2005 yılında ÖSS sınavına başvuran aday sayısı 1 milyon 730 bin iken, bu yıl aday sayısı 1 milyon 537 bine geriledi. Bunun yanında sınavı geçerli sayılan ve 160 puan ve üzeri alarak Meslek Yüksek Okulları, Genel Yetenek sınavı ile öğrenci alan programlar ve açık öğretime tercih yapma hakkı kazanan öğrenci sayısı 683 bindir. Bu yıl ise bu rakam 971 bine çıkmıştır.
Sayısal değerlerin diliyle konuşacak olsak; geçen yıla nazaran aday sayısındaki azalmaya mukabil (yüzde 11), 160 puan ve üzeri puan alan adaylarda yüzde 42’lik artış söz konusudur.
Bir enteresan tesbit daha yapmak istiyorum. İkinci aşamayı geçemeyen, dört yıllık lisans programı tercihi yapamayan aday sayısında da yüzde 42’lik bir artış gerçekleşmiştir. 288 bin aday artmıştır. Diğer bir tanımla 185 puan ve üzeri alan aday sayısı geçen yıl 987 bin iken bu yıl 530 bine inmiştir. Yani, yüzde 42 daralma yaşanmıştır. Derecelendirme de üst dilimin oransal artışı olmadığı gibi başarı grafiğini yukarıda tutan azalmıştır.
Daha özet bir ifadeyle, bir yıl öncesinin aday fazlalığı azalırken, barajı aşan aday sayısı artmış, lisans düzeyinde tercih hakkını kazanan ise tam tersine düşüş kaydetmiştir.
Bunun anlamı şudur: Yeni sınav sistemi ile birlikte ilk defa karşılaşılan sonuçlar hem şaşırtıcı, hem zorlayıcı hem de başarının üst diliminde maratonu göğüsleyen gençleri elimine etmiştir.
Ön lisans tercihi yapabilecek öğrenci sayısının artışı kontenjan artışlarına yansımamıştır. Yüzde 4’lük bir ilâve kontenjan verilmiştir. Vakıf üniversitelerinde ise aslan payı bir artış görülmektedir. Yüzde 35 oranında ön lisans kontenjanları artmış ve büyük oranda yerleştirme sağlanmıştır.
Önümdeki tablo değerleri ile sizleri meşgul etmemek için bir kısım değerleri yazmaya çalıştım. Anladığım kadarıyla, yeni sınav sistemine başta öğrenciler ve dershaneler olmak üzere rehber hocalar ve üniversiteler uyum sağlama zorluğu yaşamışlardır.
En bariz şekliyle, lisans programları tercih yapma hakkı kazanan öğrenci sayısındaki yüzde 42’lik azalma / daralma beraberinde yeni bir yaklaşımı getirmiştir.
Bir defa öğrenci profili değişmiştir. Çok başarılı öğrenciler seçme ve yerleştirme tercihlerinde rahat olamamışlardır. Bir kısmı kazanamamıştır. İkinci yerleştirme öncesi, kararını yeniden sınava hazırlanmakta bulan çok öğrenci var.
Vakıf üniversitelerinde yaptığım bir ön araştırma ve bilgiyi de sizinle paylaşmak istiyorum. Vakıf üniversitelerinde iki kesimin ağırlıklı eğitim aldığı bilinir. Bunlardan biri gelir düzeyi çok yüksek ailelerin vasat bir puanla kazanan öğrencileri, diğeri ise eğitimli bürokrat ailelerin sınırlı ancak ekonomik yeterlilik kapasitesi olan katmanın çocukları.
Bu yıl inanılmaz bir öğrenci profili kayması var. Yukarıdaki iki kesimin dışında Anadolu ortalaması olan esnaf ve orta ölçekli işadamı diyebileceğimiz kültürel dokusu daha muhafazakâr bir tablo ile karşılaştıklarını ifade eden ilgililer, değişimin ayak seslerine işaret ettiler.
“Öbür tabakalar nereye gitti?” demekten kendilerini alamıyorlar. Yeni sistemin meslek liseleri için uyguladığı katsayı dengesizliğinde de yeni bir kalitenin çıktığını belirtmek zorundayım.
Beğenilmeyen sistem farkında olmadan veya kasıtlı tutumuna rağmen desek bile şunu başardı: Her meslek kümesinin en iyileri artık liseye başlarken inanarak tercih yaptığı bölümün en başarılıları arasında kıyasıya bir rekabet ortamında meslekî lisans yapma yarışına girmiş oluyor. Kısa vadede alt kümeyi memnun etmeyecek bu tablo, sadece ekonomik güce dayalı tercihleri kırdığı gibi az çalışarak iyi sonuca gitmenin önünü de tıkamaktadır. Üniversiteler de bu yeni profile hazırlanırlarsa, demografik değişimin demokratik sinyalleri artacaktır.
Bütün bunlara rağmen, köklü bir sistem değişikliği kaçınılmaz görünüyor.
11.09.2006
E-Posta:
[email protected]
|