Donald Trump’ın “Trump 2.0” şeklinde adlandırılan ikinci ABD başkanlık döneminin başlangıcında, “Gazze, Panama, Kanada, Grönland ve Uluslararası Ceza Mahkemesi” hakkındaki açıklamaları uluslararası siyasetin gündeminde. Çünkü açıklamalar, uluslararası düzenin “egemen-eşit devletler” anlayışını tehdit eder nitelikte.
Trump, Danimarka’nın özerk statüdeki toprağı Grönland’i “satın alarak, uluslararası güvenlik açısından mutlak bir gerekliliği” yerine getirmeye inandığını Ocak 2025’te söylemişti. Trump 2019’da da “Kuzey Kutbunda (Arktik) geniş toprakları satın alma ihtimalini” ortaya atmıştı. Trump’ın söylemlerine hem Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen, hem de Grönland Başbakanı Jens Frederik Nielsen karşı çıkıyorlar.
Trump’ın Grönland çıkışıyla, güvenlik-egemenlik endişeleri artan Avrupa’nın, buna karşı nasıl bir politika üreteceği merak konusu. Ancak Kuzey Kutbu’nda Rusya ve Çin’in nüfuzlarını arttırdığı iddiaları, ABD güvenliği için Grönland’ı önemli kılıyor.
Bununla birlikte ABD’nin hâl-i hazırda Grönland’ın kuzeybatısında Pituffik Uzay Kuvvetleri Üssü mevcut. Ayrıca Grönland’in nadir toprak elementleri (değerli madenleri), Kuzey Kutup bölgesindeki muhtemel petrol sahaları ve küresel ısınmanın etkisiyle eriyen buzulların uluslararası gemi taşımacılığında yeni ve daha kısa su yollarını meydana getireceği, vb. durumlar ABD’nin bölgedeki etkinliğinin sebeplerindendir.
Dünyanın en büyük adası Grönland rüzgâr türbinleri, elektrikli araçlar ve silâh sistemleri gibi ekipmanlara güç sağlayan kompakt, süper güçlü mıknatıslar üretmek için kullanılan yüksek düzeyde nadir toprak elementlerine sahip.
Aslında ABD ve Danimarka uzun süredir olumlu Transatlantik ilişkiler içerisindeler. Hatta ABD, Grönland’daki nadir toprak elementleri madenciliği yapan Tanbreez şirketinin, Çin’e satılmaması için lobi çalışmasına Danimarka’nın destek verdiği biliniyor. Lobi faaliyetleri sonucunda Tanbreez şirketi New York merkezli Critical Metals firmasına satıldı.
Diğer taraftan Danimarkalı yetkililer, Grönland’ın savunmasını ihmal ettiklerini kabul ederek, Kuzey Kutup bölgesinde askerî varlıklarını arttırmak için 2,5 milyar dolar bütçe ayırdıklarını duyurdular.
Ayrıca AB liderlerinin 3 Şubat’taki toplantısında “Rusya’dan gelen tehdide karşı savunmayı güçlendirme ele alınırken, Trump’ın Grönland çıkışı” da esas gündem oldu. AB liderleriyle bir araya gelen NATO Genel Sekreteri Mark Rutte Trump’ın Grönland tehdidinin, Danimarka’nın da onayıyla “NATO’nun Kuzey Kutbu’na birlik konuşlandırarak, buradaki ABD askerî varlığına katılması sağlanarak” etkisizleştirmeyi öneriyor.
Elbette Trump’ın tehdidi, Avrupa’nın güvenlik-egemenlik zaafını görmesini sağladı. Zaten Ukrayna’daki Rusya işgaline karşı tedbirler konusunda fikir ayrılığına düşen ABD ve Avrupa’nın, bir de Trump’ın Grönland tehdidi eklenince Transatlantik ilişkilerde yeni çatlak oluştuğu anlaşılıyor.
Aslında Trump’ın Grönland’ı satın alma söylemi, yeni değil. ABD’nin eskiden de toprak satın alımları biliniyor. 1803’te Fransa’dan 15 milyon Dolara Louisiana ve 1867’de Rusya’dan 7,2 milyon Dolara Alaska, ABD’nin toprak satın alımlarının başında geliyor. Trump’tan önce de ABD Başkanı Andrew Johnson (1865-1869), Grönland’ı 1867’de satın almayı düşündü. Sonra Başkan Harry S. Truman (1945-1953) da 1946’da Grönland’ı 100 milyon dolara satın almak istemişti. Ancak bu teklif Danimarka tarafından kabul edilmemişti.
Trump’ın “Gazze, Panama, Kanada, Grönland ve Uluslararası Ceza Mahkemesi” hakkındaki beyanatlarıyla, Grönland tehdidi “Yeni Amerikan emperyalizminin Trump 2.0 versiyonu” olsa gerek.