Risale-i Nur’da lahika mektuplarında en çok zikredilen kavramlardan iki tanesi ihlâs ve sadakattir.
Allah için niyet etmek, Allah için işe başlamak, Allah için yapılacak işi devam ettirmek ve Allah için başlanan, devam ettirilen işi bitirebilmek. Ve kendinin yaptığını “Ben’i” başkaları için yaptığını “Hodfuruşluğu” unutarak. Allah için yaptığını çok iyi bilmek…
Kudsî Nur hizmeti kısa kısa, az, biraz dünya mükafatlarına ve çok, çok fazla ahiret mükafatlarına insanı muhatap eder. İhlâs ve ihlâslı amel ise bu iki cenahında şifreli, sırlı bir anahtarıdır…
Şu sır ve şifredendir ki ince bir ipin iki ucu gibi ortada ihlâsı devam ettirmek: koparmadan o ip ile Allah için amelde bulunmak, faaliyet yapmak imanın marifetini, ihlâsın kudsiyetini ve Allah'ın izin ve müsadesini mecbur kılar.
Elde etmek devam ettirmek ve hüsn-ü hatime ile neticelendirmek ihlâsın en belirgin üç özelliğidir. Bu üç tarza ve yola ise Allah'ın ihsanı, lütuf ve keremiyle girilir. Bu ihsan, lütuf ve kereme ise ehl-i iman arkasını, sırtını dönmemeli ve daima ümitle, aşkla, şevkle rıza-i Bârî’yi elde etmeye ve devam ettirmeye çalışmalıdır.
Uhuvvete giden yol ihlâstan geçtiği gibi iman Kur'ân hizmetinde bu yolda devam etmek için sadâkat ister.
Her ne olursa olsun, dünyevî, uhrevî her türlü zahmete, kedere, hücuma, müşkülâta rağmen iman, Kur'ân, İslâmiyet hizmetine sadık kalmak, sadık olanlara sadık kalmak ehl-i imanın şiarıdır ve öyle de olmalıdır.
Hz. Ebubekir (ra) ile başlayan sıddıkiyet mesleği Bediüzzaman’ın (ra) tesis ettiği sünnet-i seniyeye uymayı esas alan Risale-i Nur hizmeti ile kıyamete kadar devam edecektir. Üstadın talebelerine yazdığı mektupların başlarında zikrettiği “Aziz, sıddık kardeşlerim” ibaresi boşuna değildir. Allah'ın yolunda Efendimizin sünnetine ittiba etmekten ve ihlâsı esas tutmaktan ortaya çıkan sadâkat en yüksek bir sadâkattir…
İhlâsı, sadâkat önünde rehber alan ve sırtında şiar bilen ehl-i iman ne mutlu ve saadetlidir…
Rabbimiz bize bu saadet içerisinde iman Kur'ân İslâmiyet hizmetinde bulunabilmeyi nasip etsin inşaallah.