İsrail’in Suriye’yi bombalamasına karşı Ankara’dakilerin tavrı ve Trump-Netanyahu görüşmesinde açığa çıkan “emperyal mühendisliğe” karşı kırılganlığın arka plânı tartışılıyor.
Bilindiği gibi Şam’ın Netanyahu’nun ikrarıyla İsrail savaş uçaklarının Halep-Hama-Humus yolunu bombalamakla Şam’a girmesinin önünü açtıkları işgalci ecnebîlerin güdümündeki HTŞ’ye “teslimi”ni günlerce “zafer!” ve “fetih!” olarak çarpıtan “yandaş medya”, “Suriye’nin toprak bütünlüğünü, siyasî birliği”ni parçalayan “Şara-Kobani mutâbakatı” bir “matahmış” gibi pompalandı.
Keza Gazze’de 100 bin Filistinliyi hunharca katletmekle kalmayıp son vetirede yıkık harabeler arasında ekmek sırasında bekleyen sivilleri, derme çatma hastanedeki hastaları, gazetecilerin çadırlarını bombalayıp bir hafta içinde beş yüzden fazla çocuğu hunharca katleden soykırımcı İsrail’in daha ilk günde Suriye’nin tanktan topa, uçaktan savaş gemilerine silâhlarını bombalayıp savunma mekânizmasını tahribine Şara ve yeni Suriye yöneticileri ile Ankara’dakiler suskun kaldı.
Küresel işgalcilerin türetip bölgeye musallat ettikleri mamulleri El Kaide’den kopma IŞİD’den kalma Colani liderliğindeki El Nusra’nın devamı “yerli” taşeronları HTŞ ile maşa olarak istimal ettikleri işbirlikçi kuklaları “PKK’nın Suriye kolu” PYD/YPG arasında ABD’nin tâlimatı”yla Amerikan Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı gözetiminde Suriye’nin parçalanmasının “özerklik/otonomi protokolü”ne bağlanması âlâ-yı vâlâyla bir “çözüm”müş gibi sunuldu, sunuluyor.
“İSRAİL’LE KARŞI KARŞIYA GELME” ÇEKİNGENLİĞİ…
O denli ki su, petrol ve gaz rezervlerinin yüzde 80’ni ihtiva eden ülke topraklarının yüzde 40’ında terör örgütüne resmen “devlet” kurdurulması bir matahmış gibi propaganda edildi.
Başta Hermon Dağı dedikleri Cebel eş-Şeyh olmak üzere Suriye’nin çatısını işgal edip günlerce çevresini bombaladığı Şam’a 20 kilometre yaklaşan İsrail’in savaş uçaklarıyla Şam’a ve kırsalına saldırıların sürmesine Şam’dakilerin yanısıra Ankara’dakiler garip bir biçimde hep bigâne kalıyorlar!
Üçüncü ülkeler üzerinden ya da “Filistin’e gidiyor” uydurmasıyla İsrail’le ticaretin yüzde bin beş yüz katlanarak devam ettiği vartada Cumhurbaşkanı’nın iç kamuoyuna karşı “Ey zâlim, haydut terör devleti!” restli kuru kınamalarla savuşturulurken, Türkiye ve İsrail Dışişleri bakanlıkları arasında x hesapları üzerinden göz boyama sosyal medya atışmalarıyla kalınıyor.
Ve en vahim kırılganlık, günlerdir başta Hama Havaalanı olmak üzere stratejik askerî ve altyapı tesislerinin 2 Nisan’da İsrail ordusunca yoğun bombardımanla vurulup yerle bir edilmesi tepkisizliğinde açığa çıkıyor.
İsrail medyasında saldırının doğrudan Türkiye’nin Suriye’yi himâyesine ve kalıcı askerî üslerin tesis edilmesine izin verilmeyeceği’ mesajının verildiği” açıklamalarına, Şara yönetiminin cılız tepkilerine karşılık Ankara’dakilerin âdeta üç maymunu oynamaları. Trump’dan aldığı cüretle Beyaz Saray’da Netanyahu’nun bütün dünyanın gözü önünde “Türkiye’nin Suriye’de üs kuramaz!” çıkışına Saray’dakilerin suskun kalması; Şam’dan ve Ankara’dakilerden tek kelime bir cevabın verilmemesi.
En çarpığı da Reuters’a konuşan Dışişleri Bakanı’nın açıkça kınamak yerine “İsrail ile Suriye’de karşı karşıya gelmek istemiyoruz” çekingenliğiyle geçiştirilmesi…
En son SGD paravanında PYD/YPG’nin Halep’teki iki mahalleden çekilmesi “iktidara iliştirilmiş yorumcular” ve “maaşlı troller”ce “Suriye’de istediğimiz oluyor!” diye lanse edilmesi.
“EMPERYAL ECNEBÎ PROJELERİ”NE TESLİMİYET!
Ve Beyaz Saray’da Netanyahu’nun “Suriye’de Türkiye’yi engellemek için nelerin yapılacağını konuştukları”nı ve “Türkiye’nin Suriye’de varlığını istemediği” şımarıklığını eleştirmek yerine, iktidar mihrakları ve “yandaş medya”nın, Trump’un “o zeki birisi, ben onu seviyorum, o beni seviyor” güzellemesine sevinme zavallılığı sergileniyor.
Cumhurbaşkanı’nın “ben bu makamda olduğum sürece kimse o teröristi alamaz!” restini çektiği 35 sene hapis cezasıyla casusluktan yargılanan Amerikalı Rahip Brunson’un, Trump’un savurduğu “Ekonominizi mahvederim!” tehdit tweetlerini ve Trump Tower barına astığı “akıllı ol, aptal olma!” tahkirli mektubu üzerine apar topar serbest bırakılıp aynı gün ülkesine gönderilmesini hatırlatmasına medhiyeler diziliyor.
Kısacası, içte otoriterleşen “tek adam rejimi”nin dışta emperyal ecnebî projelerine “teslimiyeti” her hâliyle ifşa oluyor; bütün karartmalara ve saptırmalara rağmen…