Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 21 Haziran 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

M. Latif SALİHOĞLU

İçkide tehlike alarmı



Kànunî boşluklardan yararlanarak gazete ve dergi sayfalarında çarşaf çarşaf "içki reklâmı" yapan üretici firmalar, öyle anlaşılıyor ki hükümetin duyarsızlığından da büyük cesaret alıyorlar.

Aksi halde, böyle "gemi azıya alırcasına" ileri gitmeleri mümkün olmazdı.

Ekseriyeti muhafazakâr görünümlü hükümet kanadı, neden çekiniyor, bu tehlikeli gidişin önüne niçin geçmeye çalışmıyor, bilemiyoruz.

Bildiğimiz bir şey varsa, o da hemen bütün medya organlarında "alkollu içki yasağı"na dair kànunî sınırların alabildiğine zorlandığı, hatta yer yer çiğnendiği gerçeğidir.

Yazılı basında yapılanlar, zaten açıkça göz önünde duruyor.

Televizyon kanallarında ise, üstelik "aile dizisi" diye lanse edilen dizi filmlerde, alkollü içecekler öylesine tanıtılıyor ve hatta öylesine özendiriliyor ki, gördükçe tiksinmemek elde değil.

Bu içeceklerin tv'lerde reklâm edilmesi gûyâ yasak...

İyi de, reklâm kuşağında değil de, bu mamüllerin film, sinema veya daha başka programlarda göstere göstere tanıtılması, sunulması, hatta çocuklu sahnelerde bile servis edilmesi karşısında ne demeli ve ne yapmalı?

Evet, bu gibi durumlarda yapılması gereken birşey, yani uygulanması gereken bir müeyyide yok mu? Yoksa şayet, konulması gerekmiyor mu?

Ve, son bir soru da şu: Bu konuda en ciddî adımı atması gerekenlerin başında gelen, sorumluluk mevkiindeki iktidar mensupları değil midir?

İşte, görüyorsunuz ki Yeşilay da feryad ediyor ve bu tehlikeli gidişat karşısında etkili hizmetlerde bulunabilmek için herkesin ve her kesimin yardımını, desteğini bekliyor. Beklemekte, elbette ki yerden göğe kadar haklıdır.

Zira, söz konusu zararlı, tehlikeli içeceklere mâruz kalan toplumun alarm zilleri zangır zangır çalmaya başladı.

Bu durum karşısında hamiyet sahibi kim bigâne kalabilir ki...

Cumhurbaşkanı tarifleri

Herkesin kendine göre bir cumhurbaşkanı tarifi var.

Şimdiye kadar bu konuda söz söyleyen iktidar ve anamuhalefet partisi genel başkanları da, adeta kendilerini tarif eder tarzda ifadeler kullandılar.

Erdoğan'a göre, yeni seçilecek cumhurbaşkanı "barışa, birliğe, beraberliğe, sevgiye önem verecek" ve tabiî ki "liderlik vasfı"na da haiz olacak biri olmalı.

Erdoğan'dan sonra aynı konuda görüşünü Star tv'de açıklayan Baykal da, gariptir ki yeni cumhurbaşkanı için kendini tarif eder gibi konuştu.

Ona göre de, Çankaya'ya çıkacak kişinin "Anayasanın öngördüğü bir mutabakat çerçevesinde, kurumlar üstü, hükümetin gördüğü şeylerin ötesini görebilecek, hukuku görecek, kànunları görecek, bugünü ve yarını görecek..." özelliklere sahip olması gerekir.

Yani, "Herşeyi görüp bilip hiçbir şey yapamaz" biri olsa bile, Baykal için yeterli özelliklere sahip görünüyor.

Özetle, Erdoğan'a göre yeni adayın "liderlik" vasfı olmalı; Baykal'a göre ise, yeni adayın lider olması şart değil, "dünü, bugünü, yarını görebildiği öngörülen" biri olması yeterli.

* * *

Bakalım bundan sonra aynı konuda kim veya kimler konuşup da kendini tarif edecek...

Hani, zaman da çok kalmış sayılmaz. Bu meselenin en geç 2007’nin Nisan ayına kadar hallolması gerekiyor.

Bu arada zihinlere takılan bir noktayı da burada hatırlatalım.

Sade vatandaş soruyor: Yeni seçilecek cumhurbaşkanı, acaba "karizmatik" mi olacak, yoksa "krizmatik" mi?

İnsanlık dersi

Eksiği var; inandırıcı değil

Bir televizyon kanalında ağırlıklı olarak "belden aşağı" şovlar yapan M. Ali Erbil, işlediği son rezaletten sonraki tenkitler karşısında kendini şöyle savundu: "Bana karşı bu yapılanlar, hiç insanî değil."

Bu savunmacı ifade hem eksik, hem de inandırıcı görünmüyor.

Savunmasının tam ve inandırıcı olabilmesi için, Erbil'in şunu da sözlerine eklemesi gerekirdi: "...Tıpkı, benim yaptığım şeyin de insanî olmadığı gibi."

Günün Tarihi

İkinci "Estergon Fatihi" Lala Paşa

21 Haziran 1606: On yıl kadar Avusturya'nın elinde kalan Estergon Kalesini ikinci kez fetheden Boşnak Asıllı Lala Mehmet Paşa, sefer dönüşü hastalandı ve bir müddet sonra da vefat etti..

Sokollu Mehmet Paşanın ailesinden olan Lala Paşa, Osmanlı devletine pek büyük hizmetlerde bulundu. Bu hizmetlerinden biri de, Tuna Nehri üzerindeki en önemli stratejik noktalarından birini teşkil eden Estergon Kalesini büyük bir ustalıkla yeniden fethetmesi oldu.

Boğaz'a nâzır Topkapı Sarayı gibi

Zaman zaman "başkent" olma özelliği de taşıyan Estergon şehrinin kale bölgesi, tıpkı Topkapı Sarayı mevkii gibi harikulâde bir fizikî güzelliğe sahip.

Topkapı Sarayı, nasıl Boğaz'a hakim bir mevkide kurulduysa, Estergon Kalesi de koca Tuna Nehrine yukarıdan bakan sâhildeki bir tepecikte kurulmuş.

Bu müstahkem mevki, Osmanlıların eline ilk kez 27 Eylül 1529'daki I.Viyana kuşatması esnasında geçti. Kesin fetih ise, 1543 yılında gerçekleşti.

Yaklaşık 50 yıl Osmanlı idaresinde kalan Estergon, 1595'te tekrar Avusturyalıların eline geçti.

İşte bu tarihten tam on yıl sonra (1605) ikinci kez fethedilen Estergon, tâ 1683 yılına kadar Osmanlı hakimiyetinde kaldı. Bu ikinci büyük fetih hareketinin başında bulunduğu için, Serdar–ı Ekrem Lala Mehmet Paşaya "İkinci Estergon Fatihi" ünvanı verilmiş.

Bu müstahkem kale şehir, 12 Eylül 1683'teki Viyana Bozgunundan sonra yeniden Avusturyalıların eline geçti.

Estergon'un kaybedilmesi üzerine yakılan bir şiir, asırlardır mehter marşı havasında acıklı acıklı söylenir durur:

Estergon Kalesi

Estergon kalesi su başı durak,

Kemirir içimi bir sinsi firak,

Gönül yar peşinde, yar ondan ırak.

Akma Tuna akma, ben bir dertliyim,

Yar peşinde koşar kara bahtlıyım.

Estergon kalesi su başı kaya,

Kemirir gönlümü aşk denen bela,

Çektiğimi hoş gör, gel etme cefa.

(Nakarat)

Estergon kalesi su başı hisar,

Baykuşlar çağrışır, bülbüller susar,

Kâfir bayrağını burcuna asar.

(Nakarat)

Estergon kalesi su başı kale,

Göklere ser çekmiş burçları hele,

Biz böyle kaleyi vermezdik ele.

(Nakarat)

21.06.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (20.06.2006) - Hakimiyet mücadelesi

  (19.06.2006) - Saldırgan münekkitler

  (17.06.2006) - Aydınların bilgi seviyesi

  (16.06.2006) - Meclis'te ezan görüşmesi

  (15.06.2006) - Yeniçeri Ocağı nasıl kuruldu, nasıl söndürüldü?

  (14.06.2006) - Kefeni evrak çantasında bir dâvâ adamı

  (13.06.2006) - Sınav maratonu

  (12.06.2006) - Tek parti rejimi 'dörtlü takrir'le sarsıldı

  (10.06.2006) - Cumhur, başkanını seçmeli

  (09.06.2006) - SONAR'ın doğruladığı siyasî tahlil

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004