Gülse Karakaya: “Meryem Sûresi 71. âyette ‘Sizden hiç kimse yoktur ki Cehenneme uğramasın. Bu Rabbin katında kesinleşmiş bir hükümdür’ der. Bütün insanlar yani iyi kötü herkes Cehenneme gidecek, peki salih kullar da mı gidecekler? Peki, Peygamberimiz Muhammed (asm) şefaati nasıl olacak. Yani şefaat edilen kul da Cehenneme gidecek mi? Sıratı geçtikten sonra sağ eline defteri verilenler, doğrudan cennete gitmeyecekler mi? Cehenneme herkes muhakkak gidecek âyet öyle yazıyor. Bu sebeple kafam karışıyor. Bu konuları bana açıklarsanız sevinirim.”
Evet; Kur’ân Meryem Sûresinde, “İçinizden, oraya uğramayacak hiçbir kimse yoktur. Bu, Rabbin için kesinleşmiş bir hükümdür” buyuruyor. Fakat hemen ardından: “Sonra biz, Allah’tan sakınanları kurtarırız; zalimleri de diz üstü çökmüş olarak orada bırakırız”1 buyuruyor.
Uzunca bir hadis-i şerifte Resûlullah Efendimiz (asm) mahşer sonrası tecellilerini bildirmek üzere buyurdu ki: “Cehennem üzerine bir köprü kurulur ve şefaate izin verilir. İnsanlar: ‘Allah’ım bizi kurtar! Allah’ım bizi kurtar!’ diye yalvarırlar.”
Ashab (ra): “Yâ Resûlallah! Köprü nedir?” diye soruyor.
Allah Resûlü (asm) devam ediyor: “Köprü kaygandır. Orada kancalar, çengeller ve demirden dikenler vardır. Bunlar Necd’de meydana gelen ve Sa’dan denilen sert dikencikler gibidir. Mü’minler kimi göz kırpacak kadar bir zaman içinde, kimi şimşek gibi, kimi rüzgâr gibi, kimi en iyi cins yürek at ve deve gibi sür’atle geçerler. Mü’minlerden kimi sapasağlam olduğu gibi kurtulur. Kimi tırmıklar içinde perişan olmuş olarak salıverilir. Kimi de Cehennem ateşi içine sapır sapır düşerler.”
“Nihayet, mü’minler ateşten kurtuldukları zaman, ateşte kalan kardeşlerini kurtarmak için Allah’a öyle şiddetli yalvarıp yakarırlar ki, nefsim kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki, daha sizden hiçbir kimse, hakkı tamamıyla kurtarmak hususunda dünyada Allah’a böyle yalvarıp yakarmamıştır. (Dünyada bunun benzeri şiddetli bir yakarışı siz görmediniz.)
“Mü’minler: ‘Ey Rabb’imiz! Bu kalanlar bizimle beraber oruç tutarlar ve haccederlerdi’ derler.
“Onlara: ‘Tanıdığınız kimseleri ateşten dışarı çıkarınız. Onların sûretleri ateşe haram edilmiştir!’ denir.
“Bunlar, kimi inciklerine, kimi de dizlerine kadar ateşe gömülmüş olduğu halde pek çok halkı ateşten dışarı çıkarırlar. Sonra:
‘Ey Rabb’imiz! Cehennem’de emrettiklerinden hiçbir kimse kalmadı!’ derler.
Hak Teâlâ: “Geri dönün! Kalbinde bir dinar ağırlığında iman ve Allah korkusu olan her kimi bulursanız onu da çıkarınız!” buyurur.
Onlar yine pek çok halkı ateşten çıkarırlar. Sonra: “Ey Rabb’imiz! Cehennem içinde, emrettiklerinden hiç kimseyi bırakmadık!” derler.
Hak Teâlâ tekrar: “Dönünüz! Kalbinde yarım dinar ağırlığınca iman bulunan her kimi bulursanız onu da çıkarınız!” buyurur.
Onlar yine pek çok halkı ateşten çıkarırlar. Sonra tekrar: “Ey Rabb’imiz! Bize emrettiklerinden hiçbir kimseyi Cehennemde bırakmadık” derler.
Hak Teâlâ yine: “Dönünüz! Kalbinde zerre ağırlığınca iman bulunan kimseyi ateşten çıkarınız!” buyurur.
Onlar yine pek çok halkı çıkarırlar. Sonra: “Ey Rabb’imiz! Cehennemde iman ve hayır sahibi hiçbir kimseyi bırakmadık!” derler.
Bundan sonra Aziz ve Celil olan Allah: “Melekler şefaat ettiler. Peygamberler şefaat ettiler, mü’minler şefaat ettiler. Şefaat etmedik bir Erhamü’r-Râhimîn kaldı!” buyurur. Bundan sonra ateşten bir topluluğu toplar ve dünyada iken hiçbir hayır işlemeyip de Cehennemde kömüre dönmüş birçok kimseleri çıkarır. Ve Cennetin yolları üzerinde olup hayat Nehri adı verilen bir nehre onları daldırır. Bunlar selde çıkan yabanî reyhan tohumları gibi birden gürbüzleşirler. Görmez misiniz ki, yabanî reyhan bazan bir taş, yahut bir ağaç dibinde olur. Güneşe doğru olanı sarı olur, yeşil olur; gölgede olanı ise beyaz olur.”
Ashaptan (ra) bazıları: “Yâ Resûlallah! Sanki sahrada çobanlık etmiş gibisiniz!” dediler.
Resûlullah Efendimiz (asm) devamla: “Artık hayat nehrinden boyunlarında halkalar olduğu halde inci gibi güzel olarak çıkarlar. Cennet ahalisi onları o alâmetle tanırlar. İşlenmiş hiçbir amelleri, önden gönderdikleri hiçbir hayırları olmadığı halde Allah’ın Cennete aldığı azatlıkları işte bunlardır.”
Sonra Hak Teâlâ onlara: “Cennete giriniz! Gözünüzün görebildiği her ne varsa sizindir!” buyurur.
Onlar: “Ey Rabb’imiz! Sen âlemlerden hiçbir kimseye vermediğini bize ihsan ettin!” derler.
Kendilerine: “Size bundan efdal bir hediyem var!” buyurur.
Onlar: “Ey Rabb’imiz! Bundan efdal ne vardır ki?” derler.
Allah Teâlâ: “Benim rızam! Artık bundan sonra ebediyen size gazap etmem!” buyurur.2
Dipnotlar: 1- Meryem Suresi: 72 2- Müslim, Îmân, 301
05.12.2006
E-Posta:
[email protected]
|