Ayet-i kerîmede “Biz bu kitabı sana gerçeğin bilgisi olarak indirdik. Öyleyse samimi bir inanç ve bağlılık göstererek sadece Allah’a kulluk et.”1 emrediliyor.
Hadis-i Şerifte, “Mü’minin niyeti, amelinden önce gelir. Allahü Teâlâ, sizin şeklinize, görünüşünüze ve mallarınıza değil, kalplerinize yani amellerinizi ne niyetle yaptığınıza bakar.” buyuruluyor.
Bediüzzaman, “Hüsn-ü niyet öyle bir kimyadır ki, şişeleri elmasa çevirir, toprağı altın yapar.”2 der.
Niyet, ibadetin, güzel davranışların kabulü halis niyet ve samimiyet bağıdır.
Niyet, her işin başı, kulluğun sırrı, Cenab-ı Hakkın rızasını kazanma arzusudur. Halis niyet, samimi inanç ve amelin yalnızca Allah’a has kılınmasıdır.
Niyet, insanın içiyle dışının, kalbiyle halinin bir olması halidir.
Niyet, imanın lezzeti, ibadetin huşuu, salih amelin huzuru, Cenab-ı Hakkın rızasıdır.
Bediüzzaman’ın Risale-i Nur’daki tespiti: “Hayrat ve hasenâtın hayatı niyet iledir, fesadı da ucb, riya ve gösteriş iledir. Ve fıtrî olarak vicdanda şuurla bizzat hissedilen vicdaniyatın esası, ikinci bir şuur ve niyet ile inkıta bulur. Nasıl ki amellerin hayatı niyet iledir; onun gibi, niyet bir cihetle fıtrî ahvalin ölümüdür. Meselâ, tevazua niyet, onu ifsad eder; tekebbüre niyet onu izale eder; feraha niyet, onu uçurur; gam ve kedere niyet, onu tahfif eder ve hakeza, kıyas et.”3
“Evet, niyet öyle bir hâsiyete mâliktir ki, âdetleri, hareketleri ibadete çeviren pek acib bir iksir ve bir mâyedir. Ve keza, niyet ölü ve meyyit olan hâletleri ihya eden ve canlı, hayatlı ibadetlere çeviren bir ruhtur. Ve keza, niyette öyle bir hâsiyet vardır ki, seyyiatı hasenâta ve hasenâtı seyyiata tahvil eder.
Demek, niyet bir ruhtur. O ruhun ruhu da ihlâstır. Öyle ise necat ve halâs ancak ihlâs iledir. İşte bu hâsiyete binaendir ki,az bir zamanda çok ameller husule gelir. Buna binaendir ki, az bir ömürde, Cennet bütün lezaiz ve mehasiniyle kazanılır. Ve niyet ile, insan daimî bir şâkir olur, şükür sevabını kazanır.”.4
Niyet, her işin başı, kulluğun sırrıdır.
Niyet, Cenab-ı Hakkın rızasını kazanma arzusudur.
Niyet, insanın içiyle dışının, kalbiyle halinin bir olmasıdır.
Halis bir niyetle, her türlü menfiliği aşıp, istikrar gerektiren sonuçlara ulaşılabilir. Asıl itibariyle niyet; en yüksek ideal, bir şeyi yapmayı zihinde tasarlama, kişinin içindeki bir amaca yönelme istek ve düşüncesidir. Bu halis niyete tarihten bir örnek:
Kanun Sultan Süleyman kendi parasıyla Süleymaniye adını verdiği camiyi yaptırdı. Cami bitince namazlar kılındı. Sultan, hayırlı bir iş yaptığı için çok sevindi. “İnşallah çok sevap kazandım” diye düşündü. O gece bir rüya gördü. Terazinin bir kefesinde Süleymaniye Camii, diğerinde ise bir bakraç yoğurt vardı. Sevap olarak, yoğurt tarafı daha ağır geliyordu. Uyanınca merak etti, rüyasını Şeyhü’l-İslam’a anlattı ve “Hocam hayırdır inşallah bu rüyanın tabiri nedir?” diye sordu. O da “Bir araştırayım” dedi. Gidip inşaatta çalışan işçilere sordu. Bir ihtiyar ninenin, çok sıcak bir günde soğuk bir bakraç yoğurt getirip “Başka bir şeyim yok. Allah rızası için alın ayran yapıp için” dediğini söylediler. Şeyhü’l-İslâm, Sultanın yanına gidip durumu anlattı. Sultan ihtiyar kadının hâlis niyetine gıpta etti.
Nice küçük ameller vardır ki, niyetler onları büyütür, nice büyük ameller vardı ki, niyetleri onları küçültür. Bu yüzden niyet çok önemlidir. Küçük bir şey bile, halis niyetle yani Allah rızası için yapılırsa dağlar kadar hayırdan daha üstün olur.
Hizmet faaliyetlerimizi kontrol ve hedefe daha sağlam adımlarla ilerlemek için niyetin önemli bir rolü vardır. Yarın yaşayacağınız her şeyi, bugünün olumlu düşünceleriyle inşa edebiliriz.
“Ey her şeyin Rabbi olan Allah’ım! Bizi ve ailelerimizi dünya ve âhirette her an sana samimiyetle bağlı kıl.” Amin.
Dipnotlar:
1- Zümer Suresi: 2; 2- Kastamonu Lâhikası, s. 71.
3- Mesnevî-i Nuriye, s. 219; 4- Age., s. 84.