"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ramazan ve Demokrasi…

Şükrü BULUT
03 Mart 2025, Pazartesi
Yazımıza düşündüğümüz başlık, Ramazan-ı Şerife saygı idi. Daha önceki Ramazan’da bu başlığı kullandığımızdan, demokrasi meselesi öne çıktı.

Dine hürmet, dindarlara saygı ve dinî hayatın toplumda yer bulmasını ancak demokrasilerde konuşabiliriz. İstibdatın hâkim olduğu cemiyette, bunlardan bahsetmenin abesle iştigal olduğunu biliyoruz. İnsanı merkeze alan, ferdin hakkını topluma feda etmeyen, insaniyet ve hukuk cihetiyle insanları adalet divanında eşit tutan, millet ve devlet hürriyetinin fertlerin hukukundan meydana geldiğini asla unutmayan bir idare biçiminde bahsediyoruz. İsimler pek önemli değil… Böyle bir yönetim tarzına isterseniz cumhuriyet veya demokrasi… İsterseniz hilâfet veya şeriat deyin… İnsanı yüceltirken; insan için yaratılan tabiatı, hayvan/bitkileri, çevreyi ve Herşeyi yücelten bir anlayışın ismi önemli değil.

Hürriyet olmadan insaniyet olmaz. Demokrasi ise hürriyetin korunup geliştirildiği bir siyasî düzendir. İnsaniyetin gereği olarak inançları, zevkleri, tarih/kültürü ve değerleri de vardır. Ve orada herkes karşısındaki kimliğe büyük değer verir. Kimlik derken yalnızca insanı kastetmiyoruz. Hayata mazhar olan her şey… Müslümanlar, yaratılışlarına sebep olarak imanlarını ve imanın gereği olan ibadetlerini bilirler. Zira Kur’ân’da yaratıcıları onlara; sizi Beni tanıyasınız, size verdiğim şu sayısız nimetleri anlayasınız ve şükrünüzü Bana ibadet olarak takdim edesiniz diye yarattım, diyor. Mesajını Kur’ân suretinde insanlığa gönderen Allah, zaman olarak da, Arabî aylar olarak bildiğimiz aylar arasında bulunan Ramazanda,  tüm insaniyeti temsilen Peygamberimize bildirmiş. İnsaniyeti temsilen Hz. Muhammed Müslümanlar için ne kadar değerliyse, elindeki ferman/mesaj da o denli değerlidir. Bütün bu olayların cereyan ettiği Mekke şehri ve Kâbe de o denli değerlidir. Allah, kendi mesajını kulu ve peygamberi Hz. Muhammed’e (asm) getiren Vahiy Meleği Hz. Cebrail de o denli değerlidir.

Fakat burada devreye giren bir zaman kavramı var. “ Ramazan ayı”… Diğer zamanlardan o kadar farklı ki… Bağrında taşıdığı değerleri, her yıl o mevsimde yeniden yaratan Rabbimiz; çekirdekten ağaca, hücreden insana, Cennet-i Me’va’daki Kelâm-ı Ezelîden elimizde bizimle konuşa Kur’ân’a, küçücük bir şükürden çıkarak seksen seneye denk gelecek bir teşekküre dönüşecek büyük bir inkılâbın senevî tatbikatına kullarını davet ediyor. Kur’ân ve diğer unsurlar mukaddes olduğu kadar, zaman da mukaddes. Allah; Zatına, peygamberine, Kitabına, Kâbe’sine, Vahy Meleğine ve diğer peygamberlere gösterdiği saygıyı Ramazana istiyor. Bu zamanı diğer zamanlardan ayırıyor. Ve insanların da bunu, sosyal hayattaki sembolleriyle, yaşama biçimleriyle, bu zamanda insanlığımızı oruç ile değiştirip farklı tarzda yaşamamızı istiyor: Alıştığımız  hayat biçimini; yemek, içmek, dünya nimetlerinden istifade etmek, uyumak, düşünmek ve söyleme şeklimizi; kendisinin istediği şekilde değiştirmemizi istiyor.

İstemek derken, emrediyor demek istedik. Zira yaratan O, veren O ve bize emreden de O. Kendisine bu yüceltilmiş ve farklılaştırılmış zamanda teşekkür etmemizi istiyor. Yaratılmışların çok çeşidi olduğu halde bizi, en yüksek ve kıymetli derece olan insaniyet mertebesinde yaratmış. Sonra bize sayamayacağımız kadar azalar, nimetler ve güzellikler vermiş. Aldığımız nefesten, midemize giden lokmaya, dilimizin tadlarından, gözlerimize yansıyan renklere/kokulara kadar… Akıl, düşünmek, hayâl etmek, bilmek, hatırlamak ve insana lâyıkça yaşamak… Hangisini sayabiliriz ki… İşte Allah, Ramazan-i Şerifte dünyamızı sırf şükür üretecek bir atölyeye döndürüyor. Sair on bir ayda yapamadığımız şükürleri, işlediğimiz kusurların telâfisini, hayvanî tarafımızı bırakıp insaniyette yükselmemizi, noksanlıklarımızı/ eksiklerimizi telâfi etmemiz için hususî olarak bir şans tanıyor. İnsan olma ve insan olarak bizi gönderen Rabbimize günahlarımızdan tevbe etmiş olarak dönme şansı veriyor, Ramazanı…

Müslümanlar için bayram, bütün ramazandır. Çünkü devamlı kazanıyor, devamlı yükseliyor, devamlı sıhhatine kavuşuyor ve devamlı çok sevdiği Rabbinin huzuruna çıkarak onun fermanını okuyor ve onun sevdikleriyle beraber ona yalvarmak bayram değil mi?

Bütün bunları sosyal hayatımız içinde yapabileceğimizden dolayı;  insanî bir yönetime, fert hürriyetlerimize, adalete, sosyal devlete ve zamanların insanca tanzimine olan ihtiyaç ortadadır. Bir Müslümanın çok sevdiği Ramazanını en güzel şekilde değerlendirmesine yardımcı olacak idare, insani idaredir. Hürriyetçidir, demokrattır, adaletperverdir ve cumhuriyetçidir.

Okunma Sayısı: 654
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • [email protected]

    3.3.2025 07:00:13

    Çok güzel bir yazı olmuş Emeğinize sağlık Şükrü bey Sağlıklı ve bereketli haftalar

  • S.topuz

    3.3.2025 02:15:39

    ..."Meselâ: Gözünü nâmahreme bakmaktan ve kulağını fena şeyleri işitmekten men'edip, gözünü ibrete ve kulağını hak söz ve Kur'an dinlemeğe sarfetmek gibi sair cihazata da bir nevi oruç tutturmaktır. Zâten mide en büyük bir fabrika olduğu için, oruç ile ona ta'til-i eşgal ettirilse, başka küçük tezgâhlar kolayca ona ittiba ettirilebilir."... Bediüzzaman Said Nursî, Risale-i Nur Külliyatı, Mektubat - 402 - 🙌🌹🤲🌹❤☝️🌙🕋😭😭😭🕊🕊🕊🌍🇪🇺🕋🇹🇷🇵🇸🇵🇸🇵🇸

  • S.topuz

    3.3.2025 02:12:20

    ..."Ezel ve Ebed Sultanı olan on sekiz bin âlemin Padişah-ı Zülcelal'i; o on sekiz bin âle-me bakan, teveccüh eden ferman-ı âlîşanı olan Kur'an-ı Hakîm'i Ramazan-ı Şerifte in-zal eylemiş. Elbette o Rama-zan, mahsus bir bayram-ı İlahî ve bir meşher-i Rabbanî ve bir meclis-i ruhanî hükmüne geç-mek, mukteza-yı hikmettir.Ma-dem Ramazan o bayramdır; elbette bir derece, süflî ve hayvanî meşagilden insanları çekmek için oruca emredile-cek. Ve o orucun ekmeli ise: Mide gibi bütün duyguları; gözü, kulağı, kalbi, hayali, fikri gibi cihazat-ı insaniyeye dahi bir nevi oruç tutturmaktır.Yani: Muharremattan, malayaniyat-tan çekmek ve her birisine mahsus ubudiyete sevket-mektir. Meselâ: Dilini yalan-dan, gıybetten ve galiz tabir-lerden ayırmakla ona oruç tutturmak. Ve o lisanı, tilavet-i Kur'an ve zikir ve tesbih ve salavat ve istiğfar gibi şeylerle meşgul etmek."... Risale-i Nur Külliyatı , Mekt.- 402 -

  • Hüseyin T

    3.3.2025 00:46:33

    Ramazan-ı şerifin çok hikmetlerinden birisi de ; ideal insana giden yolun kilometre taşlarını döşemesi, güzergâhı, seyir cetvelini, pusulasını, gösterge ve işaretlerini, iman/ ahiret /sıhhat ve tefekkür ile nurlandırmasıdır. Ramazan ; hayat ve ahiret yolculuğunda kısa bir durma ve donma noktası, düşünme, arınma, hayata dair planlarını, hal ve gidişatını gözden geçirme, kendine çeki-düzen verme, yanlışları ve kötülükleri ayıklama, münzevi, şuurlu ve  iradeli restorasyon zamanlarıdır... Kötülük, ahlaksızlık, kural ve kaide tanımamazlık her zaman olduğu gibi , ramazan-ı şerifte de devam ediyor... işte bütün mesele, bu rahmet ve bereket ayında yeniden arınma ve fabrika ayarlarına dönme vaktini hakkıyla ifa etmektir...

  • Selahattin

    3.3.2025 00:37:03

    Tefekkürü mantıkla ve yaşanılan hal çerçevesinde arzeden bu yazı, düşünmenin olmazsa olmazını bize gösteriyor. Kalemini ze sağlık. Ramazanınızı tebrik ediyorum.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı