İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun görevden uzaklaştırılmasına ve “tutuklanması”na “gerekçe” gösterilen suçları, ister istemez iktidara mensup belediyelerin aynı iddialarla ayyuka çıkan suçlarını sözkonusu ediyor.

Bu durum, başta önceki dönemlerde İstanbul ile Ankara Belediye başkanlıklarına dair olmak üzere özellikle AKP’li belediyelere dair hazırlanan “yolsuzluk”, “hırsızlık”, “rüşvet”, “kamu malını yandaşlara peşkeş”e ilişkin dosyalar neden sorgulanmıyor?” sorusunu sorduruyor.

O dönemde de ve hâlen iktidara mensup Belediye Başkanlarının ortak olduğu şirketlere “çevresindeki iş adamlarına ayrıcalık tanınması ve bunların üzerinden kamu zararına dolandırıcılık faaliyetleri gerçekleştirildiği”ne dair iddiaların hiçbirinin soruşturulmaması merak ediliyor.

Yine iktidar belediyeleriyle ilgili “MASAK raporları”, “tanık beyanları”, “HTS incelemeleri”, “ihale dosyaları” ve “vergi inceleme uzman raporları”na göre “belediye birimlerinin ve iştiraklerindeki usulsüz ihaleler, herkesin gözü önünde yapılan doğrudan temin veya hizmet alımı suçları”nın bir tekinin dahi sorgulatılmamasının sebebi soruluyor.

Gerçekten madem iktidardakilerin iddia ettiği gibi “yargı bağımsız ve tarafsızdır”; o hâlde neden hep muhalefet belediyelerine atfedilen “yolsuzluklar” hem de “gizli tanıklar” üzerinden yargılama konusu yapılır da iktidar belediyeleri hakkında yıllardır tekâmül ettirilip savcılıklara intikal eden dosyalar savcılıklarda bekletilir?

Demokrasiye, hukuka, milletin birlik ve bütünlüğüne yazık ediliyor. Yazık, çok yazık…                

TESBİT

“Operasyonlar siyasî zorbalıktır…”

Gerçek şu ki AKP-MHP’nin omurgasını oluşturduğu “cumhur ittifakı” dışında kalan topyekûn siyasetin demokratik tavrı, hangi bahane ile olursa olsun yargının “siyasetin sopası” olarak kullanıldığı muhalefete yönelik operasyonların mahiyetini deşifre ediyor.

Bunların başında “dünyada popülist otokrat liderler çoğaldığını, Türkiye’dekilerin âdeta ‘bu otoriterliğin patenti bizdedir, on yıldır biz uyguluyoruz’ dediklerini ve yargı sopasını sallayarak kirli yöntemlerle güya hukuksuzlukları ortaya çıkarttıkları”nı belirten ve bunun “ibret alınacak bir mesele” olduğunu söyleyen ve “hukuk devletinin yok edildiği, sandığın ve demokrasinin anlamsızlaştırıldığı bir ülkede ekonomi düzelmez” diyen DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın, “Zamanın mazlumları eline geçirdikleri güç zehirlemesiyle başkalarına zulmetmeye başlıyorlar” tesbiti geliyor.

Yine “Türkiye’de bugün itibariyle sandık hukuk ve demokrasi askıya alınmıştır. Şu bilinmelidir ki gözü dönmüş bu iktidarın ve makam hırsına yenilmiştir” değerlendirmesini yapan İyi Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu’nun “Erdoğan’ın talimatıyla işlenen anayasal suçtur, bu zorbalığı da aziz milletime şikâyet ediyorum” sözleri operasyonların amacını ifşa ediyor.  

Ayrıca, Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan’ın “Bu işler bumerang gibidir, en sonunda sahibine geri döner” ikazında bulunup “Hukuk, siyasî hesaplara boğdurulmamalı; siyasî operasyon formülü olarak görülmemelidir” çağrısı işin esasını ortaya koyuyor.

“Hepimiz yargı önünde hesap verme durumundayız, sayın İmamoğlu da herkes gibi verebilir” diye konuşan Davutoğlu’nun “Ama başsavcılığın yaptığı açıklamadaki suçların hemen hemen tamamı birçok başka örnekte Rıza Zarrab olayında ve birçok olayda yaşanmış ve onlar hakkında böyle kapsamlı bir ‘temiz eller’ operasyonu yapılmamış” mukayesesi gerçeği bir diğer yönüyle tesbiti oluyor.

Ve Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal’ın “Öfkeleri millete. Öfkeleri bunca yolsuzluk, hukuksuzluk sonrası, bu beyler daha fazla yesin, zenginleşsin diye milletin sefalete mahkûm edilmesi sonrası ‘artık’ milletin kendilerine kanmayacak olması, kendilerine artık ‘evet’ demeyeceklerini anlamaları yüzünden. Demokratik kaybımızı anlatmak yetersiz, sabahtan beri sadece ekonomik olarak kaybımıza bakın millet olarak. Siz kazanın diye bu milletin kaybetmesine izin vermeyeceğiz” tepkisi operasyonları özetliyor.                   

KISACASI

“Yazıktır, günâhtır…”

“Halkın iradesi ile bilek güreşi yapılmaz. Herkesten önce iktidar, siyasî rakibinin hukukuna sahip çıkmalı ki, hem halkın gözünde hem de bütün dünyanın gözünde saygın olsun.

Bütün bu olup bitenlerin, zaten kırılgan olan ekonomimize çok büyük zararlar verdiği açıktır. Olan, dar gelirli, zaten zar zor geçinen vatandaşa oluyor. Yazıktır, günâhtır…”

Hüseyin Çelik, AKP kurucularından, Millî Eğitim eski Bakanı