Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 04 Aralık 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Serdar MURAT

Ağar izlenimleri



Meydanın tam ortasında, “Horoz öttü, ampul söndü” yazıyor.

Onun tam karşısındaki büyük boy pankart da “Çağ atlamışız, atma Recep din kardeşiyiz” yazısı yer alıyor.

“Ananı da al git diyenlere inat, anamızı da babamızı da alıp sana geldik sayın Ağar” yazısı göze çarpıyor.

DYP mitinginin yapıldığı meydanın tam ortasında Denizli’nin simgesi horoz yer alıyor. Ancak Denizli’nin bir başka simgesi daha var. Mitingin yapıldığı meydan. Yani “Demokrasi Meydanı.”

Meydana gelirken geçtiğimiz yollarda bir canlılık var. Denizli fıkır fıkır. Havasını bulmuş, işler son dönemlerin favori deyimiyle, “dondurmam gaymak”

DYP mitinginin yapıldığı meydana ulaşmak için şehir içinde tur atarken, ünlü Denizli Stadyumunun önünden geçiyoruz. Geçen yıl Fenerbahçe’nin şampiyonluğu gömdüğü yer.

Derin bir iç çektikten sonra, o maçtan sonra yaşadığımız travmayı paylaşıyoruz. “Bir ay kendime gelemedim” diyenler çoğunlukta. Ancak hiçbir şey Denizli’ye olan sevgimizi azaltamıyor.

Demokrasi Meydanı adına yakışır büyüklükte.

Meydan dolmuş. Partililerin yüzü gülüyor. Abartılı rakamlar telâffuz edenler var. Bunlar tebessümle karşılanıyor. Buna gerek yok. Kıpır kıpır bir meydan. Köylüsü, şehirlisi gelmiş. Ancak daha çok kırsal ağırlıklı. Şehir merkezi pek yok.

Mehmet Ağar da Süvari’nin üzerine çıkıp meydanı gördüğünde seviniyor. Her halinden belli. Ağar’ın meydanı coşturmasına gerek kalmıyor, tersine meydanın doluluğu, ilgisi, lideri ateşliyor.

Ve Ağar başlıyor konuşmaya. Denizli’nin sorunlarından girip cumhurbaşkanlığı seçimine kadar hemen hemen her konuya değiniyor.

Sürekli olarak vurgu yaptığı bir nokta var. Sorunlar demokrasi içinde kalınarak çözülecek. Aynen DP’nin, AP’nin yaptığı gibi.

Sonra Türkiye’nin batısında, doğusunun sorununa değiniyor.

“Dağda silâhla gezeceklerine, düz ovada siyaset yapsınlar” diye yaptığı açılımı bir anlamda izah etti, bir ölçüde de ona yeni halkalar ilâve etti.

Batman’da söylenen ile Ankara’da söylenenin farklı olduğu devirlerin kapandığını anlattı. Başbakan Erdoğan’ın Diyarbakır’da Kürt realitesine değinip, Ankara’da milliyetçi mesajlar vermesinin samîmî olmadığına göndermede bulundu.

Sonra, “Benim çabam Denizli’nin 111 olan şehit sayısının 112 olmamasını sağlamaktır” dedi.

“Bu topraklarda doğan, büyüyen hiçbir çocuğu dağa çıkartmayacağım” diye sözlerini pekiştirdi.

Ağar’ın PKK’ya genel af gibi anlaşılan önerisi aslında daha geniş kapsamlı bir projeyi ilgilendiriyor. Buna değineceğim, ama ondan önce bu ayakları yere bastırmamız gerekiyor.

Ağar, Mardin’de “Dağda silâhlı gezeceklerine, düz ovada siyaset yapsınlar” önerisi getirmişti.

Sonra buna, “Yozgat’ın kaderi ile Musul’unki aynı olacak” halkasını ekledi.

Denizli meydanında da, “Denizli’nin tekstili, havlusu, nevresimi nasıl Honaz’da, Denizli’de satılıyorsa, Kerkük’te, Musul’da, Süleymaniye’de de satılacak” dedi. Bundan neyi hedeflediğini ise mitingden sonra yaptığımız sohbet sırasında öğrendik.

Bir meslektaşımız, “Denizli’nin tekstili Süleymaniye’de gümrüklü mü, gümrüksüz mü satılacak?” diye sordu. Ağar tebessüm ederek, “İşi çözmüşsün. İnsan kendi insanından para alır mı?” dedi. Daha fazla bir söz söylemedi. Sanıyorum bunun açılımlarını zamanla yapacak.

Tüm bunlar bir fikir silsilesinin gereği.

Mehmet Ağar, dıştan içe değil, içten dışa açılan stratejik bir liderliğe oynuyor. Hem kendisi, hem Türkiye açısından.

Büyük Değişim Partisini kurduğu dönemlerde Aydın Menderes de benzer düşünceleri savunuyordu.

Ancak bu kez DYP gibi güçlü bir siyasî yapıyı arkasına alarak bu görüşleri seslendiriyor Mehmet Ağar.

Aynen Osmanlı’da olduğu gibi Kahire’nin, Bağdat’ın, Medine’nin, Kırım’ın, Galiçya’nın, Bande Ace’nin sorunlarının İstanbul’dan çözüldüğü, bir strateji...

O da Kerkük’ün, Musul’un, Süleymaniye’nin sorunlarının Ankara’dan çözülmesini öneriyor. Bunun bir adım ötesi, Kuzey Irak’ın Türkiye’ye bağlanması ya da nüfuz bölgesine alınması olur mu, bekleyip göreceğiz.

Ağar böyle bir misyonu üstlenebilmek için Türkiye’nin dağlarındaki terörü bitirmek gerektiğini söylüyor. Türkiye’nin üstleneceği misyonun anahtarını Kandil’de terörün bitmesinden arıyor.

Çok yerinde bir tesbit.

“Sen git önce kendi sorununu çöz derler adama” demesi de bundan dolayı.

Sadece bunlar yoktu elbette ki.

Ağar, Başbakan Erdoğan’ın eşinin başının açılması şartıyla Cumhurbaşkanı olabileceği yönündeki önerilere tepki gösterdi.

“Onu hanımefendiye sormak lâzım” dedi.

MGK eski genel sekreteri Tuncer Kılınç’ın önerisini, “ahlâksız teklif” olarak nitelendirdi.

Ayrıca Zeyno Baran’ın Türkiye’nin gündemine taşıdığı darbe konusuna ise, “Konuşulması bile yanlış” diyerek tepki gösterdi, karşı çıkacaklarını söyledi.

Bunlar demokrat yaklaşımlardı.

Yeni siyaset üretmeye, sivil çözüm önerileri getirmeye başladıktan sonra Mehmet Ağar, heyecan uyandırmaya, ilgi çekmeye başlamış. Geziyi Ankara ve İstanbul’dan 28 köşe yazarı, sadece Ankara’dan 10 muhabir, bir de bölge büroları takip etti.

Ağar’ın savunduklarını daha net, daha anlaşılır cümlelerle izah etmeye ve miting meydanında tekdüze değil, bir öğretmen gibi konuları anlatan, bir hatip gibi meydanın nabzını tutan ve halkla diyaloğa giren bir tarza ihtiyacı var. Sadece söylemini değil, söyleme tarzını da geliştirmesi, onu daha başarılı kılacak.

Ankara Temsilcimiz Mehmet Kara ile mitingi izlerken, gözümüz DYP’nin en sıkıntılı dönemlerinde başına geçen Yıldırım Avcı’ya ilişti.

Denizli Demokrasi meydanı o zamanlar, yasaklara karşı demokrasinin güvencesi olmuştu. O meydandan yasaklı Demirel çıkıp cumhurbaşkanı, itilen kakılan DYP ise iktidar oldu.

Ağar da aynı çıkışı, yine aynı meydanlardan arıyordu.

“Yiğit düştüğü yerden kalkar.”

04.12.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (01.12.2006) - Bile bile lades

  (30.11.2006) - Papa ile diyalog

  (29.11.2006) - Yaşlı kadının Papa’ya verdiği ders

  (28.11.2006) - Siyaset mühendisliği

  (27.11.2006) - Voltaire’i linç etmeden önce

  (24.11.2006) - Sanal demokratlar

  (23.11.2006) - Asalım şu Atilla Yayla’yı

  (22.11.2006) - Öcalan kavgası

  (21.11.2006) - Tahtıravelli bitiyor

  (20.11.2006) - Rolleri karıştırmamak gerek

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004