Cevdet Bey:
*“Mu’tezile mezhebini tanımak istiyorum. Çünkü bu mezhebin itikattaki yanlışlarına Üstad Hazretleri bir hayli dikkat çekiyor. Kuruluşu, fikirleri, etkileri, gelişimi ve günümüzde temsilcilerinin olup olmadığı hakkında bilgi verir misiniz?”
Mutezile mezhebinin itikat noktasındaki yanlış fikirlerine Bediüzzaman’ın verdiği cevaplara dikkat çekmeye kaldığımız yerden devam edelim:
3- Mu’tezile imamları, “Büyük günah işleyen bir mü’minin imanı gider” diyorlar. Oysa ehl-i Sünnet inancına göre, amel imandan bir cüz olmadığından, büyük günah işleyen kimse işlediği günahı helâl saymadıkça, günah olduğunu inkâr etmedikçe dinden ve imandan çıkmaz.
Üstad Bedîüzzaman, ehl-i Sünnet inancının doğruluğunu şöyle açıklar: İnsan nefsi, hazır bir dirhem lezzeti gelecekteki, görünmeyen tonlarla lezzete tercih edebildiği gibi, hazır bir tokat korkusundan, ileride bir sene azaptan daha ziyade çekinir. İnsanda hissiyat galip olsa aklın muhakemesini dinlemez. Heves ve vehmi hükmeder ve az bir hazır lezzeti, ilerideki gayet büyük mükâfata tercih eder. Nefis de yardım etse, iman mahalli olan kalp ve akıl susarlar, çünkü mağlûp olurlar. Şu halde büyük günahları işlemek imansızlıktan gelmiyor; hissin, hevesin ve vehmin galip olmasıyla akıl ve kalbin mağlûbiyetinden ileri geliyor.1 Bu ise insanı günahkâr kılar; fakat imanını götürmez, insanı dinden çıkarmaz.
4- Mu’tezile imamları derler ki: “Eşya kendi zatında âhiret ve hakikat itibariyle ya iyidir, ona binâen emredilmiştir. Ya da kötüdür, ona binâen yasaklanmıştır. Yani iyilik ve kötülük eşyanın zatında vardır. Allah’ın emretmesi veya yasaklaması ona bağlıdır.”
Oysa ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat der ki: “Cenâb-ı Hak bir şeye emrederse o şey güzel olur. Yasaklarsa o şey çirkin olur. Yani güzellik Allah’ın emri ile, çirkinlik de Allah’ın yasaklaması ile ortaya çıkar.”
Ehl-i Sünnetin daha isabetli olduğunu kaydeden Bedîüzzaman Hazretleri, namazdaki vesveseyi yenmenin de ehl-i Sünnetin anlayışına göre mümkün olduğunu beyan eder. Yani güzellik ve çirkinlik Allah’ın emrine göre anlaşıldığından, meselâ kulun bilgisi dışında ibadet bozucu bir durum meydana gelmiş olsa, bu durum ibadeti bozmaz, ibadet yine sahihtir. Çünkü esas olan, Allah’ın emri, bu emre kulun boyun eğmesi ve bu boyun eğişi Allah’ın kabulüdür. Mutezile ise, kulun bilgisi dışında ibadeti bozucu bir durum gerçekleştiğinde “Hakikatte bozulmuştur, fakat sen bilmediğin için özürlü kabul edilirsin ve ibadetin kabul edilir” diyerek, kulun vesvese içine girmesine yol açar. Buradan hareketle Bediüzzaman, ehl-i Sünnete göre, şeriatın zahirine uygun olarak işlenen amel için “Acaba sahih olmuş mu?” deyip de vesvese içine girilmemesi gerektiğini; fakat “Kabul olmuş mu?” diyerek de gurur ve ucbden kaçınılması gerektiğini ifade eder.2
5- Mu’tezile, “Cehennem sonradan yaratılacaktır” der. Oysa ehl-i Sünnete göre Cennet ve Cehennem şu an mevcuttur.
Bedîüzzaman, ehl-i Sünnetin görüşünün doğruluğunu şöyle açıklar: Biri büyük, biri küçük olmak üzere iki Cehennem vardır. Küçük Cehennem, dünyanın merkezinde varlığı bilimsel olarak da ispatlanan ve dünya ateşinden iki yüz bin derece daha şiddetli olan ateş küredir. Şimdilik Büyük Cehennemin vazifelerini berzah âleminde küçük Cehennem yapmaktadır. Allah’ın emri geldiğinde üzerinde yaşayan insanları haşir meydanına dökecek olan dünya, aynı anda karnında taşıdığı küçük Cehennem’i de büyük Cehennem’e teslim edecektir.
Büyük Cehennem, elektrik lambalarının fabrikasının kazanı hükmündedir. Âhirete bakan gökyüzündeki yıldızlar, ateş ve hararetlerini büyük Cehennem’den, nur ve ışıklarını da Cennetten almaktadırlar. Yani yıldızlar her iki âleme birden bakmaktadırlar.3
6- Mu’tezile kaderi inkâr eder. Meselâ kurşunla ölen birisi için Mu’tezile, “İsabet almasaydı ölmeyecekti” der. Oysa ehl-i Sünnete göre kadere iman, iman esaslarındandır. Böyle birisine ehl-i Sünnet: “İsabet almasaydı, ölmesi bizce meçhuldür” der.
Bedîüzzaman Hazretlerine göre, kaderin sebep ve sebebin sonucunda meydana gelen olayla alâkası birdir. Dolayısıyla, adamın ölmeyeceğini farz etmek, tüfeğin de atılmayacağını farz etmek demektir. Oysa vuran suçludur. Çünkü kendi iradesiyle hareket etmiştir. Vurmaya meyletmeseydi, adamın ölüp ölmeyeceği elbette meçhuldür. Yani Bediüzzaman’a göre ehl-i Sünnet, görüşünde ve inanç çizgisinde isabetli, Mutezile ise hatalıdır.4
Dipnotlar:
1- Lem’alar, s. 80, 81, 2- Sözler, s. 250
3- Mektûbât, s. 15, 4- Sözler, s. 431
16.07.2007
E-Posta:
[email protected]
|