"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yaprak düştü dalından...

Ali HAKKOYMAZ
23 Mart 2025, Pazar

Yaprak düştü dalından,

Sıyrıldı şu dünyanın

Morundan ve alından…

                        AH

Ayrılık ve ölüm yazıları yazmak kolay olmuyor. Ama adımız fâni… İnsanın başında hep bekleyen şu üç şeyi de Karacaoğlan bir çırpıda söyleyivermiş: “Üç derdim var birbirinden seçilmez:

Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm.”

Üçü de sarsıcı… üçü de acı… Üçü de insanın ne kadar âciz ve fakir olduğunun en parlak aynası… Yine de yaşasın acziyet, fakriyet! İnsan dediğin bu ikisiyle rahata, sükûna erer. Teslimiyetin o sonsuz rahatlığı bu işte!

Fena yurdunda hep kalacakmışız gibi durduğumuzdan olsa gerek; ölüm haberlerini duyunca bir tuhaf oluşumuz. 

Ve sonra birden unutuyoruz nasılsa! Eski hâlimize dönüyoruz. Sonra yine bir ölüm… Yine bir bocalayış… Derken teker teker teslim oluyoruz ölüm meleğinin kollarına. Ne güzel!

Şu bahar başlangıcında erik ağaçları yine gelin gelin kendini gösterdi ya… Durup bakıyorum. Hoş geldiniz, diyorum. Çiçek çiçek gülüyorlar. Kupkuru dalların donandığını görmek, fark etmek ölüm ürpertilerimi saçıp savuruyor. Oh, be diyorum; ağaca bunca özenen Sanatkâr, toprakta bırakmaz ki beni...

İyice bakıyorum; odunun içinden çıkıp gelen incecik sevdalara. Dahası meyveye yürüyorlar. Ama her bahar şu köşedeki ağaç hep geliyor böyle. Geçen yıl Çengelköy‘ün bir bahçesindeki ağacı eve gelirken bugün de gördük. Arkadaşıma dedim ki bu ağacın yanında bahar konuşmalarımızın çekimini yapalım mı? Hoş olur dedi ve bizde bahar olduk o çekimi yaparken. Âdem Özkan çok sevdiği İstanbul’u teşrif buyurursa adını bilmediğimiz ağacın -çiçekleri dökülmeden- hatrını yeniden soralım.  

«««

Şiir meraklısı bir gençtim. Van’da deprem olmuştu. Yeni Asya evimizin şaşmaz misafiri idi. Zaten okunacak öyle çok kitap da yoktu. Kütüphane, çalışma odası lüks şeylerdi. Hem kitap okuyacak öyle vaktim de yoktu ki… Gazete bana yetiyordu herhalde!

Bir kere fotoğraflarından tanıdığım İstanbul’un kokusu vardı bu gazetede. Karikatüründen fıkrasına hepsi benim için ulvî şeylerdi. 

Hele şiirler ayrıca dikkatimi çekerdi. 

Mikail Yaprak imzalı zelzele şiirini ürpererek okumuştum. Şiiri ezberleyip unuttum mu; bilmiyorum ama bir mısra ayrıca dikkatimi çekmiş ki aklımda kalmış:

“Dediler galiba zelzele geldi.”

Şaşkınlığın, eli kolu bağlı kalmışlığın, bir dehşetin, önceden başına gelmiş bir hadisenin bir mısraya sığdırılışı idi bu söyleniş.

Yıllar ne çabuk geçermiş. Geçti işte! Bir yaprak daha sarardı, soldu; düştü. 

Yaş ilerledikçe etrafım azalıyor. Birer ikişer gidiyorlar sağımdan, solumdan. 

Masum yüzlü, mütevekkil, Şair Mikail Yaprak da bu dünya çölünden göçünü topladı. 

Yolu açıklığı dilemekten başka ne diyebilirim. Ziyaretine gelen meleklere şiirler okuya. Otuz İkinci Söz’ü, İkinci Şua’yı, On Altıncı Söz’ü yani bize kıyamete kadar ve dahası lâzım olacak Sözler ile meşgul olur diye/biliyorum. 

Böyle mısraları da içi dışı bir birileri söyleyip gider diyeyim mi:

“Gülerek bu dünyadan göçenleri gördüm de…

Onlar gibi yaşamak ve ölmek istiyorum.”

Duvar; eğrildiği yere yıkılmaz mı!

Dostlara Selâm ve muhabbetlerimizi de iletmeyi unutma, ha!

«««

Yayınevine Ali Hakkoymaz teklifi: Mikail Yaprak şiirlerinden ve nesirlerinden bir seçki “YAPRAKLAR” adı altında neşredilse bir vefa imzamız olmaz mı? Takdir heyetin…

Okunma Sayısı: 760
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Mustafa Yaprak

    23.3.2025 03:03:38

    Ne kadar güzel ve içten yazılmış bir yazı. Bu dünya çölünde, annemden, babamdan amcalarımdan, dostlarımıdan, sevdiklerimden ayrı düşmenin vermiş olduğu acıyla o kadar cok ağladım ki, artık ağlamam diyordum. Bu ayrılık acılarına alıştığımı, göz yaşımın kuruduğunu düşünüyordum. Maatteessüf düşündüğüm gibi değilmiş. Mikail amcamdan ayrılmanın acısı yüreğimi yaktı, öyle bir yaktı ki göz yaşıma hakim olmakta zorlanır oldum. Bu acının ardına yazılmış olan bu yazı ise derdime derman ararken Hz.Üstadımın dediği gibi "Derdime merhem ararken, zehir ilâve etti." Ağladıkça, ağladım. Allah sizlerden ebeden razı olsun. Mikail amcama da rahmet etsin. O Rabbine kavuştu, çok sevdiği Hz.Üstadına kavuştu.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı