. “Adam gibi adam” deniliyor.
Bu doğru bir tercih. Miting meydanları ile salon toplantılarında ya da televizyon programlarında aynı ses tonu ile konuşması, sesinin tiz ya da tok değil, pes olması, dile getirdiği görüşler ile eski imajı arasında zıtlıklar bulunması ve meydanlarda takır takır konuşurken, milletin nabzını tutmak ya da halkla karşılıklı diyaloğa girmekte eksikleri gözleniyor…
05.12.2006
E-Posta:
[email protected]
|