Türkiye’nin en büyük şehrinin 6.2 şiddetli depremin ardından yüzlerce artçıyla sarsıldığı, milyonlarca vatandaşın günlerce ranta kurban edilen “deprem toplanma alanları” yerine otoban kenarlarında, hiçbir tedbirin alınmadığı parklarda gecelediği sırada âfetin siyasette istimaline tevessül ediliyor.
İnsanların depremden canhıraş kaçıştıkları günde partili Cumhurbaşkanı’nın başkanlığındaki “deprem toplantısı”na Büyükşehir Belediye Başkanı ile Belediyeden hiçbir yetkili çağrılmazken, buna karşı iktidar partisinin Medya Tanıtım Başkanı, bazı MKYK üyeleri ile İl Başkanı’nın “deprem siyasetinin propagandası”nı yapmaları için katıldığı çifte standartlı çirkin bir partizanlığa başvuruluyor.
Ve 19 Mart operasyonuyla iktidar partisi adayından bir milyon 100 bin oy farkıyla seçilen belediye başkanı ile 101 belediye yetkilisi ve yöneticisinin sahur baskını ile derdest edilip günlerce gözaltına alınıp tutuklanmasından sonra depremle eş zamanlı olarak “ikinci dalga” dayatılıyor.
MİLLET İRÂDESİ CEZÂLANDIRILIYOR…
Aralarında bir avuç “yandaş müteahhid”in rant hırsına, “planlı yağma”ya izin vermeyen, Kanal İstanbul’un başta gelen su kaynaklarından Sazlıdere Barajı su havzasının inşaata açılmasına itiraz edip TOKİ konutlarının yıkım kararını alan İSKİ Daire Başkanı’ndan yöneticilerine, İmamoğlu’nun özel kalem müdüründen genel sekreter yardımcılarına, zabıta müdüründen mezarlıklar müdürüne sayıları 53’e varan Belediye yetkili ve yöneticileriyle bazı kardeşleri, eşleri, aileleri tutuklanıyor.
Bu arada “24 bin konut inşası” perdesinde bütün yönleriyle bir talan peşkeşi olduğu her haliyle sırıtan Kanal İstanbul’un “inşaatı”na başlanıyor.
Aslında depremde bile toplumu kutuplaştırma siyasetinde iktidardakilerin dalga dalga tasfiye operasyonları dayattırılması aslında “tek adam otoriter rejimi”nin karakterini ortaya koyuyor.
İktidardan düşüp yargılanma korkusuyla bir yandan adı konmayan “süreç”le Cumhurbaşkanı’nın yeniden seçilmesi ve ömür boyu iktidarda kalmasıyla “tek adam rejimi” tahkim edilirken, diğer yandan siyasî rakiplerini tasfiye etme katakullileri dayatılıyor. Demokrasiyi ve hukuku tahrip pahasına yol temizliği yapılıyor, kendilerince “siyasî komplo”nun önündeki demokratik esaslar tahrip ediliyor.
Önce insanlar tutuklanıp hapse atılıyor, ardından “gizli tanıklar”la, tehditlerle, şantajlarla, korkutmalarla bir buçuk aydır sahte deliller uydurulmaya çalışılıyor.
Kısacası, kamu kurumlarının çürütüldüğü yıkımda muhalefetin kazandığı belediyeler de çökertilmek isteniyor. Hukuk ve demokratik kurumlar acımasızca yok ediliyor. Milletin iradesi cezâlandırılıyor. Sırf siyasî hesaplar uğruna Cumhurbaşkanı’nın ikarıyla “İstanbul’a ihanete devam ediliyor.”
MUHALEFETİ İTİBARSIZLAŞTIRMA KOMPLOSU
Hazine ve Mâliye Bakanı’nın dünyada fellik fellik para aradığı, Amerika’da IMF ile görüştüğü ekonomik çöküşte, belediye başkanları görevden alınıp “kayyım” atanan, gelirlerine el konulup hizmetleri engellenen onca ilçe belediyesi gibi depremde en büyük rolü alan İstanbul Belediyesi de çalışamaz, hiçbir hizmeti yapamaz, depremzedelere yardım edemez hale getiriliyor; sırf siyasetinde kullanmak uğruna tam bir siyasî pişkinlik sergileniyor.
Dış baskılardan çekinerek “kayyım” atayamadıkları Belediyeye fiilen “kayyım atanıyor; hem de tam da Kızılay’ın 6 Şubat’ta depremzedelere çadır satmasına benzer kat kat katlanan fiyatlarla ancak çadır satın alan vatandaşların her türlü ihtiyaçlarını temin ettiği, imdatlarına koştuğu kırılganlıkta…
Belli ki on altı milyonluk İstanbullunun iradesini gasbederken, bütün devlet imkân ve araçlarını tepe tepe kullanan iktidardakiler, İstanbul belediyesinin rantına çökme peşinde. Seçimle, milletin rızasıyla kazanamadığı belediyeyi “siyasetin sopası”, “Saray iktidarı”nın “aparatı” olarak kullandığı “yargı” üzerinden çökmeye çırpınıyor.
Neticede; çeyrek asır boyunca İstanbul’u yöneten AKP’li belediyeler, sel, deprem, tipi ve benzeri âfetlere karşı hiçbir tedbir almamış; ayyuka çıkan yolsuzluklara, rüşvete, ihaleye fesat karıştırmaya, kamu malını yandaşlara peşkeş çekmeye ve yağmaya dair yüzlerce tamamlanmış dosyadan tek biri bile soruşturulmamıştır. Buna karşılık, siyasî rakiplerini kötülemek amacıyla düzenledikleri komplolar ise açığa çıkmıştır. Medyatik saptırmalarla, sahte mizansenlerle siyasî rakiplerini devre dışı bıraktırma maksatlı “iktidar beslemesi yandaş medya yorumcuları”yla paralı trollerin demokratik muhalefeti “itibarsızlaştırma operasyonları” her haliyle sırıtıyor.
Demokrasiye, hukuka, ülkeye ve millete yazık ediliyor…