Asıl hastalık; batıla taraftarlık, haksızlığa taraftarlık, zulme taraftarlık...
Bu hastalığın devası Risale-i Nur düsturlarından nazar ve niyetle bakarak hakka taraftar olmak, mazlumun yanında yer almak (elinden geliyorsa fiilen ve kavlen, gelmiyorsa kalben buğzetmek). Dünya ve ahiret için faydası olmayan şeylerde taraftar olmamak lazım.
Meselâ futbol taraftarlığı. Peki, meşru dairede bu hasleti nasıl kullanacağız? Duyguları ile yaşayan bir millet olduğumuz için sadece siyasî değil birçok meselede taraftarlıklarımız, aşırı derecede bağlılıklarımız var. Örneğin tuttuğumuz takım kaybedince dünyamız yıkılıyor. Herkes bu firak ve zevalin eleminden muzdarip. Bu duygu bize verildiğine göre nasıl kullanacağız? Cevap: “İşte tahmin ederim ki nâsihlerin nasihatleri şu zamanda tesirsiz kaldığının bir sebebi şudur ki: Ahlâksız insanlara derler: ‘Hased etme! Hırs gösterme! Adavet etme! İnat etme! Dünyayı sevme!’ Yani fıtratını değiştir gibi zâhiren onlarca, mâlâyutak bir teklifte bulunurlar. Eğer deseler ki: ‘Bunların yüzlerini hayırlı şeylere çeviriniz, mecralarını değiştiriniz.’ Hem nasihat tesir eder hem daire-i ihtiyarlarında bir emr-i teklif olur.”1
En önemli mesele ise iman hakikatlerine taraftar olmak gerek. “Hattâ bazı defa Evrad-ı Şah-ı Nakşibendî'de şehadet getirdiğim vakit, ‘Bu iman üzere yaşar, bu imanla ölür, bu imanla diriliriz’ dediğim zaman, nihayetsiz bir tarafgirlik hissediyorum. Eğer bütün dünya bana verilse bir hakikat-i imaniyeyi feda edemiyorum. Bir hakikatin bir dakika aksini farz etmek, bana gayet elîm geliyor. Bütün dünya benim olsa bir tek hakaik-i imaniyenin vücud bulmasına bilâ-tereddüt vermesine, nefsim itaat ediyor.”2
Ve İslâm’a taraftar olmamiz lâzım.
“‘Peygamber olarak gönderdiğin kim varsa iman ettik; kitap olarak indirdiğin ne varsa iman ettik ve bütün bunları tasdik ettik’ dediğim vakit nihayetsiz bir kuvvet-i iman hissediyorum. Hakaik-i imaniyenin her birisinin aksini aklen muhal telakkî ediyorum, ehl-i dalaleti nihayetsiz ebleh ve divane görüyorum.”3 O zaman hayatı içtimaiyedeki meselelere, küre-i arzdaki cereyanlara nasıl bakacağız?
Cevap: Risale-i Nur gözüyle zira “Bakmakta bir tarafa tarafgirlik hissi uyanır; tarafgir nazarı, taraftar olduğu taraf cereyanın kusurunu görmez, zulmüne rıza gösterir belki alkışlar. Halbuki küfre rıza, küfür olduğu gibi zulme razı olmak dahi zulümdür.”4
Biz biliyoruz ki' "‘Hak, haktır; küçüğe büyüğe, aza çoğa bakılmaz.’ diye kanun-u semavî ve hakikî adalet noktasında Risale-i Nur şakirdleri gibi hakikat-i Kur'âniye ile meşgul adamlar, zaruret olmadan lüzumsuz, yalnız hevesli bir merak için netice itibarıyla faydası bulunan ve netice daha gelmeden evvel lüzumsuz bakmak ve zalimane tahribatlarını alkışlamak suretiyle İslâmiyet ve Kur'ân lehine hizmet edeceği o cereyanın harekâtını fikren takip etmekle meşgul olmak münasip olmadığı için; nefis de akıl ve kalbe tabi olup merakını bırakmış diye anladım.”5
Dipnot:
1- Mektubat, 9. Mektup; 2- Age.; 3-Age.; 4-Kastamonu Lâhikası, s. 156.; 5- Age.