"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hadiseler karşısında yıkılanlar ve ayakta kalanlar

Nejat EREN
15 Nisan 2025, Salı
İnsanlığın bir kısmı göz yaşları dökerken, bir kısmı da zevk ve sefada! Göz yaşı dökenlerin kahir ekseriyeti de maalesef İslâm coğrafyasının mağdur ve mazlum sakinleri.

Bu listenin başında: Gazze, Filistin, Arakan, Doğu Türkistan’da bitmeyen katı zulmün mağdurları.

Müslüman kardeşlerimiz geliyor! Bu coğrafyada yıllardan beri devam eden ciğer parçalayan hâller..

Allah (cc) bütün Müslümanlara; akıl, iz’an, merhamet, vicdan ve şefkat versin. Âmin.

Müslüman kitlenin maruz kaldığı bu umumî musibete bunca İslâm Ülkesi sorumlusu resmî kişi ve kuruluşların sessiz kalmasını anlamak çok zor.

Ümmetin üzerindeki bu umumî gaflet, ülfet ve sessizliğin kalkması için Müslümanım diyen herkesin ciddî ve samimî bir dua yapması elzem hâldedir. Zaman daha fazla, ihlas, istiğfar ve nefis muhasebesi yapma zamanıdır. Yemeden, içmeden, uykudan, alışverişe kadar hayatın her karesini kapsayan hareketlerde bu nimetlerden mahrum olanların hâlleriyle hallenmek ve bir “empati” yapıp vicdanî muhasebeyi idrak ederek yapmak zamanıdır.

Maneviyat ikliminin güçlenmesi ve genişlemesi gerekiyor. “Allah kendi yolunda birbirlerine kenetlenerek saf halinde savaşanları sever.”1 Hakikatinin işaretine bakmak zamanı. Allah’ın rahmet, hikmet, merhamet, kudret ve iradesinin hükümlerine odaklanmak..

Allah’ın hikmetiyle verdiği sıkıntı ve musibetin, tozunu, kirini alacak amellere yönlenmek.

Elbette, Allah var. Ahiret var; hesap var. Kitap var! Ümmet olmanın gereği olan: Bir Ebû Bekir, Bir Ömer, bir Osman, bir Ali (ra) olabilmenin iman ve hissiyatını bütün varlığında hissedip tefekkür alemine bir girmek de var işin içinde.

Tahrip ve tarif kolay. Önemli olan bir gönle daha başta iman, iz’an, akıl vicdan ve merhamet duygusunu götürebilmek.

Minareden gelen davetteki derin mananın hasiyetiyle, Ümmetin üzerindeki büyük yangının kavuran mesajını algılayabilmek. Beşeriyetin başındaki büyük imansızlık ve vurdumduymazlık yangınına bir su taşımak gayretine ihtiyaç var. Başı dönmüş dünya; Hâlis iman sahiplerinden manevî bir hizmet elinin uzanmasını bekliyor.

Zaman; kim, nerede, neden, niye, niçinlere takılmak zamanı değil! Son İlâhî elçi Hz. Muhammed’in insanlığa getirdiği mesajı alıp, hazmedip, idrak edip tatbikata nasıl konulacağının meşveretiyle bir gayrete ve himmete girmek zamanı! Menfî konuşulanlara, ümitsizliğe, gayretsizliğe takılmadan tahkikî iman ve vazife şuurunu ön plana alıp icar etme zamanıdır.

Endişeleri, boş uğraşmaları, cebelleşmeleri gündemden çıkarıp maddî manevî dua etme zamanıdır.

Sahabe mesleği olan bu kudsî iman davasında, Amr Bin As’ın (ra) akıl dehasına, İkrime’nin (ra) teslimiyet ve imanına sahip çıkacak hâller var.

Konuşmadan çok öte küçük de olsa bir icraata geçme ihtiyacının olduğunu yaşanan bütün hadisler gösteriyor. Konuşmak değil, iş yapmak hünerinin devrede olması lâzım.

Hizmete devam anlayışına odaklanmak, kendini arayan Halidler’in yolu ve hedefidir.

Ebû Leheb’le uğraşmak zaman kaybettirir! Herkes kendi mizacı, inancı ve yaşayışının gereğini yapacak.

Sana ve bana düşen, kendi vazifemize bakmaktır!

Allah’a kul olmanın, Onu tanımanın ve nimetlerinin bütün sırlarıyla ve tümüyle idrak edildiği bambaşka zamanları yaşıyoruz.

Allah’ın sabredenlerle beraber olduğunun hikmetlerini bizzat anlayıp yaşayan örnek hayatlı bir rehber

Bediüzzaman Hazretleri var.

Bugün, bir milyar Müslüman nüfusun toplamında, bir avuç sahabedeki yürekliliği göremiyor insan.

Amellerde rıza-ı İlâhî olmasını nazardan kaçırmamak. O’nun rızasını almak, bütün dünyanın küsmesine ehemmiyet vermemek.

Kur’ân’ın hâlis ve tam şakirdi olmak.

Kurtuluş, sabırdan doğar

Asrın şefkatli müellifi hüznün her rengini tattı, her türlü elem ve keder gömleğini giydi. 35 yıl boyunca çekmediği cefâ, görmediği ezâ kalmadı. Bütün ömrü harp meydanlarında, esaret zindanlarında yahut memleket mahkemelerinde, hapishanelerinde geçti. Memleket memleket sürgüne yollandı, defalarca zehirlendi, türlü türlü hakaretlere maruz kaldı. Kendisine sıkıntı verenlere beddua bile etmedi. Bu tavrı onun asla tahribe yönelmediğinin, tahripçileri bile tahrip etmeyi düşünmediğinin en açık göstergesiydi. Bu müsbet hareket prensibini sadece şahsıyla sınırlamadı, kendisinden sonra gelecek nurlu takipçilerine vasiyet olarak, sabrı, uhuvveti ve ihlâsı bıraktı.

Rabbim bütün inanlara, ihlâsın sırrını anlayıp onu muhafaza etmeyi nasip etsin. Âmin.

Okunma Sayısı: 856
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Halil İbrahim Karahan

    15.4.2025 03:58:26

    Allah razı olsun Rabb'im her türlü kötülüklerden korusun...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı