Hukuksuzluklarla muallel “19 Mart operasyonu”nun “emperyal destekli olduğu” yeni tesbitlerle doğrulanıyor.
Aslında Irak’ı işgalle bölen, Suriye’yi “özerklik/otonomi”yle parçalayan “tefrika projesi”yle sıradaki İran’dan sonra Türkiye’yi hedefe koyan küresel işgalcilerin, Ankara’daki “otoriter rejim”i koruyup kolladıkları olup bitenlerle ortada.
Bu vaziyet, şımarttıkları İsrail’in küstahça Suriye’ye ait Golan Tepelerini işgaline arka çıkıp ülkenin savunma mekânizmasını bombalamasına arka çıkan Trump’un Orta Doğu Özel Temsilcisinin “muhteşem ve dönüşümsel” dediği Erdoğan telefon konuşmasının perde arkasını sorgulatıyor.
En son 2017’deki “tek adam yönetimi” referandumunun âdil bir ortamda yapılmadığına, siyasî muhaliflerin hapse atıldığına ve “Türkiye’nin hızla ve tamamen demokratik normlardan koptuğu”na dikkat çeken Amerikalı Demokrat Senatör Chris Murphy’nin, “İmamoğlu’na baskın ve tutuklama operasyonunun Erdoğan - Trump görüşmesinin hemen ardından dayatılmasının tesadüf olmayıp “ben onu seviyorum, o da beni seviyor” güzellemesini tekrarlayan Trump’ın onayıyla yapıldığı” ifşaatı bunun bâriz belgesi. (Gazeteler, 4.4.25)
“ABD ONAYLI ‘TERÖRİSTAN”A SUSKUN...
Türkiye’nin AB’ye entegrasyonu doğrultusunda demokratik haklara saygı göstermesi gerektiğini savunan Amerikalı Senatörün ifşaatına Amerikan mahfillerinden herhangi bir itirazın gelmemesi, kapalı kapılar arkasındaki “gizli kirli pazarlıklar”da verilen tâvizleri sözkonusu ediyor.
Ve peşkeş çekilen tâvizlerin başında “Suriye’nin anahtarı Türkiye’nin elinde” ifadesiyle Ankara’dakilere iç politikada “Suriye’yi fethettik!” uyduruk “zafer!” propagandası kıyağını sunan Trump’ın “Pentagon haritaları”nda ortalığa saçılan Fas’tan Afganistan’a yirmi iki İslâm ülkesini parçalama maksatlı BOP’la bu ülkenin en az dörde taksimi plânını açığa çıkarıyor.
Vahim olan, Ankara’dakilerin hesap verme korkusuyla siyasî rakiplerini peşinen tasfiye operasyonuna tâbi tutup, Türkiye’nin Müslüman komşusunun bölünüp parçalanmasıyla İsrail’in topyekûn bölgeyi istilâsına ortam oluşturulması komplosuna gelmeleri.
Türkiye’de seçilmiş belediye başkanlarının, sivil toplum temsilcilerinin, gazetecilerin, akademisyenlerin, sırf düşüncelerinden dolayı derdest edilmeleri. On üç sene önceki tweetlerinden vatandaşların suçlanması, siyasî iktidara en ufak bir eleştiririn soruşturulması bunun bâriz belgeleri.
Bundandır ki daha düne kadar “Türkiye sınırında teröristan kabul etmiyoruz!” restini çeken Cumhurbaşkanı ile ilgili bakanlar, son safhada “mutlak özerklik/otonomi” perdesinde Türkiye’nin dibinde “terör devleti” oldubittisine “suskun” kalıp âdeta unutturmaya terk etmişler!
EMPERYAL TEHDİTLERE, ŞANTAJLARA GELİYOR!
Belli ki işgalci ecnebiler, “Amerikan emperyal projesi”yle Suriye’nin kuzeyinde Fırat’ın doğusunda ABD ile işgal ortaklarının 100 bin militanını palazlandırdıkları ve “ikinci İsrail” işlevini gördürecekleri işbirlikçi maşaları “Suriye PKK’sı” PYD/YPG’nin Türkiye’nin yanıbaşında “koridor devlet” kurdurulmasına Ankara’dakileri “ikna” edilmişler!
Sonuçta, milletin seçtiği siyasî rakiplerini devre dışı bıraktırma hesâbıyla içeride otoriterleşen rejim, dışta tam bir “teslimiyet”le her tâvize teşne “taşeronluk” durumuna düşürülmüş; “ABD’nin başını çektiği “emperyal işgal-sömürü-tefrika projeleri”ne âlet edilme cenderesine sokulmuş!
Neticede, Bediüzzaman’ın beyânıyla “her tarafa çevrilmeye müstaid (uygun), rüzgârın her tarafa çevirebileceği bir ince tel” zâfiyetindeki “rey-i vâhid-i istibdad” emperyal koalisyonun tehditlerine, şantajlarına geliyor. (Münâzarât, 38-40, 24)
Saray iktidarının demokratik muhalefete kasteden operasyonlarına karşı “okyanus ötesinden icâzet alan iktidardakileri yapılacak ilk seçimde ne Amerika kurtarır ne de Trump!” uyarıları yapılıyor. Zira Amerikan destekli darbelerin, ara rejimlerin akıbet(sizliğ)inde görüldüğü gibi “dış destekli iç operasyonlar”la kimsenin abâd olmadığı ibret-i âlem olarak her haliyle ortada.
Demokrasiyi ve hukuku katline sahip çıkan iktidardakilerin bu gerçeği hesâba katmaları gerekiyor.
Bizden söylemesi…