İsmi Said, soyadı da Yazar. Hem de Yeni Asya okuyucusu. Kitabın tam da ortasından konuşmuş.
“Sual: Daima hak ve hakikatin yanında olan, teenni ile hareket eden, hür ve demokrat fikir sahiplerinin gazetesi olan Yeni Asya gazetesinin dayandığı camianın her bir ferdi aynı zamanda gazetenin bir okuru/yazarı olarak Bediüzzaman’ın fikirlerinin takipçisidir. Üstad, her şeyi müspet/ menfî diye ayırır.
Sayın yazar da yıllarca Avrupa’da kaldığından müsbet Avrupa’yı çok iyi bilmektedir. Çılgın emlak kralı, Evanjelist-emperyalist ekibiyle (Elon Musk, vd.) işgalci düşüncelerle dünya ülkelerine fetihlere başladı. Demirel ile Trump’ı birbirine benzetmek, kıyas-ı maa’l-farık değil midir?”
Cevap: Yeni Asya gazetesinin herbir okuyucusu aynı zamanda yazarıdır, tetkikçisidir, yorumcusudur, tebrikçisidir ve tenkitçisidir… Yeni Asya yalnızca bir gazete değil. Mektep desem, medrese darılır. Hem medresedir, hem mekteptir, hem de hissiyatımızı doyuran bir tekkedir. Gayesi vatan sathını bir mektep yapmak olan Yeni Asya, basın tarihi içinde çok yönleriyle araştırılması gereken bir ceridedir. Bu gazetenin en büyük vazifesi, Kur’ân’ı müdafaa ve Kur’ân’ın zamanımızdaki mesajı olan Risale-i Nur’u dünyaya neşirdir.
Yazarlarının yazılarına gönderilen bütün yorumlar, şahs-ı maneviyeye o fikri mazhar etmeye yöneliktir. Yorumlarla birlikte söz konusu yazılar, fertleri aşarak cemaatin şahs-ı manevîsinde kabul görürler. Bir muharririn, muhabirin veya sanatkârın tek başına kendi düşüncesinin bir şahs-ı maneviyeye dayandırması mümkün mü? Yazılarına yorum isteyenler veya neşirden önce tetkik için heyetlere gönderenler, bu şahs-ı manevî sırrını anlamaya çalışanlar olsa gerek.
Seriü’s-seyr zamane çocuğu olan bizler, tufanlarca akan olayların mahiyetine ne kadar muttali olabiliriz ki… Birçoğu da bilgimiz, sahamız ve ihtisasımız dışındaki hadiseler… Yazara düşen; önemli vazife, bir Risale-i Nur mahfili olan Yeni Asya’da, Nurlara aykırı bir şey yazmamak. Veya “genel kültür” herzesinden kurtularak, hadiseleri, Nurların şerhi manasına gelecek şekilde tahlil etmek… Yiyip içtiğini, ansiklopedik bilgileri veya Kur’ân-iman davasını ilgilendirmeyen hususları, Yeni Asya’nın yazarları zaten yazmazlar.
Benim yazılarıma yapılan yorumların ekseriyetinden, alt bilgi yetersizliğimi anlıyorum. Çoğu zaman, okuyucularımızın, hadiselerin makabillerini ve mabadilerini bildiklerini varsayarak yazıyoruz. Yani vasatı tutturamıyoruz.
Siyasî yazılarımızda, Üstadımızın “taallüm-ü siyaset” düsturunu esas almaya çalışıyoruz. Cihanşümul Kur’ân davasına; dünyanın neresinde ve hangi cereyanın eliyle zarar oluyorsa, bundan haberdar olduğumuz takdirde cevap vermenin vazifemiz olduğunu biliyoruz. Bu küllî mücadelede düşmanlar iç içe olduğu gibi, dostlar/müttefikler de iç içedir. Hıristiyanları veya Yahudîleri suçlayarak yorum yazan kardeşlerimize, bunun Nur’un prensiplerine aykırı olduğunu; zira ferecin ancak Hıristiyanlarla ittifakımızla geleceğini Bediüzzaman’dan öğreniyoruz. Ahirzaman dinsizliğinin özelliklerini, renklerini, metotlarını, ittifaklarını ve tahribatkârlığını Said Nursî, tefsirinde yazdığından, biz ancak oradaki bilgilerle yürüyebiliyoruz. Yazılarımızın çerçevesini, yol haritasını ve hedeflerini merak edenler, Külliyattaki irtibatlı kısımlara bakabilseler, hakikatleri mutlaka bizden daha güzel ifade edeceklerdir.
Bugünkü ABD politikasının hedeflerini ve beyanlarını, inşaallah müstakil bir yazıya bırakarak şu hususu arzedelim: Donald Trump figürünün mahiyeti, küresel tahripçilerin 1970’lerden bu yana süren planları/projeleri çerçevesinde yaptıkları tahribatları bilmekle ilgilidir: Kapital, pazarlık, tepeden bakma, posta koyma, ters vuruşlar, ezber bozmalar… Bunların hepsine, dünyayı zapteden Deccaliyet”e karşı insaniyetin kurtuluş savaşı olarak baktığımızda, bize absürt gelen çok şeyin, mücadelenin tabiatıyla alâkalı olduğunu göreceğiz. Kaldı ki, Nur talebeleri siyasete fiilî olarak karışmazlar. Gelip geçici, hadiseleri Nurlara göre tahlil ederler. Ve zaman müfessiri de onları tasdik edegeliyor.
Yeni Asya, çoğu zaman Nurlar’daki orijinal kelimeleri, tabirleri ve mantıkî yaklaşımları yazılarında kullanır. Diğer ehl-i imanın kullandığı birçok tabiri ve mantık telâkkisini kullanmaz.
Meselâ Amerika düşmanlığı yapmaz, “devrim” kelimesini kullanmaz, fıtrata müdahale manasındaki bir “değişim” kelimesini kullanmaz, tarihe Birinci Cihan Harbi’nin neticeleri adesesinden bakmayıp, bunun öncesindeki menfilikleri karıştırmaz. Kapitalizmi veya Yahudî düşmanlığını da benimsemez. Ne zaman ki bu iki manayı Deccaliyet kendisine esas kabul ederse, direkt dinsizlik cereyanlarına hücum eder, Yeni Asya…
Yeni Asya’nın Avrupa telâkkisi önemlidir. Oradaki milletler, mezhepler, cereyanlar, felsefî hareketler, Müslümanların sosyal statüleri ve siyasî partiler Nurlarla farklı manalar kazanır.
Yeni Asya, İslâm tarihindeki münakaşaları, mezhep kavgalarını veya ümmet içindeki farklı telâkkileri gündemine almaz. Mecbur olduğunda, bilgilendirerek geçer. Şia, Neo-Selefî, Vehhabî ve diğer yanlış mezheplerin; ilim, hürriyet ve demokrasi sayesinde Ehl-i Sünnet ile ittifak edeceğine inandığımızdan; söz konusu mezheplere mensup halklar/milletler aleyhinde asla yazmaz.