Doğru ne kadar tatlı ve güzeldir. Doğru söz ise; sahibini sekinet içinde yüce mertebelere taşır.
Tarihin yazılışı ile ilgili, yanlış bir telâkki var. Yalnızca zalim galipler yalanlarıyla ve mübalâğalarıyla tarihi yazmazlar. Birçok hakperestin şehadetleri, sızıntı hâlinde de olsa, istikbale taşınmıştır.
Suriye’de, henüz çok bilinmeyenli bir denklem hâlindeki değişimi; yalan bilgilerle, istismarlarla ve mugalatalarla hanelerine kazanç yazma peşindekileri, hayretle seyrediyoruz. Sokakta gözüne ilişeni “Lâzım olur” vehmiyle torbasına koyan meczuplara benziyor, bazı medya kuruluşları… Hakikatle alâkası olmayan bilgi unsurlarını manşetlerinden verirlerken; sineği kartal, kartalı ise sinek olarak pazarlıyorlar.
İslâm âlemindeki müdahaleleri, ihtilâlleri ve savaşları en fazla yazmış gazete olarak; kırk seneye yakındır BOP coğrafyasını çok yakından takip ediyoruz. Bazen Batılıların, bazen de Asyalıların adeselerinden… Suriye İç Savaşı’nı, IŞİD hadisesini, Irak’ın ve ve Suriye’nin zalim dinsiz çapulcularca tahribini yakından takip ettik. Dünyanın yedi kıtasından; menfaat, cinsellik, radikal itikadlar, macera ve intikam gibi farklı duyguların esirleri olarak Suriye’ye getirilen elli bin kişilik kurban kafilelerini Avrupa basınından da izledik. TOYOTA’ya sipariş verilmiş binlerce arazi aracı ve Neoconlarca buraya taşınan silâhlar ile insanların nasıl boğazlandıklarını fotoğraflardan gördük… İşte bu sırada; küresel Troçkicilere karşı harekete geçen Rusya ile, devletini çapulculardan korumaya çalışan İran’ın Suriye’deki savaşlarını takip ettik. Neoconların binlerce yalan haberini (Beşar’ın kimyasal silâhları, petrol bombaları ve Guta Nehri’ndeki senaryolar gibi) izledik. İngilizlerin Beyaz Baretliler’ini, Türkiye’nin de katkıda bulunduğu ÖSO yapılanmasını (Afganistan’dan bu ordunun komutanlığına getirilen Abdülhakim Belhac), Kaddafi’yi katleden Neoconların Libya’daki silâhları Suriye’ye CIA ve istihbaratımız yardımıyla getirmelerinin belgelerini zaman içinde arşivlere taşıdık.
Suriye İç Savaşı, BOP’u gerçekleştirme teşebbüsüydü. BOP ise, 12 Eylül İhtilâli’ni yapanların dahil oldukları bir proje idi. Rusya ile Türkiye arasında savaş çıkartarak projeyi kısa yoldan gerçekleştirmek isteyenler Rus uçağını düşürünce; Türkiye Suriye’de Putin’e mahkum oldu. Fakat hiçbir zaman Rusya’yla İran’ın yanında olmadı. Tıpkı Libya’da ve Ukrayna’da Neoconlarla beraber hareket ettiği gibi…
Bu yazıdan maksadım, kısaca tarihî bir analizdi. Bediüzzaman’ı dinlemeyen bir kısım İhvancıların, “Baba Esed”den alamadıkları intikamı; çiçeği burnunda, Türkiye müttefiki Beşar’dan alma yanlışı. İşte bu intikam duygusu, ihtilâl sevdası, siyaset hastalığı ve Neoconlara gayr-ı meşru muhabbet; Suriye’de birçok yanlış ile doğruyu karıştırdı. İhtilâlci Hafız’ın günahları ve partisinin zulümleri; Türkiye’yi ağabey veya müttefik kabul etmiş oğlu Beşar’a verildi. Beşar ile tam yedi ay devam eden balayları, İstanbul’daki Şam-ı Şerif günleri, Emine-Esma Hanımların arkadaşlıkları, şimdilik yalnızca arşivlerde…
Bugünlerde, merd-i kıptice buradaki rolüyle iftihar eden Davutoğlu gibilerin; eski hastalıklarını, cinayetlerini ve ihanetlerini fahr ile sergilemeleri, bizi bu satırlara mecbur etti.
AKP kurmayları, vatanları uğruna tam on üç sene boyunca savaşan Beşar ve ekibini; Hafız Esed ile eski Baasçılarla bir tutuyor. Tek kareye tam yetmiş seneyi sığdırma peşinde. Tıpkı; Mustafa Kemal’den korktuklarından; ölümünden sonra, onun devrindeki mutlak istibdadı ve zulmü, günümüz CHP’sine fatura ettikleri gibi… Bilgisizliklerinden değil, insaniyet ve İslâmiyet değerlerinden uzak kaldıkları için bunu yapıyorlar. AKP’nin tepe noktası, günümüz muhalefetini Baasçılıkla, diktatörlükle, din düşmanlığıyla, İsrail yandaşlığıyla, Marksist PKK severlikle ve mantığı susturan daha nice ithamlarla… Bir tarihçi olarak; AKP’nin günümüz CHP’sini suçladığı tüm icraatlarının kendi malı olduğunu ispata hazırız. Buyurun…
İşte bunu için “Sednaya” başlığını kullandık. Tarihin derinliklerinde meydana gelmiş bütün zulüm fotoğrafları Sednaya’da yapılmış gibi takdim ediliyor. ABD ve AB basını da bu yalana katılmak istediler. Oradaki hakperestlerin itirazlarıyla birçok medya kuruluşu özür diledi.
Evet, Beşar’ın adalet ve hukuka uygun yönetim gösterdiğini kimse söyleyemez. Savaş şartlarında uyguladığı zulmü elbette kimse tasvip edemez. Türkiye’de de hiçbir insaniyetperver ve demokrat, “Beşar iyi yaptı” diyemez. Ancak, Beşar iki devletin yardımıyla ülkesini parçalanmaktan korumuştur.
Kimse BAAS rejimine iyi diyemez, lâkin Beşar’ın demokrasi teşebbüsünü, AKP, Neoconların emriyle engelledi. Sednaya bir hapishanedir. Burada da zulümler irtikap edilmiştir, ancak ne Ebu Gureyb’dir, ne Bucca’dır ve ne de Guantanamo’dur. Savaş ve ihtilâl olan ülkelerin hâli bellidir.
Havuz Medyasının bu gibi tiyatroları oynatması, hem Türkiye’mize, hem de Müslümanlığımıza büyük zarar veriyor, demek istemiştik…