Risale okuyorsan “dublör” olmayacaksın, dublör kullanmayacaksın.
Maskelerden, öteki birikimlerden sıyrılıp bu kitaplarla muhatap olma niyeti, netlik için iyidir.
Risale okumak hakikatle göz göze olmak, diz dize oturmak, akıl ve gönül bağı kurmaktır.
Allah, insan, kâinat münasebeti peyda etmenin en kesin ve kestirme yolu, son kitabın aynası Risalelerle muhatap olmaktır.
Okuyormuş gibi yapıyorsak; okumasak daha iyi ederiz, dersem darılanlar olacak ama bunu da demek gerekiyor.
Niye?
Kötü örnek oluruz, perde oluruz, taliplilerin ümidini boşa çıkarırız diye…
Risale-i Nur okumak; insanlığa şefkat ve hikmet penceresinden bakmak demek.
Biz hemen saf dışı mı ediyoruz insanların çoğunu?
O zaman sadece sen oku; perde çek Risalelere.
Şu meraka bak! Bir de şimdilere…
Mümtaz Soysal bir hafta sırasını bekliyor Said Nursî ile görüşmek için; görüşüyor.
O “çini parıltılı bir çift göz”ü gördükten sonra onun Osmanlı’yı cumhuriyetçi; cumhuriyetçileri Osmanlı yapmak istediği tesbitinde bulunur.
Attila İlhan iki kişi var Türkiye’de diyor. Biri Said Nursî, biri M. Kemal diye tesbitini örnekliyor.
Adamlar net; Said Nursî konusunda.
Okuyanların çoğunda onun net duruşunu görmemek tuhaftan da öte başka şeyler demek geliyor içimden, yaşadıklarımdan, gördüklerimden… Den, den, den…
Anlaşılan (biz) anlamadık o hür, müstakil, sivil, resmî değil ama ciddî duruşu.
Eski ve yeni eserleri müşterek okumayınca oluyor bu “dublör” ve “perde”li fotoğraflar.