Önemsenen her iş samimiyet ve ciddiyet ister. Samimiyet ve ciddiyet sahibine güvenilir, inanılır.
Güçlü, büyük, önemli dâvâ ve hakikatlerin ise, o ölçüde samimiyet ve ciddiyete ihtiyacı vardır.
Her söz ve halinde bu özellikleri açıkça görülen Allah Resûlünün (asm), halka hitap ederken gözlerinin kızardığını, sesini yükselttiğini söyleyen Sahabe, onun sanki orduya sabah-akşam karşılaşabileceği bir tehlikeyi haber veriyormuşcasına ciddileştiğini söyler. (Tabakat, 1:376)
Herbiri bir inci ve elmas olan Allah Resûlünün (asm) sözleri, hayatı derleyip toparlayan, çekip çeviren, istikamet kazandıran ne kadar önemli, hayat verici hakikatlerdir. O (asm), bütün ciddiyetiyle sözlerini söyler, can kulağıyla dinleyen sahabeler de onları ruh ve hayatlarına nakşederlerdi. Ve bunlar bir ömür boyu vazgeçilmez hayat prensipleri olurlardı.
Onun bütün samimiyet ve ciddiyetle ele aldığı meseleler hemen akıl, ruh ve kalplerde makes bulur, Ay-vârî onlardan da başkalarına yansırdı. “Yanmayan yakamaz” hakikatinin canlı şahitleri olurlardı. Onun lisanından süzülen, “Kim Allah’la kendi arasındaki hususlarda samimi ve dürüst davranırsa ve bunu sırf Allah rızası için yaparsa, bu onun için dünyada şeref ve ölümden sonra da en muhtaç olacağı bir azık olur” hakikati onları samimiyete, dürüstlüğe ve rıza-i İlâhîye koştururdu.
Onların Allah’la araları iyidir, işlerini düzgün yaparlar ve Allah da onların diğer insanlarla olan işlerini düzeltirdi.
O Yüce Resûl (asm), dâvâsında öylesine samimiydi ki onun lisanından Kur’ân âyetlerini dinleyen cinler “Doğrusu biz, doğru yola götüren, hayrete sevk eden bir Kur’ân dinledik ve hemen iman ettik” (Cin Sûresi, 1-2) demekten kendilerini alamamışlardı.
Onun Allah’a dayanıp bütün samimiyet ve ciddiyetle sunduğu hakikatler, kısaca hep doğru yola sevk eden ve hayret veren hakikatlerdi!
16.08.2006
E-Posta:
[email protected]
|