"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kâinatta en yüksek hakikat imandır

Risale-i Nur'dan
14 Nisan 2025, Pazartesi
[Zübeyir Gündüzalp, Konferans, Ankara-1950]

(Teşrinisani 1950’de Ankara Üniversitesinde profesör ve mebuslarımız ve Pakistanlı misafirlerimiz ve muhtelif fakülte talebelerinin huzurunda fakülte mescidinde gece yarısına kadar devam eden bir mecliste verilen ve büyük alâka ve ehemmiyetle dinlenmiş olan bir konferanstır.)

İman ve İslâmiyet âb-ı hayatına susamış kıymetli kardeşlerim, Evvelâ, itiraf edeyim ki, bu konferansın verildiği kürsüde bulunmuş olmak itibarıyla sizlerden farkım yoktur. Sizin bir kardeşinizim. Hem bu konferans benim çok muhtaç olduğum gayet nâfi’ bir dersimdir. Muhatap kendimdir. Dersimi, müzakere nev’inden, siz mübarek kardeşlerime okuyacağım. Kusurlar bendendir, kemâl ve güzellikler istifade ettiğim Risale-i Nur eserlerine aittir.

Bir mâni başımıza gelmezse, haftada bir defa olarak devam edeceğimiz dinî konferanslardan, bugün, birincisi imana dairdir. Çünkü Bediüzzaman Said Nursî’nin Birinci Millet Meclisinde beyan ettiği gibi, “Kâinatta en yüksek hakikat imandır, imandan sonra namazdır.” Bunun için biz de konferansımızın Kur’ân, iman, Peygamberimiz Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimiz hakkında olmasını münasip gördük. İkincisi de inşaallah namaz ve ibadete ait olacaktır.

Bu mevzuları bize ders verecek bir eser aradık. Nihayet bu hayatî ve ebedî ihtiyacımızı, asrımızın fehmine uygun ve ikna edici bir tarzda ders veren ve yarım asra yakındır büyük bir itimad ve emniyete mazhar olmakla en muteber dinî bir eser olan Risale-i Nur’u intihab ettik.

Şimdi ilk konferansımızın niçin iman mevzuunda olduğunu izah ile, bu eser ve müellifi hakkında gayet kısa olarak malûmat vereceğiz. Şöyle ki:

Bu asırda, din ve İslâmiyet düşmanları, evvelâ imanın esaslarını zayıflatmak ve yıkmak plânını, programlarının birinci maddesine koymuşlardır. Hususan bu yirmi beş sene içinde, tarihte görülmemiş bir hâlde münafıkane ve çeşit çeşit maskeler altında imanın erkânına yapılan sû-i kasdlar pek dehşetli olmuştur. Çok yıkıcı şekiller tatbik edilmiştir.

Hâlbuki imanın rükünlerinden birisinde hâsıl olacak bir şüphe veya inkâr, dinin teferruatında yapılan lâkaytlıktan pek çok defa daha felâketli ve zararlıdır. Bunun içindir ki, şimdi en mühim iş, taklidî imanı tahkikî imana çevirerek imanı kuvvetlendirmektir, imanı takviye etmektir, imanı kurtarmaktır. Her şeyden ziyade imanın esasatıyla meşgul olmak, kat’î bir zaruret ve mübrem bir ihtiyaç, hatta mecburiyet hâline gelmiştir. Bu, Türkiye’de böyle olduğu gibi, umum İslâm dünyasında da böyledir.

Sözler, s. 836

LUGATÇE:

intihab etmek: seçmek.

mübrem: kaçınılmaz, vazgeçilmez.

nâfi’: faydalı.

tahkikî iman: inandığı şeylerin aslını, esasını bilerek inanma; sarsılmaz iman.

Teşrinisani: kasım ayı, ikinci teşrin, son teşrin.

Okunma Sayısı: 1279
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı