ABD ile Ukrayna arasında 24 Şubat 2025 tarihinde “Ukrayna’ya ait doğal kaynaklardan elde edilen gelirin yüzde 50’sini Ukrayna’ya yatırım yapacak bir fona aktartılmasını” öngören anlaşmanın ön çalışması uluslararası siyasetin gündeminde.
Aslında konuyla ilgili ilk haber Ukrayna’nın Eknomik Pravda Gazetesi’nin 25 Şubat’taki nüshasında “Ukrayna ve ABD, yeraltı anlaşmasının detayları hususunda anlaştı” başlığıyla verilmişti.
Ancak Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’nin 26 Şubat’taki “ABD ile ekonomik çerçeve anlaşmasının hazır olduğu, fakat güvenlik garantilerinin henüz belirlenmediği” beyanatından, anlaşmanın şimdilik tamamlandığı ve Kiev’in ileri sürdüğü muhtemel güvenlik garantileri üzerinde görüşmelerin devam ettiği de anlaşılıyor.
ABD yardımının devamı için bir koşul niteliğindeki anlaşma, Zelenskiy’ye ilk defa 12 Şubat’ta ABD Hazine Bakanı Scott Bessent’in Kiev’i ziyaretinde sunuldu. Anlaşmanın temeli, Ukrayna’nın “nadir toprak minarallerinin çıkartılmasına” dayanıyor.
İki ülke arasında “Yeniden Yapılanma Yatırım Fonu”nun faaliyetlerini düzenleyecek olan hızlı gelişen anlaşma süreci, Kiev için kendi ülkesinde, ABD şirketlerinin nadir toprak minaralleri madenciliğinden doğacak, egemenlik hakkını güvence altına alınması öncelikliydi. Ayrıca Ukrayna’nın, anlaşmayla AB üyelik sürecinde ABD’nin desteğini kazanacağı ihtimaller arasında. Diğer taraftan ABD Başkanı Donald Trump açısından anlaşmanın, “halkla ilişkiler zaferi” olduğu nitelemesini yapanlar da mevcut.
ABD Başkanlığına ikinci kez gelen Trump, seçim kampanyasındaki vaatlerinin çoğunu yerine getirmekte zorlanması, kendisine yönelik eleştirileri arttırıyor. Bu vaatler “Trump’ın Biden yönetiminden daha az kaçak göçmeni sınırdışı ettiği, kamuda memurların azaltılması, başlamayan olası ticaret savaşı, Rusya’yla savaşı 24 saatte bitirmek” vd. sıralanıyor. Dolayısıyla bu süreçte Ukrayna’yla anlaşma yapmak, Trump’ın “halkla ilişkiler zaferi” şeklinde tanımlanıyor. Ancak Ukrayna’yla anlaşmanın, Trump’ın seçmenini ne kadar etkileyebileceği de tartışmalı. Hatta Trump “Ukrayna’nın borcu” söyleminden vaz geçmeyerek, anlaşmayla “ABD’nin 350 milyar dolarını kurtarma” iddiaları konuşuluyor.
Bununla birlikte anlaşmayla ABD henüz tam belirlenmemiş ticarî çıkarlarının peşindeyken, Ukrayna’nın önceliği “anlaşmanın, AB üyelik sürecini baltalamaması”.
Ukrayna’nın “berilyum, titanyum, uranyum, lityum, grafit” başta olmak üzere, nadir toprak minarallerinden faydalanmayı hedefleyen ABD yönetimine, Kremlin Sözcüsü Dmitry Peskov’dan sert ifadeler geldi.
Peskov, anlaşmanın ön görüşmelerinin duyulmaya başlandığı 4 Şubat’ta “Ukrayna’ya (ABD) yardımının hiç sağlanmaması daha iyi olurdu. Çünkü bu çatışmanın sona ermesinde katkıda bulunacaktı” beyanıyla, “zikredilen anlaşma kapsamında yardımın ticarî karşılıkla verileceği”ne dikkat çekiyor.
Ukrayna, ABD’nin kritik olarak tanımladığı 50 materyalden 22’sinin rezervlerine sahip. Dolayısıyla Ukrayna’nın nadir toprak elementleriyle Trump’ın, kaynaklar küresel yarışında Çin’i geride bırakabileceğini düşündüğü muhtemeldir. Çünkü hatırlanacağı üzere Trump önceki Başkanlık döneminde, yani Ocak 2019’da Çinli firma Huawei’yi casusluk yaptığı iddiasıyla ABD’deki faaliyetlerini yasaklamıştı. Buna karşılık Çin de, ABD’ye teknolojide kullanılan değerli (nadir) toprak elementlerinin (minaralleri) ihracını durdurarak cevap vermişti (Yeni Asya, 24.06.2023, Blinken’in Çin Ziyareti). Trump’ın nadir toprak minaralleri konusunda, Ukrayna’yla yapacağı anlaşmayla Çin’i dengeleyebileceği ihtimallerdendir. Bir de ABD’nin kaynaklara erişim için Ukrayna topraklarında bulunarak, Rusya’nın üzerideki baskıyı attırabileceği düşünülüyor olsa gerek.
Zelenskiy, anlaşma müzakerelerinin, ABD’nin katılacağı gelecekteki barış görüşmelerine de bağlı olacağını belirtiyor. Asıl sorun, anlaşmanın getirdiği teşvikin tüm taraflar için, risklerin olağanüstü yüksek olduğu büyük jeopolitik oyunda yeterli olup olmayacağıydı. Ancak 28 Şubat’ta Beyaz Saray’da bir araya gelen Zelenskiy ve Trump’ın basın önünde tartışmaları üzerine, beklenen anlaşma imzalanmadı.