“19 Mart operasyonlarıyla demokrasi ve hukuka vurulan darbenin ekonomiyi zedelediği süreçte Merkez Bankası’nın (MB) “rezerv erime verileri” açıklamalarıyla resmen tescillendi.
Önce 26.6 milyar dolar, ardından 28 ve nihayet 50 milyar dolar satış yine MB bilanço verileriyle ortaya konulurken, krizde net döviz pozisyonu son yıllarda üç günde kaydedilen en büyük düşüşlerden biri olarak kaydediliyor.
Aylardır baskılanan yatay seyrin ardından bir anda sıçrayıp tarihî rekor kıran Dolar/TL kurunun ancak sert müdahaleyle durdurulması, aslında bütün propagandaların aksine yirmi üç yıllık AKP iktidarında ekonomin içine düşürüldüğü kırılganlığın ifşası. Yabancı sermayenin gelmesi bir yana yanlış ekonomi politikalarıyla üç bin-beş bin işçi çalıştıran tekstil firmalarının baskılı kurdan kaçıp fabrikalarını Mısır’a taşımaları bunun bariz tezâhürü.
EKONOMİDE İFLASIN GÖSTERGELERİ
Görünen o ki Cumhurbaşkanı’nın “Ben ekonomistim, ekonominin sorumlusu benim ben!” teminatına rağmen yıllardır enflasyonda dünyada “dördüncü”, 56 aydır açık ara ile gıda enflasyonunda “dünya birincisi” olmasıyla çöküşü ilân edilen ekonomi daha da zora giriyor.
Bundandır ki ekonomistler, “açlık sınırı”nın 24 bin, “yoksulluk sınırı”nın ise 77 bin liraya dayanmasının; 76 bin 920 liranın altında geliri olanların yoksul sayılmasıyla nüfusun yüzde 80’inin yoksullaştırılmasının bu tabloyu açıkça ortaya koyduğunu belirtiyor. Sosyal yardım alanların sayısının 3–5 milyondan 17 milyona, belediyelerin destekleriyle birlikte ise 20–25 milyona ulaşması, bu durumun bir başka tezahürü.
Zira AKP iktidarında, “tek adam otoriter rejimi”nde, 270 milyar dolar özelleştirmelerden elde edilmesine rağmen, ülke borucu 75 milyar dolardan 540, bir başka hesapla 600 milyar dolara dayanmış. Hazine’nin borç yükü iki yılda 280 milyar dolar artarak faiziyle kat kat katlanmış. Keza vatandaşların kredi borçları kat kat katlanmış, milyonlar kredi kartı borcunu ödeyemiyor.
On üç ay sonra Cumhurbaşkanı’nın “nas var nas!” sözünün yeniden hiçe sayılıp tekrar yükseltilen faize 1 trilyon 950 milyar gitmiş. Yine Diyanet’in “faizdir” dediği “kur korumalı mevduat” ütopyasına iki yılda 1 trilyon 220 milyar dolar ödenmiş. Artık borç değil ancak faizleri ödenebiliyor.
Bütün dünyada petrol fiyatları düşerken büyük bir bölümü vergi olan akaryakıta, doğalgaza bir yılda yüzde 100’e, otoyollara yüzde 200’e varan zamlar, AKP’nin iktidara geldiği gün 22 lira olan etin kilosu 800 lirayı bulması ekonomide iflasın göstergeleri.
Bu arada son bir yılda vergiler ve harçlar yüzde 55’le 75 arasında arttırılırken, başta 37’sinin “zarar” gösterip tek kuruş vergi vermediği 44 dolar garantili “5’li çete’ şirketi” olmak üzere “yandaş şirketler”e yüz milyarlarca lira kredi, vergi muafiyeti, borç silinmesi kıyakları sürüyor. Bu amaçla rant kastıyla 128 kere vergi muafiyeti getirilmiş; Kamu İhale Kanunu iki yüz kez değiştirilmiş.
Bu yüzden tumturaklı söylemler, iddialı rakamlar bir yana, sebzeden meyveye gıdada bir yılda yüzde 80-100 zam her ürün gün aşırı zamlanması, akaryakıta, elektriğe, doğalgaza, sanayi mamullerine zam üstüne zamların gelmesiyle yedi yıldır “bu bahar, bu yaz, bu kış enflasyon düşecek” propagandası yapan iktidardakilerin “Türkiye büyüyecek” vaadleri boşa çıkıyor.
HUKUK OLMAYAN YERDE EKONOMİ OLMAZ
Özetle, Türkiye büyük bir ekonomik krizin cenderesine sokulmuş; Hazine’nin, siyasî operasyonların ekonomiyi daha da çökertmesine bile bile zemin hazırlaması, iktidar mahfillerinde büyük tepkileri tetikliyor. Partili Cumhurbaşkanı, “pahalılığı yapanları boykot edin” diye bütün suçu esnafa yüklemeye yeltenirken ve yatırım, üretim, istihdamdan yoksun ekonomide “millî gelir” ve “büyüme” hedefleri tutturulamazken bütçe açığı devam ediyor.
19 Mart operasyonunun faturası yine millete kesiliyor. Zaten çöküş içinde debelenen Türkiye ekonomisi bu hamleyle bir kez daha sarsılmış durumda. Operasyondan bir hafta önce “yandaş medya”da ifşa edilen dolar-döviz spekülasyonlarıyla ülkeye onlarca milyar dolar kaybettirilirken, bazı kişiler bilinçli şekilde dolar zengini yapılıyor.
Kısacası, “hukuk olmayan yerde güven, güven olmazsa yatırım, yatırım olmazsa istihdam, istihdam ve üretim olmazsa ekonomi olmaz” gerçeği bir defa daha teyid ediliyor.
İktidardakilerin bayramda üç bin liraya bin lira ikramiye ilâvesinin “bütçeye 28 milyar lira çok büyük ekonomik maliyet” yakınmalarına dair Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın “Düşünün ki emekliye verilen 28 milyar liralık farkın tartışıldığı bir ülkede sadece faiz artışını bütçeye getireceği yük bir trilyon lira. Emekliye bin lira değil, 30 bin lira bayram ikramiyesi verseniz ancak bu kadar büyük bir mâliyet çıkardı Türkiye'ye. Devlet, dolayısıyla millet zarara uğramış oldu. Halka açık şirketlerin değerindeki kayıp tam 40 milyar dolar. Yani halka açık şirketlerimizin değeri 40 milyar dolar düştü. Bu 1.6 trilyon ediyor…” tesbiti vakıayı ortaya koyuyor. (gazeteler, 22.4.2025)