Güzellik kavramı insandan insana değişiyor. Çoğu insanımız için güzellik denince dünyanın geçici güzellikleri akla gelmektedir. Ancak biz biliyoruz ki gerçek güzellikler, Allah’ın rızası dairesinde yaşanan bir hayatta hissedilen güzelliklerdir. Bundan dolayı da dünyanın mecazi güzelliklerini güzellik saymıyor, bu tür güzelliklere meftun olmanın insanı çirkinliklere götürdüğünü biliyoruz.
Bir insan eğer insan olarak yaratılmanın önemini kavramış ve bu dünyaya bir vazife için gönderilmenin sırrını kafasında çözmüşse, o artık güzellikleri hep inancı çerçevesinde arar. Bulduğu zaman da kendini dünyanın en mesut ve bahtiyar insanı olarak görür. Böyle bir insan için, artık bulduğu bu iman hazinesinden devamlı istifade etmek ve en önemlisi de hayatın son saniyesine kadar bu istifadeyi yürütmenin kararlılığını devam ettirmek çok önemli bir mesele haline gelecektir.
Bir çok şeyin çabuk değişikliğe uğradığı dünyamızda, insanoğlu da her an bulunduğu kulvardan başka bir kulvara geçme temayülüne sahip olduğu için, çok çabuk değişikliğe maruz kalabilmektedir. Çünkü her an önüne değişik ihtimaller çıkmaktadır. Öyle ki fikrinde, inancında ve inandığı şekilde hayat sürme noktasında istikrarı yakalamada oldukça fazla zorluklar yaşamaktadır. Hele bu durum, çeşitliliğin, renkliliğin fazlasıyla çok olduğu zamanımızda insanı daha da çok zorluklarla karşı karşıya getirmektedir.
Eğer şu anda bizim için, Allah’ın rızası ve Peygamberin çizgisi dairesinde bir hayat sürdürmek en önemli mesele ise, şüphesiz bu durumda bizim için ikinci önemli mesele de bu durumu hayatımızın son noktasına kadar sürdürebilmektir.
Allah’a sağlam bir inançla iman etmek ve Habibi olan Hz.Muhammed’in(a.s.m) aydınlık yolundan gitmek her insan için tarifi imkansız bir ehemmiyet arz etmektedir. Ve en önemlisi de, bu yakalanan yolda ömür boyu yolculuk edebilmek, insanlık duygularının ebedî alemdeki geleceğini garanti altına alabilmektedir.
Unutmayalım ki, şu an içinde yaşadığımız manevî iklim tek başına geleceğimizin garantisi olamaz. Şimdilik Rabbimizin bazı ihsanlarına nail olmuşsak, sanki ömrümüzün sonuna kadar bu güzelliği hayatımızda sürdürme garantisi almışız gibi bir sarhoşluğun içine girmememiz gerekir. Hele yakalanan güzelliklerden dolayı şükrü bırakıp, kendimizde bir şeyler vehmetme gafletine düşersek, geleceğimizin tehlikeli bir konuma girmesinin önüne geçmemiz oldukça zor olacaktır.
Dünyamızda şahit olduğumuz maddî güzelliklere sadece dünya değerleri çerçevesinde yaklaşmak yerine, olayı ölümden sonraki ebedî hayat nokta-i nazarından değerlendirirsek, hayatımızı gerçek doğrular üzerinde devam ettirmemiz daha kolay olacaktır. Bütün bu değerlendirmeler, insanoğlunun bu dünya hanında çetin bir mücadele içinde olması gerektiğini ortaya koymaktadır.
İçinde bulunduğumuz dünyadaki yaşantımızı ebedî hayat açısından garanti altına almak önemli olmakla birlikte, gelecekteki hayatımızı düşünmek ve yolumuza çıkabilecek caydırıcı tuzaklara karşı uyanık olabilmek belki daha çok önemli olabilmektedir. Bugün Rabbimiz bizlere inanmanın güzelliklerini bahş etmişse, bu güzelliklerin hayatımız boyunca yaşantımızda hükümran olması için, hep şuurlu bir kul halet-i ruhiyesi içinde yalvarma durumunda olmamız gerekmektedir.
Cennetin ucuz olmadığı ve cehennemin de lüzumsuz yaratılmadığı gerçeğini bilmemiz, daha çok uyanık olmamız gerçeğiyle bizleri yüzleştirmektedir. Nefsimizin istekleri doğrultusundaki bir yaşayışla, gerçek güzelliklere kavuşmamız ve insanlığın en güzel menzillerine ulaşmamız hayal olacaktır.
Bütünüyle güzel olan Kâinat Yaratıcısı, layık olduğumuz takdirde bize insanlığımıza uygun güzellikleri verecek ve geleceğimizin de güzelliklerle şekillenmesi nimetine bizleri nail edecektir şüphesiz.
04.09.2006
E-Posta:
[email protected]
|