"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bir kısım hatalar arzı hiddete getiriyor

Risale-i Nur'dan
28 Nisan 2025, Pazartesi
(Dünden devam)

NEDEN HUSUSÎ HATALARA HUSUSÎ CEZA VERİLMİYOR?

Beşinci suâl: Âdil ve Rahîm, Kadîr ve Hakîm, neden hususî hatalara hususî ceza vermeyip, koca bir unsuru musallat eder. Bu hâl cemal-i rahmetine ve şümul-ü kudretine nasıl muvafık düşer?

Elcevap: Kadîr-i Zülcelâl, her bir unsura çok vazifeler vermiş ve her bir vazifede çok neticeler verdiriyor. Bir unsurun bir tek vazifesinde, bir tek neticesi çirkin ve şer ve musibet olsa da, sair güzel neticeler, bu neticeyi de güzel hükmüne getirir. Eğer, bu tek çirkin netice vücuda gelmemek için insana karşı hiddete gelmiş o unsur, o vazifeden men edilse; o vakit o güzel neticeler adedince hayırlar terk edilir ve lüzumlu bir hayrı yapmamak, şer olması haysiyetiyle, o hayırlar adedince şerler yapılır. Tâ bir tek şer gelmesin gibi; gayet çirkin ve hilâf-ı hikmet ve hilâf-ı hakikat bir kusurdur. Kudret ve hikmet ve hakikat kusurdan münezzehtirler. Madem bir kısım hatalar, unsurları ve arzı hiddete getirecek derecede bir şümullü isyandır ve çok mahlûkatın hukukuna bir tahkirli tecavüzdür. Elbette o cinayetin fevkalâde çirkinliğini göstermek için koca bir unsura, küllî vazifesi içinde “Onları terbiye et” diye emir verilmesi ayn-ı hikmettir ve adalettir ve mazlumlara ayn-ı rahmettir.

DEPREMİN MANEVÎ SEBEPLERİNİ GÖRMÜYORLAR

Altıncı suâl: Zelzele, küre-i arzın içinde inkılâbât-ı madeniyenin neticesi olduğunu ehl-i gaflet işaa edip, âdeta tesadüfî ve tabiî ve maksatsız bir hâdise nazarıyla bakarlar. Bu hâdisenin manevî esbabını ve neticelerini görmüyorlar; tâ ki intibaha gelsinler. Bunların istinad ettiği maddenin bir hakikati var mıdır? 

(Devamı yarın)

Sözler, s. 199-200

LUGATÇE:

arz: yeryüzü, dünya.

ayn-ı hikmet ve adalet: hikmet ve adaletin tâ kendisi.

esbab: sebepler, vasıtalar.

hilâf-ı hakikat: hakikate aykırı.

hilâf-ı hikmet: hikmete zıt.

inkılâbât-ı madeniye: madenlerin değişmesi, dönüşmesi.

intibaha gelmek: uyanmak, hakikatin farkına varmak.

istinad: dayanma, güvenme.

işaa: haber yayma, herkese duyurma.

Kadîr-i Zülcelâl: sonsuz büyüklük, haşmet ve 

kudret sahibi, Allah.

küre-i arz: yer küre, dünya.

muvafık: uygun, münasip.

şümullü: birçok şeyi içine alan, kapsayan; geniş.

tahkirli: hakaretli, aşağılamalı.

zelzele: deprem.

Okunma Sayısı: 566
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı