Avrupa’dan bir okuyucumuz, çoğu TRT tarafından üretilen ve neredeyse tüm dünyaya ihraç edilen Türk dizileri hakkında bazı bilgiler aktardı ve “mevzunun bu yönünü de yazın” dedi. Şöyle:
***
Etiyopyalı, Hindistanlı, Lübnanlı Müslüman arkadaşlarla konuşurken Türk dizileri konusu açıldı. Dünyada şu an ABD'den sonra en çok dizi satan ülke Türkiye. Özellikle Müslüman ülkelere ama Latin Amerika'da da, İspanya'da da çok ilgi var.
Ben bu diziler hakkında çok eleştirel konuştum. Romantik saçma sapan diziler değil de daha çok Osmanlı, Selçuklu temalı diziler açısından. Ki bunlar en meşhurları. Eleştirimin temel sebebi de dizilerde yer alan siyasi bindirmeler idi.
O dostlarım bana biraz da sitem ederek dediler ki:
“Evet, eminiz haklısındır. Ama biz o bindirmeleri sizin kadar anlamıyoruz çünkü Türkiye siyasetini o kadar yakın bilmiyoruz. Bu dizilerin bize hizmeti çok büyük, gençlerimiz ve hanımlarımız Amerikan propagandasına maruz kalmıyor ve İslami ögeler içeren medyayı kolayca takip edebiliyor.”
Burada önemli olan husus bütçe farkı. Türk dizileri büyük bütçelere sahip oldukları için daha çekici, göze hoş gelen sahneler, dekorlar, efektler yapabiliyor. Diğer ülkelerin dizileri bu bütçelere sahip değil. Bu sebeple yıllardır daha popüler olan ABD dizilerine Türk dizilerinin alternatif olmasını olumlu buluyorlar.
***
Değerlendirelim:
Birileri yukarıdaki durumu bir “başarı” olarak da görebilir. Hatta bu başarıyı siyasî iktidarın proje kabiliyeti ile ilişkilendirebilir. Bunlar kısmen doğru da olabilir.
Bizim bu konularda ilkelerimiz belli:
Türkiye’nin yakın ve uzak çevresine kültür ihraç edebilmesi için önce kendisinin kendi kültürüne dönmesi lâzım.
Kültürden kasıt elbette sadece giyim kuşamın şekli değil ve bu yönden eskiye dönmek anlamlı da değil.
Bilhassa hanımların giyim kuşamında asıl mesele örtünmenin maksadı. Yani örtünmenin kendi güzelliğini göstermek ve bununla övünmek için mi yoksa güzelliğini namahremden gizlemek için mi olacağı.
Aile sadakati, mahremiyete riayet, diğerkâmlık, gıybetten kaçınma, dayanışma ve kardeşlik esaslı sosyal hayat gibi temel değerlerimizi öne çıkarmaktan bahsediyoruz.
Ancak bizce asıl mesele başka.
Kültür ihracının en önemli yönü rejim ihracıdır.
Zira devletin rejimi toplumun kültürü ile doğrudan alakalıdır.
Türk dizileri bilhassa tarih dizileri üzerinden dünyaya Türkiye’yi demokrasiden ve insan haklarından habersiz bir ülke olarak gösteriyorsa bunda fayda değil zarar var.
İslam cemiyetinin asıl meselesi halen de cehalet, fakr-u zaruret ve bölünmüşlük duygusu ise bunu gidermenin yolu da bellidir. Toplumsal kutuplaşmanın olmadığı bir Türkiye imajı her şeyden değerlidir. Ama içeride durum böyle değilse dışarıya ne yansır ki?
Bölünmüşlük duygusunu giderecek olan ise demokratik hoşgörü ve farklılıklara saygıdır. Toplumda tektipçilik ve siyasette reisçilik değil!
O dizilerin senaryo yazarlarının ve yapımcılarının olaya bir de bu yönden bakmalarını sağlamakta fayda var.