Ledün ilmi ve sahasına giren meselelerin sırrını/gizemini kavrayabilmek için şu noktalara yoğunlaşmak gerekir:
* Yüce Yaratıcı, Mukaddir isminin gereği atomaltı parçacıklardan kâinatın bütününe kadar her şeyi takdir etmiş, her şeye bir ölçü getirmiş, her şeye bir prensip, kanun koymuştur. Bu kanunlar kâinatın bir ucunden diğer ucuna dek geçerlidir ve aynıdır. Bu aynı zamanda Onun Ehadiyet ve Vahidiyet isimlerinin yansımalarıdır.
* Kâinat denen tabiattaki bütün hâdiseler bu kanunlar çerçevesinde, hikmet ve sebepler dâiresinde cereyan eder.
* İnsan küçük bir kâinat, kâinat büyük bir insandır. Kâinatta ne kadar biyo-elektro-manyetik enerji boyutları, element ve unsurlar varsa; insanda da mevcuttur. Hattâ, insanda melekî, cinnî, şeytânî, nebâtî (bitkisel), madenî, unsûrî bütün özellikler mevcuttur. Hangisini isterse, o cephesini geliştirir.
* Kainat tek bir vücuttur, bir canlıdır. Tıpkı insan gibi. Hayatı var, ruhu var, hisseder, tepki verir. Rûhunu tekâmül, duygularını konntrol edebilen makro düzeydeki bu enerji boyutları ve âlemlerle irtibata geçip istifâde edebilir. İnsan bu yönüyle de keşfedilmeyi bekleyen gayblar âlemidir. Kendisini bilen, öğrenmeye çalışan, bu sistem hakkında bilgi sahibi olur.
* Allah’ın koyduğu kanunlar araştırıldığı, incelendiği, öğrenildiği ve onlara uyulduğu nisbette tekâmül edilir, mutlu ve huzûr yakalanır.
* Tabiat kanunlarının iç boyutu, batını, hâdiselerin metafizik bağlantıları gaybtır. Ledün ilmi, bu âlemlerin sırlarına, inceliklerine, derinliklerine ait mânevî, özel bir bilgidir ve vehbîdir. Doğuştan, çalışmakla kazanılmayıp Allah’ın (cc) lütfuyla dilediğine hibe etmesidir. Gayet tabiî ki, vehbî ilmine istihkak kesbedecek ve kaldıracak rûhî bir tekâmül/olgunluk gereklidir.
* İlm-i cifir (ilm-i ledün’ün hesap/matematik bölümü), meraklı ve zevkli bir meşgale olduğundan, vazife-i hakikiyeden alıkoyup meşgul ediyor.
Bediüzzaman, ilm-i ledünün cifir bölümü hakkında şu mütalâada bulunur: Hattâ, kaç defadır Kur’ân’ın sırlarına dair o anahtar ile bazı sırlar açılıyordu; kemâl-i iştiyak ve zevk ile müteveccih olduğum vakit kapanıyordu. Bunda iki hikmet buldum:
1- Yasağa karşı edebe aykırı hareket etme ihtimâli var.
2- Kur’ân ve imân esaslarının hakikatlerini kesin delillerle ümmete ders vermek hizmeti ise, ilm-i cifir gibi gizli ilmin yüz derece daha üstünde bir meziyet ve kıymeti vardır. O vazife-i kudsiyede kesin muhkem deliller sûiistimâle meydan vermiyorlar.
Fakat cifir gibi, muhkem kaidelere bağlı olmayan gizli ilimlerde sûiistimâl girip şarlatanların istifade etmeleri ihtimâli vardır. Zaten hakikatlerin hizmetine ne vakit ihtiyaç görülse, ihtiyâca göre bir nebze ihsân edilir. İşte, ilm-i cifrin anahtarları içinde en kolayı, en sâfisi (yanlışlardan ve hurafelerden arınmış olanı) ve belki en güzeli, Yaratıcımızın Bedi’ isminden gelen ve Kur’ân’da Lâfza-i Celâlde cilvesini gösteren Risâle-i Nur Külliyatını ziynetlendiren tevâfukun (uygun düşen, örtüşen, kesişen isimler, rakamlar, hakikatlerin) türüdür.1
Dipnot: 1-Lem’alar, s. 364
12.07.2006
E-Posta:
[email protected]
|