Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 22 Ekim 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Süleyman KÖSMENE

Kader'den atılan taşlar



Mehmet Bey:

*“Bende bir rahatsızlık var. Ruhsal sıkıntılar yaşıyorum. Mesnevî’de anlatıldığı gibi, kaderden atılan bir musibet taşına maruz kaldığımı düşünüyorum. Doktora da gidiyorum. Geçmiyor. Ne yapayım?”

Öncelikle acil şifalar diliyorum.

Mesnevî’deki o ifadeyi hatırlayalım isterseniz: “Merayı tecavüz eden koyun sürüsünü çevirmek için çobanın attığı taşlara musâb olan bir koyun, lisan-ı hâliyle, “Biz çobanın emri altındayız! O bizden daha ziyade faydamızı düşünür! Madem onun rızası yoktur; dönelim.” diye kendisi döner, sürü de döner. Ey nefis! Sen o koyundan fazla âsi ve dâll değilsin! Kaderden sana atılan bir musibet taşına maruz kaldığın zaman; “İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn.” Söyle ve merci-i hakikîye dön! İmana gel! Mükedder olma! O seni senden daha ziyade düşünür!”1

Siz derdinizi keşfetmiş; şifa kaynağını da bulmuşsunuz! Hemen ifade edelim; dertler olmasaydı, Yüce Allah’ın şefkatli Şafi ismini hissedebilir miydik?

Mü’min, sevinçli gününde şükrettiği ve dertli gününde de sabrettiği ölçüde ikisi de kendisine hayır getirir. Ebû Yahya Suheyb b. Sinan (ra) rivayet etmiştir: Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurdu: “Mü’minin işine hayret ederim. Zira onun işi tamamen hayırdır! Bu hâl ancak mü’mine mahsustur! Sevinirse şükreder; bu ona hayırdır! Dert gelirse sabreder; bu da ona hayırdır!”2

O halde ne sevinçli günümüzde şımarmak! Ne de dertli günümüzde isyan etmek!

Musibetler, yukarıda da ifade edildiği gibi, Cenâb-ı Hak tarafından atılan birer uyarı taşlarına benzetildiğinde, ilâhî şefkat ve iltifat ciheti anlaşılmış olur. Çünkü insan, sevilirse uyarılır!

Şu halde, kaderden bir uyarı geldiğinde, mü’min; “Biz zaten Allah için varız ve Allah’a döndürüleceğiz!” der. Yani biz Allah’tan geldiğimize ve bu uyarı taşı da Allah tarafından atıldığına göre mes’ele yok! Bize, ders ve ibret almak; “eğer fazla ağır gelse, sabır istemek gerekiyor.”3 Ama her hâl ü kârda, bu taşın içinde bulunan Allah’ın şefkat ve iltifatını hissetmeli ve bilmeliyiz. “Merci-i hakikîye dön; imana gel!” ifadesi bunu anlatır.

Cenâb-ı Hakkın şefkati ve himayesi altında bulunduğunu hisseden mü’min, mükedder olmamalıdır! Yani musibeti kendisine dert edinmemeli; varsa çaresini ve şifasını aramalı; ama şifası bulunsun, bulunmasın; muhakkak sabretmelidir!

“O seni senden daha ziyade düşünür!” nurlu ifadesi ise, bütün dertlerimiz ve kederlerimiz üzerine tatlı bir sünger çeker; bizi öyle müşfik bir kucağa atar ki ne gam kalır, ne keder, ne sıkıntı, ne musîbet! Bizi kuş tüyü kadar hafifletir; âdeta bir Cennet sevinci eker ruhumuza!

Bol, bol Kur’ân okuyalım, Cevşen okuyalım, Tahmidiye okuyalım, Risâle-i Nur okuyalım! Maddî, manevî bütün dertlerimizin şifası bunlardadır. Doktora gitmeyi ve önerdiği tedavi usûlünü uygulamayı ve verdiği ilâçları kullanmayı da ihmal etmeyelim. Siz zaten doktora gittiğinizi söylüyorsunuz; manevî tedavi merkezinden de uzakta değilsiniz!

***

Bayan okuyucumuz:

*“Damat tarafı kızın kız kardeşlerine teklifsiz kendi istekleriyle para veriyormuş; kız tarafı da bu parayı alıp almamakta tereddüt ediyormuş! Bu para alınır mı? Dinen caiz mi?”

İslâm Dininde mehir, evlenecek kızın veya kadının hakkı olarak, damat tarafına Allah’ın (cc) emridir. Cenâb-ı Hak (cc) şöyle buyurur: “Kadınlara mehirlerini cömertçe verin!”4

Mehir, damadın, evlenmek istediği kadına ödemesi gereken bir borçtur ve kadının hakkıdır. Bu hakkın miktarını kadın veya kadının ailesi belirlemekle beraber; evlilik gerçekleştiği takdirde mehirle ilgili tasarruf hakkı tamamen kadına geçmiş olur. Bu hakkı kadının annesi veya babası kullanamayacağı gibi, kadının rızası olmadan kocası da kullanamaz!

Başlık parası ise haramdır. Yani kız babasının veya ailesinin, kızını vermesi karşılığında kendisine belli bir miktar para verilmesini şart koşması, aksi takdirde kızını vermeyeceğini beyan etmesi haram olduğu gibi, bu şekilde alınan para da haramdır.

Ancak damat tarafının, kadının mehirini temin ettikten sonra, kızın babasına veya ailesine, kendi rızalarıyla hediye almalarında bir sakınca yoktur. Tamamen damat tarafının takdirinde olan bir meseledir. Ancak bu yardım veya hediye, başka bir beklentiye bedel olarak veriliyor olmamalıdır.

Dipnotlar: 1- Mesnevî-i Nûriye, S.102, 2-Müslim, 3- Lem’alar, S. 207, 4-Nisâ Sûresi,4/4.

22.10.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (21.10.2007) - Mü'minin mi'racı namaz

  (20.10.2007) - Şeytanın bağlanması ve aldatması

  (18.10.2007) - Âdâb-ı muâşeret üzerine

  (17.10.2007) - Kur’ân’da biz zamirinin hikmetleri

  (16.10.2007) - Sosyal sünnetlerimiz

  (15.10.2007) - Şükürsüz sevinçten Allah'a sığınmalıyız

  (14.10.2007) - Cennette dünya kadınları

  (13.10.2007) - Sidreden kaynayan nehirler

  (12.10.2007) - Bayramınızı binler tebrikler...

  (11.10.2007) - Şehr-i Ramaza-ı uğurlarken

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri