"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Cihad ile ubudiyet ve takvayı beraber yapmak

Risale-i Nur'dan
21 Nisan 2025, Pazartesi
[Zübeyir Gündüzalp, Konferans, Ankara-1950]

...........

Ezan-ı Muhammedînin (asm) yasak edildiği ve bid’aların cebren umuma yaptırıldığı zulümatlı ve dehşetli bir devirde, Nur Talebeleri, o uydurma ezanı okumamışlar ve böyle bid’alara karşı, kendilerini kahramanca muhafaza ederek, bid’alara girmemişlerdir.

İman ve İslâmiyet’in ortadan kaldırılmaya çalışıldığı ve bir âlimin gizliden gizliye dahi bir tek dinî eser neşredemediği fecaat devrinde, Bediüzzaman, nefyedildiği yerlerde zalim müstebidlerin tarassudat ve tazyikatı içinde, gizliden gizliye yüz otuz adet imanî eser telif ve neşretmiştir. Bununla beraber, geceleri pek az bir uykudan sonra, esaret altında inleyen İslâm milletlerinin necat ve salâhı için dualar etmiş, dergâh-ı İlâhiyeye iltica ederek yalvarmıştır.

Evet, Hazret-i Üstad, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimizin Sünnet-i Seniyesine tam iktida etmiştir.

Bediüzzaman’ın bu hâli de, bütün İslâm mücahidlerine ve umum Müslümanlara bir örnektir. Yani, cihad ile ubudiyet ve takvayı beraber yapıyor, birini yapıp, diğerini ihmal etmiyor. Cebbar ve zalim din düşmanlarının plânıyla hapishanelere sevk edilip, tecrid-i mutlakta ve gayet soğuk bir odada bırakılması ve şiddetli soğukların ve hastalıkların ıztırapları ve titremeleri ve ihtiyarlığın takatsizlikleri içinde bulunması dahi telifata noksanlık vermemiştir.

Sıddık-ı Ekber (ra) demiştir ki: “Cehennemde vücudum o kadar büyüsün ki, ehl-i imana yer kalmasın.” Bediüzzaman, bu gayet ulvî seciyenin bir lem’acığına mazhar olmak için “Birkaç adamın imanını kurtarmak için Cehenneme girmeye hazırım” diye fedakârlığın şahikasına yükselmiş ve böyle olduğu, Kur’ân ve İslâmiyet’in fedaî ve muhlis bir hâdimi olduğu, seksen senelik hayatının şehadetiyle sabit olmuştur.

Kur’ân ve iman hizmeti için Bediüzzaman’ın haysiyetini, şerefini, ruhunu, nefsini, hayatını feda ettiği, maruz kaldığı o kadar şedid zulüm ve işkencelere ve giriftar edildiği çok musibet ve belâlara karşı gösterdiği son derece sabır, tahammül ve itidal, birer şahid-i sâdık hükmündedirler.

Sözler, s. 844-45

LUGATÇE:

bid’a: dinin aslına uymayan, sonradan ortaya çıkan âdet ve uygulamalar.

iktida: tâbi olma, uyma.

lem’acık: parıltıcık.

müstebid: zulüm ve baskı yapan, zorba.

nefiy: sürgün.

Sıddık-ı Ekber: en büyük doğrulayıcı; Hz. Ebu Bekir.

tarassudat: gözetlemeler.

tecrid-i mutlak: tam bir yalnızlık.

telifat: telifler, eser yazmalar.

ubudiyet: kulluk.

zulümat: karanlıklar.

Okunma Sayısı: 395
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı