Emekli Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu, “Gerekirse 28 Şubat süreci bin yıl sürer” demişti. Türkiye’deki 28 Şubat sürecinin bin yıl sürüp sürmeyeceği bilinmez, ama tarihte bin yıl süren 28 Şubat süreçleri var. Tarihçi Gibbon, İmparator Theodosius’un, 28 Şubat 380’de vaftiz olduktan hemen sonra, Selânik'teki askerî karargâhından kararnâme çıkartarak, İstanbul halkına, sadece İznik itikadını Ortodoks itikadı olarak tanımalarını ve kabul etmelerini emrettiğini yazmaktadır. Dolayısıyla, Batı'da halen tesirleri devam eden 28 Şubat süreci ile bizim 28 Şubat süreci arasında da kimi benzerlikler var. Bunlardan her ikisinde de bir şekilde Selânik'in referans şehir olması gibi. Esasen Ariusculuğa karşı ilk hareket olan İznik Konsili 20 Mayıs 325 tarihinde toplanmıştır. Ariuscular ile İznikçiler arasında kılıçlar bu tarihte çekilmiş, ama kargaşa ve çalkantı 28 Şubat 380 tarihine kadar yayılmış ve devam etmiştir.
28 Şubat 380, İznikçilerin Ariusculara karşı zaferidir. Bu tarihten itibaren teslis resmîleşmekle kalmamış, aynı zamanda muhaliflerin üzerinde bir giyotin haline gelmiştir. Afaroz mekanizması haline gelmiştir. Bu tarihten sonra kurulan ve faaliyete geçen engizisyon mahkemeleri, ilk önce Ariuscuları biçmiştir.
Makedonya'nın tarihinde de benzeri bir 28 Şubat süreci vardır. Makedonya Hıristiyanlığı 28 Şubat 1870'de Bulgar Ekzarhlığı'nın kurulmasıyla, büyük ölçüde Patrikhane'den, yani İstanbul'un denetiminden ayrılarak Ekzarhlığa geçti. Bu da Balkan ve Makedon ayrılıkçılığını körükleyen bir amil oldu. Ekzarhlık okulunun kapatılmasından sonra, bölge Sırp din adamlarının etkisi altında kaldı. Velhasıl Balkanlar devletçiklere bölündüğü nisbette dinî kurumlar da bölünmüştür. 1958'de kendisini Ortaçağ'daki Ohri Başpiskoposluğu'nun devamı olarak gören Makedon Ortodoks Kilisesi kuruldu. Günümüz Makedonya Cumhuriyeti'ndeki Ortodokslar da bu kiliseye bağlıdır.
BİR MUKAYESE
Bugün Makedonlar ile içiçe ve karışık olarak yaşamalarına rağmen, Müslümanlar yine de bölge içinde en asûde olarak Makedonya sınırları içinde yaşıyorlar. Her ne kadar Müslümanlar arasında mikro milliyetçilik eğilimleri olsa da, en canlı dindarlık buradadır. Sebebine gelecek olursak; hem Arnavutluk, hem de Kosova çeşitli sebeplerden dolayı ortak ve tarihî kökenlerine yabancılaşmışlardır. Sözgelimi, Arnavutluk komünistlik cenderesinde iken, Türkiye ve bütün civar bölge ve tarihiyle bağlarını koparmış ve yabancılaşmıştır. Bu yabancılaşmanın sebebi Arnavutluk'taki Tiran Enver Hoca rejimi ile Kosova'daki mikro milliyetçilik anlayışının gücü ve çapıdır. Makedonya Arnavutları sapasağlam dururken ve Müslümanlığa devam ederken, Kosova ve Arnavutluk sarsıntı geçirmektedir. Bu meyânda Kosova'da Arnavutları temsil eden İbrahim Rugova Hıristiyanlığı seçerken ve o şekilde ölürken, Arnavutluk'ta Tresa Ana'nın ismi Tiran Havaalanı olmak üzere birçok yere verilmiştir. Bu yabancılaşma sebebiyle, Kosova ve Arnavutluk'ta, neredeyse Türkçe bilen kalmamıştır (Prizren ve Priştine kısmen istisnâ edilebilir). Dolayısıyla tahribat burada çok daha büyük çapta olmuştur. Halbuki Makedonya'daki Arnavutların yaşlı neslin neredeyse tamamı Türkçe bilmektedir. Hangi şehre giderseniz gidin, mutlaka Türkçe bilen birileriyle karşılaşırsınız. Zira, Türkiye ile Makedonya arasında irtibat hiçbir zaman kesilmemiştir. Tarihe dönük yüzüyle de bu irtibatı dinî kurumlar sağlamıştır.
—Devam Edecek—
|