Hayatta bir insan için Cennete liyakat kesbetme, ona lâyık iman ve ibadet içerisinde olabilmek kadar önemli ne olabilir?
İnsan kömür gibi kül olmak için değil, elmas çıkıp başlar içinde tutulmak için vardır.
İnsan iman, ilim ve ibadetle olgunlaşarak Cennete lâyık hâle gelecektir.
İnsanları ham ve olgun meyvelere benzeten Mevlânâ, ham meyvelerin daldan kopmak istemediklerini, dünyaya gönül kaptıranlar ham meyve gibi ona sıkı sıkıya bağlı olduklarını, Cennete liyâkat kesbedebilecek durumda olmadıkları için ne Allah’ın huzuruna, Cennete girmeye yüzleri ve ne de olgunlukları bulunduğunu anlatır.
Dünyadaki herşey insanın mânen olgunlaşması ve Cennete ehil olacak hâle gelmesi için bir araç ve vesiledir. Vesile gaye hâline getirildiğinde insan yaratılış maksadından sapmış olur. Allah Resûlünün (asm) en önemli endişesi dünya malı ve nimetlerine düşkünlük sebebiyle insanların birbirlerine girmeleriydi. (Buhârî, Cizye:1)
Oysa insan bunları bir merdivenin basamakları gibi Cennete liyâkat kesbetmek için kullanmalıydı. Sandalye gibi onlara oturmalı, başında ve omuzunda taşımamalıydı.
Evet, sahip olduklarımız bize Allah’ı hatırlatmalı, Ona kulluğa yöneltmelidir. Allah Resûlü’nün (asm) Allah’ı hatırlamaya, Ona kulluğa götüren, maddeten ve mânen yükselme sağlayan bilginin dışında hiçbirşeyin Allah katında makbul olmadığına (Tirmizî, Zühd:14) dikkat çekmesi de ilginç değil mi? Ve yine elde ettiğinde memnun olan, elde etmediğinde üzülen, şikâyet eden, paraya pula, pahalı elbiselere kul köle olan insanların helâk oluşlarına da dikkat çetmiştir. (Buharî, Risâle: 10)
Sonuç olarak sahip olduklarımız, daha doğrusu emanet olarak verilenler sadece dünyada değil, ahirette de işe yarar şekilde kullanıldıklarında bir anlam ve kıymet ifade ederler.
17.08.2006
E-Posta:
[email protected]
|