Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 21 Haziran 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Dizi Yazı

Mustafa Özcan

Kalkandelen’in Rabia’ları

Struga, Ohri derken, rüya gibi bir dönüş yolundayız. Ormanlar içinde yeşilin her tonuyla birlikte seyahat ediyoruz. Kısa sürdüğü için de bu güzelim mekânları adeta rüyadan ayırmak imkânsız. Kırçova üzerinden Gostivar’a doğru gidiyoruz. Bu güzergâh aynı zamanda Vardar Nehri’nin doğduğu dağları da barındırıyor. Torbeşlerin diyarı Kırçova üzerinden Gostivar’a ve oradan da Kalkandelen’e revan oluyoruz. Osmanlı’dan sonra Balkanlar’ın en büyük camii bir Türk şehri olarak ifade edilen Gostivar’da kurulmuş. Kırçova’nın hizasında, başka bir tanıdık şehir daha var. Debre. Resne’yi Resneli Niyazi’den Debre’yi de Debreli Hasan ‘dan tanıyoruz.

MAKEDONYA’NIN ROBİN HOOD’U,

DEBRELİ HASAN

Debreli Hasan, Drama’da yetişmiş. Debreli namıyla, mübadele öncesi dönemde, Drama-Serez-Sarisaban bölgelerinde faaliyet göstermiş bir halk kahramanı eşkıyadır.

Drama köprüsünü, o devrin haksızlıkla para kazanan halkı ezen zenginlerinden aldığı haraçla yaptırmıştır. Debreli Hasan’ın yaşadığı, dönem kesinlikle bilinmemekle beraber Çakırcalı Efe ile çağdaş olduğu görüşleri, hatta atıştıklarına dair hikâyeler onun 1870-1920 yılları arasında Makedonya dağlarında egemen olduğunu göstermektedir. Bu konuda halk arasında söylenen menkıbeye göre; Selanikli Yahudi bir tüccar, ticaret için İzmir’e gidecektir. “Eğer bu civar dağlarda hükümran olan Debreli’den geçsen, Ege dağlarında Çakırcalı’dan geçemezsin” denir kendisine. Nitekim de öyle olur.

Debreli’nin çetesinde pek çok kişi yoktur. Bilinen Kara Kedi namıyla bir tek kızanı olduğudur. Onu halka sevdiren eşkıya kişiliğinin en üstün tarafı ise, fakirlere yardım etmesi, bilhassa birbirini seven yoksul gençleri evlendirmesidir. Bu konuda şöyle bir menkıbe de vardır: “Evlenmek niyetinde olan dağlı bir genç, tek danasını almış, İskeçe pazarına inmektedir. Yolu, Debreli Hasan tarafından kesilir. Delikanlının evlenmek için parası olmadığını anlayınca, Debreli kendisine düğün için yetecek parayı verir ve ayrıca danasını satmamasını salık verip uğurlar.”

Makedon dağlarının Debreli’si sonunda padişah affına uğrar veya söylentiye göre mübadelede güvenlik güçlerinin elinden kaçmayı başarır ve Türkiye’ye göç eder.

Kısacası, Debreli Hasan, efsanesiyle Rumeli Türklerinin gönlüne yerleşmiştir.

Debreli Hasan şu kıta ile meşahir arasına girmiştir:

At martinini Debreli Hasan dağlar inlesin

DRAMA KÖPRÜSÜ

Drama Köprüsü Hasan dardır geçilmez

Soğuktur suları Hasan bir tas içilmez

At martinini Debreli Hasan dağlar inlesin

Drama mahpusunda Hasan kara kedi dinlesin

Mezar taşlarını Hasan koyun mu sandın

Adam öldürmeyi Hasan oyun mu sandın

At martinini Debreli Hasan dağlar inlesin

Drama mahpusunda Hasan dostlar dinlesin

Drama Köprüsü Hasan dardır daracık

Çok istemem Yanko çorbacı bin beş yüz liracık

At martinini Debreli Hasan dağlar inlesin

Drama mahpusunda Hasan kara kedi dinlesin

Drama Köprüsünü Hasan gece mi geçtin

Ecel şerbetini Hasan ölmeden mi içtin

At martinini Debreli Hasan dağlar inlesin

Drama mahpusunda Hasan dostlar dinlesin.

Kafilemiz Gostivar’da pek eğlenmiyor. Ver elini Kalkandelen diyoruz. Kalkandelen, Makedonya’nın ikinci büyük şehri. Nüfus itibarıyla da Arnavutlar yoğunlukta. Osmanlı’dan ziyade, yeni yapılanmasıyla, yeni Anadolu şehirlerine benzeyen bir yer. 2001’de Makedon ve Arnavutlar arasında patlak veren savaşın sahnelendiği mekân.

Burada biraz mola veriyor ve 6 ay boyunca savaşın yaşandığı dağlara çıkıyoruz. Dağda çarpışmaların hikâyesini dinliyoruz. UCK, savaşın başladığı sırada, Kalkandelenlilere ‘kapılarını ve küçük kapılarını açık tutsunlar’ diye haber gönderiyor. Küçük kapısı bahçe kapısıdır. Bu bahçe kapılarını kullanarak bir şehri veya köyü baştan başa dolaşabilir ve kimseye yakalanmazsınız. Bu şekilde tekbirlerle şehre giren UCK mensupları, Makedonları korkutarak çekilmelerini sağlamışlar. Çarpışmalar özellikle de Harabati Baba Tekkesi civarında ve içinde yoğunlaşmış. Sürpriz bir şekilde Harabati Baba Tekkesi’nde Makedonları dize getiren milislerin lideri Prizrenli Ali Ahmed’in sağkolu olan Şerif’i görüyoruz. Ufak tefek çelimsiz de bir adam. Önce Sabahaddin Zaim kendisini tebrik ediyor, sonra karşılıklı hatıra fotoğrafı çektirme faslı başlıyor. Dağda Arnavut böreği ve peynirli salata yiyoruz. Peynirli salata buraların vazgeçilmez yiyeceği. Gerçekten güzel de oluyor. Harabati Baba Tekkesi’nde, dağdaki Arnavut böreğini bastırması için çaya saldırıyoruz. Çay kan kırmızısı, ama Araplar gibi şekerini önce ve bolca katmışlar. Çay değil, mübarek meşrub bir helva. Sanki eritilmiş çikolata içiyorsunuz.

Kalkandelen’in en önemli özelliklerinden ve güzelliklerinden birisi Harabati Baba Tekkesidir. Yahya Kemal rind ve melametimeşrep olmasına rağmen, şöyle dediği söylenir:

Ne Harabîyiz, ne Harabatî

Kökü mazide olan atîyiz

Bununla birlikte, ‘Harabatı hor görme, definelere malik nice viraneler var’ sözü de meşhurdur. Harabatî Baba Tekkesi 16’ncı yüzyılda tahminen 1770 tarihlerinde Malatya’dan gelen Harabatî Baba tarafından, dönemin bölge idarecisi Recep Paşa’dan destek alınarak yapılmıştır. Bu tekkenin külliyesi, Kanunî dönemi ricalinden olan Sersem Ali Baba’nın mezarının bulunduğu mekâna, 22 dönüm üzerine yapılıyor. Recep Paşa’nın kızı menhus bir hastalığa giriftardır. Bundan dolayı külliye içinde bir ev de ona yaptırılır.

ALACA CAMİİ VE

KALKANDELEN’İN RABİA'LARI

Esasen Kalkandelen’de meşhur hanım sadece Recep Paşa’nın kızı Fatıma değil, aynı zamanda Alaca Camii’ni de iki kız kardeş de var. Bunlar hiç evlenmiyorlar ve biriktirdiklerini Alaca Camii’nin yapımında harcıyorlar. Alaca Camii yumurta içiyle yapıldığı ve süslendiği için, alaca bir renk alıyor ve ismini ondan alıyor. Harabatî Baba Tekkesinin temelinde Recep Paşa’nın bekâr kızı Fatıma’nın Alaca Camii’nin yapımında da eski tabirle muhadderat-ı nisvandan Hurşide ve Mensure adlı kızların rolü var. Bu itibarla Kalkandelen’in manevî banîleri arasında bu üç kız vardır.

Kaderin bir cilvesi, bu üç kızı Kalkandelen’de biraraya getirmiştir. Onlar da kendi hallerince zamanın Rabia’larıydı. Zira Rabia’tül Adeviyye Basra’lı olsa da Rabia’lar her yerdedir. Kâh Şam’da, kâh Kalkandelen’de, kâh başka mekânlarda.

Harabatî Baba Tekkesinin son postnişini arifândan Kâzım Baba imiş. Geçen yüzyılın başlarında hâlâ faal imiş. 30 yıl metruk vaziyette kaldıktan sonra, 1967 yılından itibaren, turistik eser haline getirilmiş ve aslıyla bağdaşmayan faaliyetler içinde olmuş. Manevî değerlere ters bir şekilde kumarhane, diskotek gibi işletilmiş. 2001 sonrasında ise, UCK karargâhı olmuş ve onlara yakın kişiler tarafından işletiliyor. Turing Kurumu adına son sıralarda Haluk Dursun burasının yeniden onarımı hakkında görüşmelerde bulunmuş. Halk burasının yeniden onarımı için Türkiye’den yardım ve destek bekliyor. Yörede bazı Bektaşîler varmış ve bunlar Türkiye ve İran’dan bazı çevrelerle temas halindeymişler.

KALKANDELEN RİVAYETLERİ

Kalkandelen’in iki anlamı var. Bir rivayete göre şehir anlamını kalkana benzeyen dağlardan alıyor. Timurtaş Paşa ve askerleri ise, bu kalkan gibi dağları delip geçtikleri için şehre Kalkandelen denmiş. İkinci rivayete göre ise, burada yapılan oklar kalkanı deliyormuş ve bu münasebetle şehre bu ad verilmiş.

1514’te köy olan Kalkandelen 1700’lerde kasaba statüsüne geçiyor. Kalkandelen, Gostivar hattından bahsedip de Kemal ve Muhammed Aruçi gibilerin kasabası olan Vrapçişte’den bahsetmemek mümkün mü? Burası, özellikle pastacılık mesleğiyle anılıyor. Makedonya’da ve Türkiye’de Vrapçişte’ler pastacılıkla anılıyorlar.

Kalkandelen’de üç üniversite bulunuyor. Bunlardan birisi, 1994 yılında kurulan ve Makedonların tanımadıkları üniversite. Ama daha sonra tanınmış ve bugün Üsküp’teki ilahiyat fakültesinin de buraya bağlanması düşünülüyor. Makedonya genelinin en önemli kurumlarından birisi İsa Bey Medresesidir. Gazi Hüsrev Bey Medresesine benzer bir kurumdur. Kültürel hayat bayağı canlı. Haftalık Yeni Balkan, aylık Köprü ve üç aylık Hikmet dergileri çıkıyor. Hilal ise, tevakkuf devresinde.

HAMİDİYE MEDRESESİ YENİDEN İNŞA EDİLDİ

Deniz Feneri Doğu Makedonya’nın merkezi konumundaki İştip’te, Hamidiye Medresesini yeniden inşa etmekle her türlü takdirin ötesinde bir hizmet ifa etmiştir. Zira doğu Makedonya bana aynen, Müslümanların Hindu Denizinde adacık gibi yaşadıkları Güney Hindistan’ı hatırlatmakta ve bu sosyal ortam sebebiyle burada dinî duygular zayıflamış bulunmakta idi. Hamidiye Medresesi, inşaallah yeni bir sıçrama sebebi olur.

BEDİÜZZAMAN’IN TARİHÇE-İ HAYATI

Dinî hayatın canlı olup olmadığını belirlemek için, Üsküp’te, Kapan Han’da yemek yedikten sonra eski çarşıyı biraz gezdim ve bir kitapçının önünde durdum. Arnavutça ve bir miktarda Makedonca İslâmî kitapları ardım. Kitapların müelliflerinden dikkatimi çekenler şu isimler oldu: Fethi Yeken, M. Said Ramazan el Buti, Nasirüddin Elbani (Arnavutluk’da hayli popüler), İbni Kudame el Makdisi, Ahmed Deadat, Mustafa Tahhan, Sefer Havali, Ayiz el Karni, Sünen Ebu Davud, İbni Teymiyye, Bediüzzaman Said Nursî’nin hayatı ve Ali Tantavi, Süleyman Ömer Aşkar, Yusuf Kardavi, Abdulvehhab Meşhedani, Muharrem Emini, Mustafa Necati Bursalı. Bursalı’nın Hazreti Ömer gibi kitaplarını çevirmişlerdi. Türkiye’den müellifler arasında Bediüzzaman ile Mustafa Necati Bursevî bilhassa dikkat çekiyor.

Türkçe’nin Balkanlar’da görünmez ve silinmez izleri var. İsmail Eren anlatıyor: Bir Müslüman ile Sırp konuşurken Müslüman sormuş: Sırpça’da Türkçe’den geçme kelime var mı, yok mu? Sırp inkâra yeltenerek, ‘Yok’ demiş. Bunun üzerine Müslüman lâfı gediğine koymuş: Senin ‘yok’ dediğin bile Türkçe. Gerisini tartışmaya lüzum yok.

—Devami Yarin—

Mustafa Özcan

21.06.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Dizi Yazı

  (20.06.2006) - Ayasofya’ların ortak kaderi mi

  (19.06.2006) - Manastır ve Resne boylarında

  (18.06.2006) - Balkanlarda bir Osmanlı ülkesi

  (17.06.2006) - Üsküp’ü yakan Neron

  (16.06.2006) - Balkanları Osmanlı kaybetmedi

  (15.06.2006) - Makedonya ve 28 Şubat

  (14.06.2006) - Sarı Saltık’ın izinde Balkanlar’da

  (13.06.2006) - Bursa-Üsküp hattı

  (12.06.2006) - Deniz Feneri ile suyun öte yakasında

  (05.06.2006) - Çalışan kadına geniş sosyal haklar verilmiş

 
 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004